19 Ocak 2014 00:06

Biz savaşları hiç sevmedik

Biz savaşları hiç sevmedik

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kral Odisseus,yirmi yıl kadar önce katıldığı Troya savaşından dönmeyince, artık delikanlı olan oğlu Telemahos,onu deniz ötelerinde aramaya çıktı.
Troya savaşına katılıp sağsalim dönen krallardan ilkin Nestor’un yanına gitti. O da onu kral Menelaos’un yanına gönderdi. Menelaos da, daha kim olduğunu sormadan onu ve yanındaki yoldaşını büyük bir sevecenlikle buyur etti sarayına. Troya savaşının nedeni sayılan karısı güzel Helena da oradaydı... Menelaos, konuklarından birinin Telemahos olduğunu öğrenince de havalara uçtu sevinçten!  

BABAN VE HALKINIZ BURAYA YERLEŞECEKTİ ...

“Biliyor musunuz, o zamanlar neler düşünüyordum?​”diye hemen söze başladı Menelaos. “Troya’dan döndüğümde, baban kral Odisseus’u buraya buyur edecektim. Ayrıca onun halkını da buraya yerleştirecektim... Böylece halklarımız iç içe olacaktı; birlikte ekip dikeceklerdi bu toprakları... Ne savaş olacaktı, ne de soygun! Bütün Akdeniz ülkeleri de bizi örnek alacaklardı!..Ben, bölüşülmesi gereken bütün güzel şeylerin önündeki tek engelin savaş olduğunu çok geç anladım!”
Burada aniden sustu kral Menelaos. Ama herkesin içinden gürler gibi ağlamak geldi birden. Baştanrı Zeus’un kızı güzel Helena başladı ilkin hıçkırmaya. Ardından Menelaos’la Telamahos ve yoldaşı da ağladılar...
Bir süre sonra Menelaos; “Artık gözyaşlarına son verelim!...”dedi. Sonra da hizmetlileri çağırıp; “Yoldan gelen aç, uykusuz gençlerimize birşeyler sunalım!”diye buyruklar verdi...

TANRIÇA AFRODİT YÜZÜNDEN...

Sofraya oturulduğunda güzel Helena; “Sevgili konuklarımız, “diye başladı sözlerine. “Tanrılar keyiflerince oynuyor insanlarla... Kimimize acılar, kimimize sevinçler sunuyorlar... Bazen de aklımızı başımızdan alıyorlar... İşte benim de aklımı başımdan tanrıça Afrodit aldı!... Troyalı prens Paris’in ardına takılıp gittim onun yüzünden!.. Burada şimdi düğününü yaptığımız kızımdan, yuvamdan, şu güzel kocamdan oldum... Bunun da sonu, anlatılmaz yıkımlar getiren Troya savaşlarına dönüştü.. Ne var ki ben, bu savaşın gerçek nedeni olduğuma inanmıyorum. Beni bir günah keçisi olarak kullandılar!... Savaşın gerçek nedeni, Troya’nın zenginliklerini talanlamaktı... İlerideki çağlarda anlayacaklar bu dediklerimi...” Sonra Telemahos’a bakaraktan konuşmasını sürdürmeye başladı: “Neyse, baban olan o güzel adam da ister istemez bu savaşın kurbanı oldu... O zaten bu savaşa hiç katılmak istememiş. Deli numarası yapmış...Sürdüğü tarlasına tuz, filan ekmiş...Ama kimse inanmamış!...Baban birlikte götürdüğü askerleriyle yeniden yurduna dönebilmek için, bütün aklını ve becerilerini koydu ortaya... Hani ben artık Troyalıların gönüllü geliniydim. Doğrusu Toyalılar da bana karşı çok iyi davrandılar. “Bu savaşın nedeni sensin!”, diye kimse çıkışmadı bana... Her neyse, hiç unutmam baban Odisseus birgün kendi kendini dövmüş; tanınmamak yara bere içinde bırakmış bedenini! Ve surları aşıp gizlice kente girmiş; Elinde de bir baston, Troya sokaklarında bir dilenci gibi dolaşıyordu. Hani ilkin ben de bir dilenci sandım. Yanına yaklaşıp biriki laf atınca, onun Odisseus olduğunu anlayıverdim! Ne sordumsa kaçamak yanıtlar verdi. Ben de onu ele vermeyeceğim konusunda ant üstüne ant içtim. Sonunda bana güvenip arkadaşlarından söz etti. Amacı Troya hakkında bilgiler toplamakmış... Casusluk yapıyordu.  Ama onun o hali bana çok dokunmuştu... Eve götürüp bir güzel yıkadım ellerimle... ‘Sen surların dışındaki barakana varmadan önce Troyalılara birşey söylemem, için rahat olsun!’ dedim. İşte hiç unutamadığım bir anı babandan...”

TROYA ATINI BABAN TASARLADI

Burada Helena susunca kocası Menelaos aldı sözü hemen:“Doğru söylüyorsun, kadınım, “ dedi.“Çünkü Odisseus da anlattı bu serüveni... Tabii hepimiz çok duygulandık...Gerçekten de onun ne çok kurnazlıkları vardı! Tanrıları bile zekasıyla yanıltırdı o!... Savaşın onuncu yılına doğru artık hepimiz bitmiştik. Askerler bile bizi dinlememeye başlamışlardı... Tanrıların çoğu da Troyalılardan yanaydı. Baştanrı Zeus da öyle... İşte o zaman baban tahtadan bir tuzak at yaptırdı... Kendisi, ben ve en seçkin komutanlar bu tahtadan atın karnına yerleştik. Sonra da rahipler aracılığıyla bu tahta atın, Troyalılara tanrıça Atena’nın bir armağanı diye yutturduk. Onlar da onu sevine sevine surlardan içeri aldı... Biz geceyi bekliyorduk... Gece atın karnından fırlayıp Troya surlarının kapılarını açacaktık! İşte o sırada sen geldin atın yanına Helena!... Her birimizi adımızla çağırdın bir bir... Sonra birkaç kez dolandın atın çevresinde. Bu kez de sesini bizim eşlerimizin sesine benzettin de çağırdın. Doğrusu hepimiz sana hemen yanıt verecek gibi olduk. Hele ben, senin adını bütün gücümle bağırmak istedim!...Büyülenmiştik sanki. Böylece hepimiz canımızdan olacaktık! Ama bir tek Odisseus direndi. Üstelik ağızlarımızı da elleriyle kapatıp bizi susturdu!.. Bu ükünç oyun tanrıça Atena gelene dek sürdü... Atena sözü dinlenir bir bilge kılığına girip hepinizi alıp götürdü... Ondan sonra bir oh çektik!...”
Gece çok ilerlemişti... Menelaos sustu.. Sonra karısı Helena’ya, konuklarına baktı birsüre...
Helena, artık yatakların hazırlanması buyruğunu verdi hizmetlilere...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa