13 Ocak 2014 00:18

Goygoy: Cemaatçi mi olalım AKP’li mi?

Goygoy: Cemaatçi mi olalım AKP’li mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Şimdi yine yok mu? Kafa karışıklığı en azından? Ne yapacağını, kimi tutacağını kararlaştıramama.. “Kırk”ın “satır”ından ya da “katır”ından yana pozisyon almalar.. Yanaşık düzen durmalar.. Kısa günün kârı hesabı işine geldiği için öyle ya da böyle davranmalar... Yok mu? Hani bir zamanlar.. “Üstünlüğün hukuku değil hukukun üstünlüğü” ajitasyonlarıyla uyumlanıp.. AKP’nin “askeri vesayet”e karşı nasıl demokrasi mücadelesi verdiğini ballandıra ballandıra anlatmalar.. Bir değişiklik maddesi de HSYK’yı “demokrasi” adına bugünkü türüyle kurgulama olan 12 Eylül Referandumu’nda “yetmez ama evet” demeler vardı ya.. Öyle..

Yok mu? Eskiden “askeri vesayet” vardı.. Ona karşı AKP’yle yakın durma demokrasi nişanesiydi! Şimdi de onun yerini alan “Cemaat vesayeti”.. ya da “paralel devleti” var.. Çeteler.. Kararlık odaklar var.. Üstelik uluslararası bağlantılarıyla “vatana ihanet”.. “Komplolar”... Öyleyse? Öyleyse AKP desteklenmezse.. En azından hayırhah bir tutumla ona yakın hissedilip yakın durulmazsa olur mu? Tabii ki AKP’li olunmayacak.. Ama çatışmada ona yakın durulacak! AKP’liler zaten AKP’li.. Yandaşlar zaten yandaş.. Biz? Biz, AKP’li değiliz ama.. Bu hesaplaşmada hangisine yakın durmak işimize gelir deyip tefekküre dalındı mı bir kez.. Sonu yoktur.

Türkiye’de “solculuk”un alameti farikasıdır. Solculuk, bu ülkede, Kemalizm fideliğinde yola koyulmuştur. Önce 1908 demokratik devrimi.. Sonra Kurtuluş Savaşı.. Ya da milli devrim.. İkisi de üsttendir. Üst sınıfların elinde kalmıştır. Ve solculuk da, biraz da.. Aslında tamamen öznelliğe özgü olan.. Ama dayattığı sonuçları nesnel olan üst sınıf devrim ve devrimciliğinden feyz alarak.. “Yukarılar”da.. Üst sınıflar arasında.. Onların çatışma ve hesaplaşmaları zemininde.. Öyleyse.. Kendi sosyal dayanakları olan işçi ve emekçilere yer olmayan “tepeler”de.. Devlet kademelerinde.. Gerek burjuva siyasal partiler arası çekişmeler.. Gerek cuntalar ve darbe süreçlerinde dolanıp düşüp kalkma olarak şekillenmiştir. Yukarıdancılık.. Üst tabaka solculuğu.. Düzen içilik. Reformculuk.. Liberal solculuk.. Silahlandığında bile darbecilikten kopamama. Yok mudur istisnası. Vardır. Ama azdır!
Bakın Aydınlık’a! Veli Küçük’ü bile övme noktasına vardırmıştır. Genelkurmayı savunma noktası.. Burası sözün bittiği yerdir! Ve AKP yakini “solcular”a bakın. Demokrasinin “D”sinin olmadığı ama sebeplendikleri yerde eyleşirler. Orada da söz bitiktir!

Kimi destekleyelim peki?

Mecbur muyuz sorusunu soran azdır. Darda olan mecburiyetten sorar çoğunlukla. Bakın Rojava’ya: Suriye’de “üçüncü taraf”tır Kürtler. Ne Esad’tan.. Ne emperyalist destekli gerici “muhalefet”tendirler. Esad’ın çekilmesi işlerine gelmiştir.. ama Esadçı olmamışlardır. Doğrusu budur. Burada da.. Ne Cemaate yakın durmak gerektir.. Ne AKP’ye!
İki gerici.. Anlaşma halinde iktidar bloğu oluşturup dört bir yana birlikte vururken.. Şimdi birbirlerine düşmüşlerdir.. Ne biri.. Ne diğeri.. İkisinden de gelecek hayır yoktur. Ama çatışmaları hayırlıdır.. Alan açar.

Bakın Pazar günkü Sabah’a. Z. Öz’ün “beleş tatili”ni işliyorlarmış da.. Sair medya görmezden gelmiş. “Darbe medyası” diyor. “Cambaza bak” deyip malı götürme uyanıklığına bizim de karnımız tok! Ne yapacağız yani? Z. Öz’ün tatilinin peşine takılıp ayakkabı kutularını unutalım mı? “Tencere dibin kara seninki benden kara”! Gitmiştir, gitmemiştir.. Bir ara kahramanınızdı Öz. Az değildir, biliriz. Sizin gibi. Bilal gibi.. Bakanların oğulları ve Zarrab gibi. Rüşvet ve yolsuzluk ne oldu? Yetim hakkı paralar ne oldu? Siz de hiç onu yazmıyorsunuz!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa