Biraz dürüstlük
Fotoğraf: Envato
Gelenek, görenek ve din ile pekiştirilmiş ataerkil değer yargıları içinde kız çocukları başlık parası ile alınıp satılan, berdel ile takas edilen “maldan” başka nedir ki? Giydirilip süslenip, kınalar yakılıp, düğününde oynanırken, akrabalar, konu-komşu ve hatta bilfiil devlet görevlileri bu düğünde gerdan kırıp, pasta limonata yerken o törenin ne töreni olduğunu düşünürsünüz? Toplum ve devlet çocuğun tüm hayatının elinden alınmasının, istismar edilmesinin kutlamasını yapmıyor mu?
Kader’in hikayesiyle birlikte çeşitli kavram tartışmaları yapıyoruz; çocuk gelin, çocuk istismarı, pedofili, erken evlilik, zorla evlilik ve daha pek çok ifadeyi “En iyi hangisi anlatır” diye analiz ediyoruz. Çünkü olgu ne sadece birilerinin hasta ruhlarının, ne de devletin ihmalkârlığının, ne de sadece gelenek göreneklerinin sonucu. Aile, toplum, devlet ve din, gelenek, görenek, ataerki, ekonomik alt yapı, kurumsal üst yapıların birleşince kadınların ezilmişliği sorununu nasıl yarattığının bizatihi göstereni...
Dün gazetemizin kadın sayfasında bu tartışmayı yansıttık. Kimi “çocuk gelin” kavramının senelerdir bu konuda çalışan kadın örgütleri ve medya tarafından kullanıldığını,artık toplumda negatif bir çağrışım uyandırdığını söylüyor. Kimi ise “çocuk gelin”in çocukların “gelin” olmasını olağanlaştırdığı için kaçınmamız gereken bir kavram olduğunu, bunun yerine çocuk istismarı kavramını kullanmak gerektiğini…
Bu tartışma elbette önemli. Ama daha önemli bir şey var; adına şu ya da bu dediğimizde, değişmeyen bir şey. Sorunun muhatabı ve çözmek-ortadan kaldırmak konusunda yükümlülük sahibi olanın devlet olduğu gerçeği.
Çiçeği burnunda Aile Bakanı Ayşenur İslam, Kader’in ölümüyle ilgili adli sürecin başlatıldığını, davaya müdahil olduklarını söyledi. Çocuk gelinler sorununun önlenmesi için çalışmaların 2002’de başladığını, geçen yıl “Zorla Evlilikleri ve Çocuk Evliliklerini Önleme Komitesi” kurulduğunu söyledi. Reklamları izledik.
Saklayamadıkları ise; erken yaşta evliliklerin bir devlet politikası olarak teşvik edildiği.
Çalışmaları 2002’de başlatan bakanlık değil, 63 kadın örgütünün içinde yer aldığı bir platform. Onların ısrarlı çabalarıyla, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesinde iki yıl önce kurulan Erken Evlilikleri Önleme Birimi halen faaliyete geçmedi. Çalışmaya başlasa da ne yapacağını, hangi uzmanlıklarla nasıl ilerleyeceğini hiçbirimiz bilmiyoruz. Yani yine Hükümetin, bir sorunu çözme niyeti olmadığını, göstermelik birimler açıp halkın gazını almaya çalıştığı ortada. Yine Bakan İslam’ın açıklamasına göre erken yaşta evliliğe ilişkin mevzuatta değişiklik yapılması konusunda bazı tekliflerin değerlendirildiği bir kadın paketi, teknik düzeyde tartışılıyor. Oysa ihtiyacımız olan yeni bir “paket” değil, var olan uluslararası sözleşmelerin ve yasaların gereğinin yerine getirilmesi.
Bu iktidar 4+4+4 ile dördüncü sınıftan sonra kız çocuklarının eve çekilmesine yol açtı.
Lise öğrencilerinin evlilik yapabilmesi için yönetmelik değişikliği yapıldı. “Lisedeyken evlenirseniz açık öğretime devam edebilirsiniz” denildi.
Üniversite öğrencilerinin evlenebilmesi için teşvik getirildi. “Burs yardımı yapılacak, burs borçları silinecek” denildi.
İktidar genç evlililere 10 bin TL’lik evlilik kredisi vermeyi kararlaştırdı. Yoksul aileler krediyi alabilmek için 16 yaşına gelen çocuklarını evlendirmeye çalışıyor.
Sonuç: Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğü verilerine göre, 2011 yılında yaşı küçük çocukları için mahkemede evlenmeye izin davası açan ailelerin sayısı, 2010 yılına göre yüzde 94 artarak 18 bin 434’e çıktı!
GEBLİZ sistemi ile hamile kadınları fişlemekte usta devlet, çocuk istismarlarını izleyemediğini söylüyor.
Yargı skandalları ile çalkalanan Türkiye’de kadınlar söz konusu olduğunda TCK, Anayasa, uluslararası sözleşmelerdeki maddeler, ne olursa olsun, hukuk sistemi kadınlar için çalışmıyor. Kadınlar yok hükmünde!
Yok hükmünde ilan ettikleri hayatlarımızda çalıştırabildikleri tek mekanizma “Aile”. Biz yaptığımız kavram tartışmalarıyla bilmediklerimizi, yanlışlarımızı dürüstçe ortaya koyarken, Hükümetin zorla evlendirilen çocuklar için yaptığı tek şey, içinden “zorla” kelimesini çıkarmak. Bugüne kadarki tüm uygulamalar bunu gösterdi. Karşımızdaki dürüst, hesap veren bir iktidar olmadığı gibi “Kader” lerin önüne geçmek için en ufak adım atmıyor. Bu adımı attıracak olansa bizden başka kimseler değil, sizce de öyle değil mi?
- “Aileyi koruma” lafının altından yine nefret ve düşmanlık çıktı! 08 Ekim 2022 00:45
- Başörtüsü istismarında at başı gidenler 06 Ekim 2022 04:28
- Bizi kim öldürüyor? 05 Ekim 2022 05:18
- ‘Sözleşmeden vazgeçmiyoruz’ demek ‘Tek adam yönetimini tanımıyoruz’ demek 21 Temmuz 2022 05:00
- Beşikten mezara rehineliğin adı: Çocuk yoksulluğu 15 Nisan 2022 00:55
- Emma’dan Emine’ye... 10 Mart 2022 23:56
- Kadın dostu postunda emekçi kadın düşmanlığının şahikası: Farplas 18 Şubat 2022 01:20
- ‘Küçüğün rızası’ diyen Bakan çocukların nafakasına göz dikti 11 Şubat 2022 00:00
- Cezaevlerine göz kulak olmak, dillerimizi koparamasınlar diye dil olmak... 28 Ocak 2022 05:00
- 6. Yargı Paketi tehlikesi: Nafaka hakkına saldırıda somut adımlar 07 Ocak 2022 04:54
- Geçen hafta yoksulluktan, çaresizlikten yedi çocuk öldü 24 Aralık 2021 05:00
- Asgari ücreti kadınlara lüks haline getirenler 10 Aralık 2021 04:52