Demokratik Türkiye mi, Kriz/Kaos/Darbe mi?

Bu soruyu ya da bu sorunun çevresindeki tartışmayı önemsediğimizden şüphe ediyorum desem yanılmış olur muyum acaba? Sanırım toplum olarak krizi ve kaosu demokrasiden daha fazla benimsiyoruz. Başka bir açıdan ifade etmem gerekirse toplum mühendislerimiz kriz/kaos/darbe seçeneklerini demokrasiye göre yeğleyen bir toplum tipi üretmiş durumdalar. Evde, sokakta, mahallede, okulda, iş yerinde, trafikte, dava görmek için gidilen adliye koridorlarında, tedavi olunmak için gidilen hastanelerde karşılaştığımız sorunları nasıl çözdüğümüzü düşünelim örneğin! Orman yasalarına taş çıkartacak özgün yöntemler icat etmekte pek de mahiriz değil mi?
Gazeteler, radyolar, filmler, ders kitapları ve ille de şu illet televizyon dizilerinde; güçlüye tapınma, güçlünün adaletine sığınma, şiddete dayalı sorun çözme yanında güçsüzlere ve öteki inanç/ulustan yurttaşlara karşı müthiş bir öfke ve nefret işlenir genellikle. Geniş kesimler saatlerce izlerler ya da okurlar bu ürünleri bıkmadan. Bu durumlar toplum mühendislerinin toplumu yeniden üretme biçimleridir bence. Sanki her gün yeniden ve yine üretilmek gibi saçma bir durumdur bu!
Sonra bir gün gelir farkındalık oluşur toplumda. Bu farkındalığın epey ağır bir maliyeti vardır tabi. Toplum mühendisleri gündelik yöntemlerle bu farkındalığı önleyemediklerinden dolayıdır ki muhtıra ya da darbe gündeme gelir. Toplum mühendisleri, egemen sınıflar ve onların göbek bağıyla bağlandığı uluslararası sistemden kopuk değildir elbette. Darbe ve muhtıra dönemleri adeta bilgisayara format çeker gibi toplumu yeniden tasarlamaya yöneliktir. Her muhtıra ya da darbe toplumu biraz daha çürütür ve yozlaştırır, insan dokusunu harap eder, sanatçıların güzelim eserlerini yakar ve itibarsızlaştırır, direnenleri ağır işkencelerden geçirir ve yetmezmiş gibi sürekli izler ve fişler.
Korkunç katliamları, yolsuzlukları, partizanlıkları ve çevre tahribatını örtbas etmek için büyük yalanlar da üretir bu mühendislik şirketi. Bu yalanlara inandırmak için her yolu dener bu zihniyet. Milli Eğitime bağlı tüm birimler, üniversiteler ve Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kurumlar bu zihniyetin üretildiği ve toplum vicdanının yok edildiği merkezlerdir. Modern şekilde söylersek ‘devletin ideolojik aygıtlarıdır’. Bu merkezlerde sorgulamamak, şüphe etmemek, büyük yalanlara inanmak, ötekilerden nefret etmek, demokrasiye geçit vermemek, şiddete ve güçlüye tapınmak, bilime yabancılaşmak, sorunları görüş birliği ve imeceyle çözmek yerine kaos ve darbe yoluyla çözmek ve güzelliklerden heyecan duymamak öğretilir her gün. Sonuçta hayat kötü bir diziden farksız hale gelir. İnsanlıktan çıkmışızdır artık!
“Zamanlaması manidar” bazı soruları sıralamanın zamanıdır şimdi: Paralel ya da derin devletin olmadığı dönem var mıdır? Anayasa Uzlaşma Komisyonunun felç edilmesi demokrasiye giden yolun tıkanması değil midir? Protokole rağmen neden süreç gerektiği şekilde işletilmeyip saptırılmaya çalışıldı? Demokrasi yerine neden kaos ve krizden medet umuldu/umuluyor? Roboskî’de 34 sivil Kürt yurttaşımızı bombalama emrini kim verdi? Paris’te vahşice katledilen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’i kim(ler) katletti ve emri kim verdi? Hrant Dink’in katledilmesi emrini kim verdi? Bu ülkede milletvekili ve bakanların yer aldığı yolsuzluk ve rüşvet olaylarına karşı yapılan “operasyonlar” gerçekten bir darbe girişimi midir? Çocuklar katledilirken ve bombalanırken, “siyasi” sebeplerle tutuklanan çocuklara en vahşi işkenceler yapılırken, herkesin gözü önünde kadınlar katledilirken, doğal yaşam alanları yok edilirken, “kentsel dönüşüm” adı altında yoksullara operasyon yapılırken, cemaat evleri ve dershaneleri tıkır tıkır çalışırken, Gezi Direnişi sırasında gençler sokak ortasında katledilirken, işçiler ve emekçiler güvencesiz çalıştırılırken, binlerce insanın yoksullaşması üzerinden türedi zenginler yaratılırken, Alevilerin evleri işaretlenirken ve ötekiler fişlenirken bu amirler “görevlileri” neden görevden alma ve haklarında soruşturma açma ihtiyacı hissetmediler?
Demokrasiden kaçtıkça kaosa, krize ve darbeye yakalanma olasılığı çoktur. Bunu göremeyecek kadar kör olanlar varsa dönsün Mısır’a baksın! O kadar uzağı göremiyorsak eğer kaos, kriz ve darbe olasılığını sıfırlayacak demokratik özerk yapıyı inşa etmekte olan Rojava ‘ya bakalım derim!

EVRENSEL'İNMANŞETİ

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et