Paris katliamı belgeleri neyi anlatıyor?
Fotoğraf: Envato
Geçen hafta bu köşede yer alan “Paris katliamı üzerindeki sis perdesi” başlıklı yazı “Umarız, -zayıf bir olasılık olsa da- Cemaat ile Hükümet arasında başlayan kavgadan Paris cinayetinin hangi güç ya da güçler tarafından planlandığına dair bilgiler de kamuoyuna yansır. O zaman kimin barıştan, kimin savaştan yana olduğunu Türkiye halkları çok daha net görmüş olur.” cümleleriyle son bulmuştu.
Daha bu cümlelerin mürekkebi kurumadan, Paris katliamının zanlısı Ömer Güney’in MİT tarafından görevlendirildiğine, yönlendirildiğine dair ses kaydı ve belgeler ortaya çıktı.
Böylece, cinayetten sonra Kürt hareketi ve devrimci güçler tarafından adres olarak gösterilen MİT’in cinayetin planlayıcısı, tetiği çektiren olduğu iddiası iddia olmaktan çıkmış gerçeğe dönüşmüştür.
“Zayıf olasılık” ise Kürt sorunu konusunda daha gelenekçi çizgiyi savunan, müzakere sürecine soğuk bakan Cemaatin, Paris katliamı konusunda Hükümetle aynı çizgide olmasından kaynaklanıyordu. Daha doğrusu Kürt hareketine karşı bugüne kadar kader birliği yapanların, bunca çatışma ve çelişkiye rağmen, Paris cinayeti konusunda bu birliği bozma ihtimalinin düşük olmasından, harekete “zayıf” deme ihtiyacı duyulmuştu.
Ne var ki; AKP ile Cemaat arasındaki çatışmanın gelmiş olduğu düzey, varlık-yokluk aşamasına ulaştığı için “Her şey mubah” sayılıyor.
Bu belgeleri sızdıran Cemaat ise -öyle görünüyor- iki kesime karşı önemli bir hamle yapmış duruyor.
Birincisi: Öcalan’la müzakere yürüten MİT’i üç Kürt kadınını katlettiği için köşeye sıkıştırmıştır. Ve öyle anlaşılıyor ki, yeni belgeler gelmeye devam edecek. Böylece, MİT/AKP ile KCK/Öcalan arasında güvensizliği derinleştirerek, muhtemel bir “zımni ortaklığın” önüne geçilmek isteniyor. Ayrıca AKP’nin birçok cephede mücadele etmek zorunda bırakılarak zayıflatılması hedefleniyor.
İkincisi: PKK cephesinden gelen Paris cinayetinin arkasında Gülen Cemaati olduğu iddiasını bertaraf etmek. Kısa bir süre önce KCK yönetimi, Gülen Cemaatinin Paris cinayetinin arkasında olduğunu iddia etmişti.
Halbuki belgeler Cemaatin değil, doğrudan MİT’in cinayetin arkasında olduğunu, planın Ankara’da yapıldığını gösteriyor.
Bu nedenle Hükümet-MİT ekseni kadar PKK/KCK’nin de yeni durumu açıklaması gerekiyor.
Kayıttaki sesin Ömer Güney’e ait olduğunu hedef seçilen Kongra Gel Eş Başkanı Remzi Kartal da, iki gün önce Evrensel’e yaptığı açıklamada doğrulamıştı. Kürt medyasında bu yönlü görüşler ağırlıklı.
Ne var ki cinayetin arkasında MİT-AKP ekseninin çıkmasından “müzakere süreci”nin zarar görmemesi gerektiğini savunup da “temkin” çağrısı yapanlar da az değil. Hatta, bu ses kaydı ve belgelerin neden şimdi yayımlandığını sorup, yayımlayanların kötü niyetli olduklarını söyleyenler de yok değil...
Özetle; Paris cinayetlerinin arkasından MİT’in çıkması, Kürt hareketi ve Kürt basını cephesinde durumu doğru bir şekilde ifade etme, açıklığa kavuşturma konusunda muğlaklık yaratmışa benziyor. Halbuki; ortaya çıkan belgeler “muğlaklık” yerine haklılığın kanıtlanmasından başka bir şey değil.
Ferda Çetin önceki gün Fırat Haber Ajansında yer alan değerlendirmesinde, MİT’in uzun süre PKK kadrolarına yönelik suikast planları yaptığını, bunun için bütçe ayırdığının altını çiziyor.
En önemli açmaz; Öcalan’la görüşen MİT’in neden müzakere sürecini engellemeye yönelik bir cinayeti işlediği konusunda. Bir “açmaz” ya da “çelişki” gibi gösterilen bu durum benzer bütün devletlerin uyguladığı bir yöntem. Yani “hem müzakere hem cinayet işlemek” mümkündür.
Bu nedenle belgeleri sızdıranların amacı, neden bugün sızdırıldığı soruları hiçbir önem taşımıyor. Çünkü hiçbir şey, üç Kürt kadının kimler tarafından hunharca katledildiğinin açığa çıkarılmasından daha değerli değildir, olamaz. Dolayısıyla gerici güçler arasındaki çatışma, cinayetin MİT tarafından planlandığının üstünü örtmemesi gerekiyor.
Kaldı ki Paris cinayetinin arkasında MİT’in olduğunun açığa çıkması, müzakere sürecini bozma yerine daha samimi yürütülmesine vesile olması gerekiyor. Öcalan’la görüşen devlet yetkilileri aynı zamanda PKK yöneticilerini imha etmeyi planlamamalı... İki yüzlülük yapmamalı.
Bu nedenle MİT için “temkin” açıklamaları yerine, cinayetin planlamasında rolü olanların açığa çıkarılarak hesap sorulması, varsa sürece karşı çıkan ekiplerin tasfiye edilmesi talep edilmesi gerekiyor.
Yolsuzluk operasyonları nedeniyle çok sayıda polis ve savcıyı görevden alan Hükümetin, aynı duyarlılığı Paris katliamında sorumluluğu olanlar için de göstererek, açığa çıkararak, sorumluların yargılanmasının önü açılması gerekiyor.
Aksi taktirde ne Sakinelerin hesabı sorulur ne de müzakere süreci sağlıklı yürür..
- Almanya seçimlerine doğru: Muhafazakarlar aşırı sağcılaşıyor 31 Ocak 2025 04:47
- Avrupa Trump’a karşı durabilecek mi? 24 Ocak 2025 04:15
- 2. Trump döneminde Avrupa'yı neler bekliyor? 17 Ocak 2025 04:58
- Avusturya'dan Güney Kore'ye siyasi krizler ne anlama geliyor? 10 Ocak 2025 04:08
- Almanya ABD’nin arka bahçesi mi? 03 Ocak 2025 04:54
- Avrupa 2024-25: Krizler, çelişkiler ve mücadele 27 Aralık 2024 04:19
- Romanya seçimleri, TikTok ve AB'nin demokrasi anlayışı 20 Aralık 2024 05:25
- ‘Suriyeliler gitsin mi, kalsın mı’ tartışması üzerine 13 Aralık 2024 04:24
- Avrupa'da 'siyasi kriz' hayaleti dolaşıyor 06 Aralık 2024 06:40
- Almanya'yı savaşa hazırlıyorlar 29 Kasım 2024 06:45
- Kiev'deki hesap Moskova'ya uyacak mı? 22 Kasım 2024 04:30
- Bir Almanya gerçeği: İşçilere yoksulluk, CEO’lara zenginlik 15 Kasım 2024 04:12