14 Ocak 2014 00:16

Sahte mağduriyetten gerçek kahraman çıkmaz

Sahte mağduriyetten gerçek kahraman çıkmaz

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bu köşeden son günlerde sıkça söylendi: Türkiye siyasetinde en eski ama geçerliliği hayli yüksek numaralarından birisi de “mağduriyet”tir! Özellikle de Demokrat Partiden başlayarak sağcı, muhafazakar, din, milliyet istismarcısı partiler, halkın mağdura sahip çıkma duygusunu istismar ederek siyaset yapmayı adeta gelenek edinmişlerdir.

Bunu en ustaca kullanan parti AKP olmuştur. Nitekim Başbakan, kendisinin iktidara gelmesinin dayanağı olan 28 Şubat’ın kendilerine yönelik bir darbe olduğunu iddia etmeye kadar vardırmıştır. Demokrasi ve özgürlükler için yüzlerce, binlerce kişinin hayatını verdiği; yüz binlerin işkence tezgahlarından geçirilerek cezaevlerine doldurulduğu bir ülkede dört ay bir kasaba cezaevinde “dinlenen” Başbakan Erdoğan, bunu büyük bir özgürlük kahramanlığı olarak sunup, bundan yıllardır istismar ettiği bir mağduriyet çıkarmıştır!

Gezi direnişinden beri de Başbakan Erdoğan ve medyasıyla, siyaset erbabıyla yandaşları, AKP Hükümetine karşı bir darbe, Türkiye’nin ekonomik siyasi istikrarına karşı girişilen komplolardan söz ederek, kendilerine karşı her tutumu, her muhalefeti, her mücadeleyi,… bir ucu belirsiz uluslararası karanlık güçler ve yerli iş birlikçilerinin marifeti olarak sunmaktadırlar. Gezi direnişinde bu karanlık güçler, “faiz lobisi”, “spekülatörler” gibi, aslında 12 yıllık AKP iktidarının besleyip büyüttüğü çevreler tarif ediliyorsa da Gezi direnişinin yüzlerce gözaltı, tutuklu ve yargı önüne çıkarılanların arasında hiçbir faizci, hiçbir spekülatörün olmaması da elbette dikkat çekici olmuştur.

Dershanelerle başlayan ve 17 Aralık büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonuyla “çığrından çıkan” AKP içindeki Cemaat-Erdoğan çatışması olarak biçimlenen süreçte olup bitenleri de AKP propagandası, dış ve iç karanlık odakların, Cemaati kullanarak halkın iradesine, Meclise ve Hükümete karşı bir komplo girişimi olarak ilan etmiştir. Ama yine “karanlık odakları” karanlıkta bırakarak, “tetikçileri”, “taşeronları” açıkça söyleyerek: “Emniyet ve yargıda paralel devlet olarak örgütlenmiş bir çete organizasyonu”nun bu darbede taşeronluğu üslendiğini iddia ederek! Ve elbette bu çeteyi 12 yıllık iktidarı boyunca besleyip büyüttüğünü, rakiplerine ve muhaliflerine karşı fedai olarak ortalığa saldığını, daha bir iki ay önce, “Bu kardeşlerimiz ne istediler de vermedik,…” diye çetenin bir yandan sırtını sıvazlayıp öte yandan da onu “nankörlükle” suçlayanın bizzat Başbakanın kendisinin olduğunu unutarak!

Kısacası Başbakan kendisine en yakın müttefik olarak, hatta tetikçisi olarak görev yapan müttefikiyle şimdi çatışmaya girmesini, “uluslararası ve ulusal çapta Hükümetine karşı bir komplo olduğunu” iddia ederek yolsuzluk, rüşvet, hukuksuz ve adaletsiz bir yönetimle malul hükümet olma sorumluluğundan mağduriyet çıkarmaya, hatta demokrasiyi, halk iradesini savunan bir kahraman çıkarmaya çalışmaktadır. Üstelik de bunu, Yargıyı tümüyle Hükümete bağlamak ve İnternet üstündeki sansürü genişletmek amaçlı yasal düzenlemeler için girişimler yaparak, Meclisi terörize ederek, tüm muhalefeti darbeci, komplocuların tetikçisi, iş birlikçisi ilan ederek yapmayı planlamıştır. Dolayısıyla da “AKP Hükümetine karşı darbe” iddiası, gerçeklere dayanan bir iddia değil, “mağdur” görünmek ve iç ve dış politikadaki başarısızlıkların üstünü örtmek için uydurulmuş bir yalandır! Kısacası bu yalan bir tercih, planlanmış, önümüzdeki üç seçimi kapsayacak bir stratejinin üstüne oturtulduğu bir dayanaktır!

Ancak bu sefer ortalığa dökülen hırsızlık-haydutluk rezillikleri, iç ve dış politikanın yanı sıra ekonomide gelinen açmaz öylesine açıktır ki yalanlar, demagoji ve devasa kara propaganda bile bunların üstünü örtmeye yetmeyecektir.

Demokrasi ve özgürlükleri savunan bir AKP ve Başbakan propagandasını halka yutturmak bu sefer daha da zor olacaktır. Sahte mağduriyetten bu sefer bir “kahraman” çıkaramayacaklar!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa