Bu davada tarih akmaya direniyor
Fotoğraf: Envato
Hrant Dink’in katledilmesinin bugün yedinci yıl dönümü. Yedi yıldan beri olduğu gibi bugün de Hrant’ın ailesi, dostları, sevenleri, ilericiler, demokratlar, Türkiye’nin demokratik, halkların kardeş olduğu bir ülke olması için mücadele edenler, yeniden “Adalet” isteyecek, Hrant Dink’in katlinin arkasındaki gerçek faillerin ortaya çıkarılması için taleplerini yineleyecekler.
Son yıllarda belki en çok kullandığımız saptamalardan birisi de “Bölgede (Ortadoğu’da), özellikle de Türkiye’de tarihin; dünyanın öteki ülkelerine (ve bölgelerine) göre çok daha hızlı aktığı” gerçeğidir.
Gerçekten de öyle; siyasette, ekonomide, sosyal yaşamda gündem öylesine hızlı akıyor ki, bazen bir günde bile gelişmeler öne geçmek için diğerini tepeliyor. Ama bu hızlı akış içinde öyle konular var ki, etrafındaki olaylar hızla akarken o adeta tarihin akışına direniyor. “Hrant Dink’in katli davası” da tarihin akışının içinde “Akmayan bir damar” olarak, yedi yıldan beri adeta başladığı günlerdeki yerinde; sadece cinayetin “ayak takımı” diyebileceğimiz “tetikçilerin” cezalandırılmasıyla (ödüllendirilmesi de diyebiliriz) sınırlı bir eşikte duruyor.
Oysa, daha ilk günlerinde Hrant Dink cinayetinin Rahip Santoro, Malatya Zirve Yayınevi Cinayetleriyle bağlantılı bir cinayet olduğu, Dink’in katillerinin Trabzon Jandarması, Trabzon Emniyeti, İstanbul Emniyeti ve zamanın İstanbul Valisi Muammer Güler’in de içinde oluğu üst düzey yetkililerin teşviki, kol kanat germesi ve göz yumması ile gerçekleştirilen bir cinayet olduğu, olup biteni şöyle bir izleyenler için bile sır değildi. Ama cümle alemin gördüğünü mahkeme görmedi; “Örgüt yok” deyip sadece tetikçi ve en yakınındaki iki kişiye “ödül gibi cezalar” vermekle yetindi. Sonraki günlerde medyada konu pek çok yönüyle gündeme geldi. Ama kamuoyunda Dink’in katledilmesinden sorumlu görünen Trabzon Valisi ve Emniyet Müdürü, İstanbul Valisi ve Emniyet Müdürü gibi üst düzey yetkililer, terfi ettirilerek daha üst görevlere getirildi. Bu kişiler sorgulanamadı bile.
Yargı ise; beş yıllık bir “yargılama” sonunda, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, cinayetin hemen arkasından İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın “Cinayetin arkasında örgüt yok, bunu kendiliklerinden tahrik olan kişiler işlemiş” açıklamasına tamamen uygun karar verdi.
Aslında tarihin bunca hızla aktığı bir ülkede, Hrant Dink cinayeti etrafında oluşan yargılama sürecinin “Akmamakta ısrar etmesi”nin en önemli kanıtlarından birisi de bu yazıdır. Çünkü, 2007’den sonraki her 19 Ocak’ta bu köşeden yazılan yazılara bakarsak, ilk yıl dönümü yazısında “Adalet isteği” ve “Gerçek sorumluların yargı önüne çıkarılması” talebinin her yıl dönümü yazılarında yinelendiğini görüyoruz. Nitekim bugün de bu köşeden aynı talebi yineliyoruz.
Elbette sadece bu köşe de değil. Yedi yıldan beri bu davayı izleyen gazeteleri açıp bakarsak görürüz ki, o günden bugüne adalet talebinde yanıt vermede bir arpa boyu yol alınmamıştır!
Aynı biçimde yedi yıldan beri alanlardan bazen on binlerin haykırışlarına dönüşen talepler aynıdır: “Adalet istiyoruz”, “Gerçek sorumluların yargı önüne çıkarılmasını istiyoruz!”
Bugün de aynı sloganları haykıracak Hrant’ın ailesi, dostları, arkadaşları ve ülkemizin bütün demokrasi güçleri.
Elbette ısrar edeceğiz, yılmayacağız; gerçeklerin ortaya çıkması için Hrant’ın katillerinin layık oldukları cezaları alması için çabalarımız sürdüreceğiz. Çünkü bu dava bir adalet arayışından da öte Türkiye’nin demokratikleşmesi davasıdır.
Bir farkla ki bugüne kadar belki Hrant Dink’in katledilmesi öne çıktı. Ancak önümüzdeki yıl “Ermeni soykırımının 100. yılı”dır. Bu yüzden de uluslararası çapta pek çok etkinlik de olacaktır. Ne var ki Türkiye’yi yönetenler ve ırkçı-şoven odaklar, bu etkinlikleri “Türkiye’ye karşı düşmanlık”, “uluslararası bir saldırı” olarak gösterip, Ermeni düşmanlığını öne çıkardıkları bir karşı kampanya olarak örgütlenmeye hazırlanmaktadır. Bu yüzden de Hrant’ın katledilmesinin 7. yılında mücadele çok daha zor; daha derin saldırılar olacaktır. Bu ise bizlere; ırkçı-milliyetçi kışkırtmalara karşı halkların kardeşliğinde ısrar, Hrant Dink davasını etrafındaki gerçeklerin ortaya çıkarılması mücadelesini daha büyük bir kararlılıkla sürdürme görevini yüklemektedir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00