25 Ocak 2014 00:21

'Ummadık sevinçler, taze sürgünler'

\'Ummadık sevinçler, taze sürgünler\'

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kitap imzaları, söyleşiler ve toplantılar için yapılan yolculukların, yorucu olmasına karşın güzel bir yanı var. Kültürel alışveriş yalnızca toplantı salonuyla, ayak üstü sohbetlerle sınırlı kalmıyor. Gidilen yerlerdeki antik kalıntıları, doğal güzellikleri görmek beni çoğaltıyor. 7. Çukurova Kitap Fuarı için gittiğim Adana ve çevresinde görüp yaşadıklarım da yeni birikimler, anılar ekledi dağarcığıma...
Eğitim-Sen Ceyhan Şubesinin düzenlediği etkinlikten, Şube Başkanı Şahin Demirci ile Adana’ya giderken çıktı karşımıza Yılankale... Ceyhan Ovası’ndaki sarp bir tepenin üzerine kurulan kale, iç ve dış surlarıyla, bulutları delen burçlarıyla hâlâ ayakta. Evliya Çelebi 17. yüzyılda, çevredeki Şahmaran Söylencesi’nden etkilenerek Şahmaran Kalesi adını vermiş; daha sonra Yılankale adını almış. Kalenin eteklerindeki lokantanın görkemli bir manzarası var. Çevrede kaleyle ilgili bir tabela ya da bilgi notu yok. Lokantadaki gencin de bu konuda bilgisi yok. Duyarsızlıktan ve çevredeki çöplerden gelen düş kırıklığı içinde kaleye giden yokuşu tırmanmaya başlıyoruz.
Ceyhan ile Adana arasındaki ikinci durağımız Misis beldesi... Çağıltıyla akan ırmağın kıyısındaki kervansaray kalıntısının içler acısı durumu düş kırıklığımı çoğaltıyor. Misis antik kentinden kalma, 4. yüzyıl sonlarına ait bir tapınağın zemin mozaiklerinin sergilendiği Misis Mozaik Müzesi’nin bahçesinden içeri giriyoruz. Turunç, limon ağaçlarının gölgelediği tertemiz bahçede özenle sergilenen kalıntılara bakarken Lütfü Can geliyor yanımıza. Müze görevlisinin oğlu olan Lütfü Can 6. Sınıf Öğrencisi... Lütfü Can, kendisini tanıttıktan sonra bize kalıntılar hakkında bilgi vermeye başlıyor. “Bu çeşme, bu lahit, bu buğday dibeği...”
Onun işini ciddiye alan bir yetişkin tavrıyla anlattıklarını sevinçli bir şaşkınlıkla dinliyorum. 11 yaşındaki bir çocuğun, geçmiş uygarlıklardan günümüze kalabilen kalıntıların işlevlerini anlatmasını, kurduğu düzgün cümleleri sevinçli bir şaşkınlıkla dinliyorum. Müzenin içine gireceğimiz sırada Şahin Öğretmen’in elindeki kitapları görüyorum. Kaşla göz arasında arabadan benim kitaplarımı getirmiş. Kitapları Lütfü Can’a uzatıp beni tanıtıyor. Çocuk bir kitaplara, bir bana bakıyor şaşkınlıkla. Yüzünde bir sevinç dalgası... İçeri giriyoruz. Misis Höyüğü’nden çıkarılan mozaiklere bakıyoruz heyecanla... Beton zemine bulunabildikleri kadarı yerleştirilmiş mozaiklerin biçim ve renkleri olağanüstü. Bizans döneminden kalma mozaiklerde, Nuh’un tufan sırasında gemisine aldığı hayvanlar betimlenmiş. Tavus kuşları, balıkçıllar, yırtıcı hayvanları resmeden mozaiklere bakarken, mozaiklerin bir bölümüne yukardan su damladığını ayrımsıyorum. Lütfü Can bu konuda çok dertli. “Defalarca rapor yazıldı, ama gelip çatıyı yapmadılar. Mozaikler bozulacak...” Bir süre suskunluktan sonra bir kez daha Lütfü Can’ın sesini duyuyorum. “Köprü Olmak İsteyen Çivi sizin kitabınız değil mi?​” “Evet, okudun mu yoksa?​” Okumuş, hem yalnız onu değil. Sihirli Ellerin Öyküleri dizisindeki bütün öyküleri okumuş... Üstelik kitapçıdan alarak okumuş. Şahin Öğretmen, Lütfü Can’la yaptığımız bu sohbeti heyecanla izliyor. Küçük bir beldedeki müzede karşımıza çıkan çocuğun kitabını okuduğu yazarla, yazarın kitabını okuyan bir çocukla buluşmasına aracılık etmek onu çok sevindiriyor. Çocuğun not yazmak için getirdiği notluğu görünce sevinci daha da artıyor. Baba Kültür Sanat Sen üyesi... Oradan ayrılırken içim içime sığmıyor. Buna benzer birçok karşılaşma yaşadım. Ancak bu kez sevincimin nedeni yalnızca bir okurumla karşılaşmak değil. Ülkeyi yöneten kişi, kültürel varlıklarımızı “çanak çömlek, taş parçası” gibi sözlerle küçümserken, bir çocuğun kültürel varsıllıklarımızı tanıması, sahiplenmesi, onlar için kaygılanması içimi gelecek adına umutla dolduruyor.
Adana’da ise beni başka bir sevinç bekliyor. Şiirdeki 30. yılın ve yeni şiir kitabım Yasak Sevda Sözcükleri’nin konuşulduğu etkinlikten önce Adana Emek Partisi, Evrensel gazetesi ve Hayat Televizyonu’nun pasta ve çiçek sürprizini fuardaki yazarlarla ve partili arkadaşlarımla paylaşıyoruz. Yaşadığım sevinci anlatmaya, dostlara teşekküre söz yetmiyor. Adana’dan ayrılırken, kulağımda bir şiirimin dizeleri yankılanıp duruyordu.. “Ummadık sevinçler, taze sürgünler...”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa