15 Ocak 2014 00:16

El Kaide-İHH operasyonu ve hükümetin Suriye manevrası

El Kaide-İHH operasyonu ve hükümetin Suriye manevrası

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dün Van merkezli, altı ili kapsayan “el Kaide operasyonu”yla güne başladık. Kilis’teki İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfının (İHH) depolarının da aranıp bilgisayarlarına el konmasıyla operasyonun bir el Kaide operasyonuyla sınırlı olmadığı, Türkiye’nin Suriye krizine “insani yardım müdahalesinin” de iç yüzünü yeniden tartışmaya açacak gelişmeleri tetikleyecek unsurları harekete geçiren bir özellik taşıdığı da görülmektedir.

İHH, HÜKÜMETİN ‘DARBE’ HEZEYANINA SIĞINIYOR
İHH’nin merkez yöneticileri dün düzenlediği basın toplantısında bu operasyona “İHH’nin el Kaide ile bağlantısı var algısı yaratmak için yapılan bir operasyondur” diyerek, İHH’nin el Kaide ile bir bağlantısının olmadığına özel vurgu yapmıştır. Dahası İHH operasyonunun amacını iç ve dış güçlerin Hükümete karşı darbe girişimine bağlayarak arkasını Hükümete ve Başbakana dayamayı amaçlamıştır.
Önceki benzer operasyonlarda olduğu gibi, operasyonu yapan emniyet yetkililerinin görevden alınması için girişimlerin yapıldığı da bu sefer Adalet ya da İçişleri Bakanları tarafından değil, İHH’nin avukatı tarafından yapılmıştır.
Ama, bugüne kadar el Kaide’ye yardım yapıldığına ya da ilişkilerine dair iddialar karşısında hiç ses çıkarmayarak “ikrarda bulunan” İHH, bu sefer “Hayır biz el Kaide’ye, yardım etmiyoruz. Bu bize yönelik bir iftiradır” demeye özen gösteriyor.

‘ASKERİ YARDIM’ İDDİALARIYLA BAĞLANTILI
İHH’yi de kapsayan el Kaide operasyonu, MİT TIR’ının durdurulması, Adana’da iki otobüste yakalanan ağır silah mermileri, hatta daha önce de bir TIR’da yakalanan roketatar ve mermileriyle bağlantılı görülmektedir. Bu yüzden de İHH’nin bölgede nasıl bir yardım faaliyeti yürüttüğü tartışmayı derinleştirebilecek mahiyettedir.
Ancak buradaki tartışmamız bakımından önemli olan bir yan da İHH’nin el Kaide’yi terörist örgüt olarak suçlayarak, ona yardım etmediklerine dair açıklamasıdır. Ve elbette bunca yıldır “el Kaide’ye yardım”, ona “göz yumma” konusunda sessiz kalan, böylece iddiaları zımnen kabul edenlerin şimdi el Kaide’ye yönelik suçlamalar yapmaları da “manidar”dır!

DAVUTOĞLU’NUN BATAKTAN ÇIKMA MANEVRASI
Dolayısıyla İHH’nin bu açıklaması, ister istemez Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun son günlerde bölge politikasında yeni bir manevraya girişmesiyle bağlantılı da görünmektedir.
Davutoğlu, Suriye ve bölge politikasının duvara çarpmasından sonra, yeni bir manevra yaparken, şu saptamaları yapmaktadır:
- Rejim, muhalefet olarak gördüklerini terörle suçluyor, o terör tehdidini bastırmak için daha büyük bir şiddet uygulama konusunda meşruiyet kazanmış oluyor.
- Suriye krizi üstünden Türkiye’ye dönük bir psikolojik harekat yapılıyor. Sanki Türkiye silahlı grupları destekliyormuş gibi!
- Suriye rejimi unsurları, PYD ve el Kaide bizim için güvenlik riski oluşturan faktörlerdir.
- Tüm yabancı unsurlar, Suriye’den çıkmalı.
- El Kaide’nin perde gerisinde rejimle ortaklığı var.
- Radikal unsurlar o kadar yanlış yöntemler uyguluyor ki rejimi ehveni şer denilecek noktaya getirdiler.
- Muhalefetin ve İran’ın Cenevre-2’ye katılmasını doğru buluyoruz..
Bu söylemlerden açıkça anlaşılmaktadır ki, Davutoğlu, bugüne kadar hiç söz etmediği, “rejimin ehveni şer haline gelmesi”nden “el Kaide’nin teröristliğine”, “Cenevre-2’ye muhalefetin katılması”ndan “tüm yabancı güçlerin Suriye’den çıkmasına” kadar yeni saptamalar ve yeni politik belirlemeler yapmaktadır.

DIŞ POLİTİKADAKİ YENİ YÖNELİŞE UYGUN AMA…

Dolayısıyla el Kaide ve İHH’ye yönelik Van’da başlatılan ve altı ile yayılan operasyon, Hükümetin bu dış politika manevrasıyla uyumludur. Ancak operasyonun İHH’ye yönelik ayağı, Hükümetin dün el Kaide’ye desteğini ve bölgedeki yardım adı altında yürütülen Suriye krizini alevlendirme yönündeki müdahalelerini deşifre edecek tartışmaları açma, Hükümetin dış politikasının Türkiye’yi nasıl bir batağa soktuğunu gösterecek belge ve bilgileri ortaya çıkaracak unsurları içinde taşımaktadır. Eğer bu operasyon, Cemaat-Hükümet çatışmasının bir devamı ise (ki öyle olduğuna dair güçlü nedenler söylenebilir) burada yapılmak istenenin Hükümetin iflas eden Suriye politikasını gözler önüne sermek, Cemaatin Hükümeti bu konuda da sıkıştırmayı amaçlak olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Bu yüzden de operasyonu yapanların amacıyla, operasyonun böyle bir döneme gelmiş olması, Cemaat-Hükümet ilişkileri bakımından “manidar”dır ama Hükümetin bugünkü değil de dünkü politikasını teşhir etmeye yönelik olması bakımından çok “manidar” da değildir.

BİR AYAK BATAKTAN ÇIKARILIRKEN
Burada bir ek daha yapmak gerekiyor. Evet şimdi Hükümet, “El Kaide’ye yardım etmiyoruz, el Kaide teröristtir” diyerek bir manevra yapıyor ama “İslami Cephe, el Nusra ya da öteki terörist guruplarla da ilişkisini kesmiş midir?” denirse bu sorunun yanıtı “evet" değildir. Son günlerde otaya çıkan otobüs dolusu mermiler ve MİT TIR’ında çıkan malzemelerin de bu guruplara gittiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Türkiye, bataktan çıkmak istemektir ama bir ayağını bataktan çekmeye çalışırken öteki ayağı batakta batmaya devam etmektedir.
Yani Hükümet, Suriye krizinden, böyle iki arada bir derede manevrayla çıkamaz. Çünkü batak derin ve büyük, AKP Hükümeti ise bataktan çıkmak konusunda yeterince güçlü değil. Çünkü ideolojik ve siyasi amaçlarıyla bataklıktan beslenmeye bağımlı bir dış politikası var Hükümetin. Bundan geçek dönüş olmadan AKP Hükümeti, el Kaideli ya da el Kaidesiz Suriye batağında kalmaya devam edecektir.
El Kaide’ye karşı bir pozisyona geçerek AKP Hükümeti, sadece bir ayağını bu bataktan çıkarmaya çalışmaktadır. Hepsi o kadar.
Yetirince derin bir soruşturma açılabilirse (ki Hükümet bunu istemez, isteyenleri de önlemeye çalışır), İHH bataklığın içinde olup bitenleri anlamak için önemli bir derin odak.
Operasyonun İHH üstünden ne kadar gideceğini de bugün yarın göreceğiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa