Çocukların dünyalarını bir köşe yazısına aktarmak oldukça zor. Köşe yazılarının kısa olması gerekiyor; fotoğraf veya çizimlere yer verilemiyor. Bu çocukların dünyalarını yetişkinlere aktarabilmeyi oldukça zorlaştırıyor.
Çocukları ilgilendiren meseleleri Evrensel’de yazmaya başladığım 2008’de, bu sınırlamalar yoktu. Gazete boyutlarında basılan Pazar eki Hayat’ta yarım sayfalık yer kullanabiliyordum. Tam sayfa tutacak uzunlukta yazılar bile yazabiliyordum. Evrensel Hayat çocukların deneyimlerini ve söylemek istediklerini aktarmak için çok uygun bir ortamdı. Köşe yazısı yazıyor olmam nedeniyle epeydir çocukların deneyimlerini aktarmaktan geri kaldım. Bugün çocukların dünyalarından bir kesit almak ve korkutularak büyütülmeye çalışılan bir ufak kızın öyküsüne yer vermek istiyorum.
        * * *
Ben küçükken çocukların korkutulmasına çok şaşırırdım. Büyüdükçe bunun ne kadar yaygın olduğunu anladım. Çocuklara o günlerde sık sık, “Seni iğneciye vericem” denilirdi. Doktora verileceğini, polise verileceğini, köpeğe verileceğini, öcüye verileceğini duyarak büyüyen çocuk sayısını bilmek çok zor.
Çocukların korkutulması bir ölçüde azalmış olsa da, Türkiye’de çocukları korkutmaya yönelen çok sayıda anne baba, teyze, amca, nine ve dede var. Onların kulağına gideceğini umarak, şimdi korkutularak büyütülmeye çalışılan ufak kızın öyküsüne döneyim.
İstanbul’un Anadolu Yakası’nda, sessiz ve ufak bir mahallede dünyaya gelen bu küçük kız, henüz tam konuşamadığı dönemde köpekler için “hav hav” demek ister; ama diyemediği için “hap hap” dermiş. Evdekiler de köpeklere “hap hap” diye seslenirlermiş. Bu sesleniş evdekilerin dillerine yerleşmiş ve yıllar sonra bile kullanılır olmuş.
Anadolu Yakası’ndaki bu ufak mahallede çok sayıda akraba varmış. Komşuluk ilişkileri de gayet güçlüymüş. Çocuklar açısından çok uygun bu ortamda büyüyen ufak kız, iyice ayaklanıp hareketlendikten sonra sık sık yalnız başına gezmeye çıkmaya başlamış. Bazen halasına, bazen komşulara, bazen bakkala gidiyormuş.
Bu mahalle gezmeleri evdekileri endişelendirmeye başlamış. Önce, “Bakkala gitme, hap hap kapar!” demişler. Sonra, “Halaya gitme, hap hap kapar!” demişler. Bu yasaklar ve yasakları desteklemek için uydurulan korkutmacalar çoğaldıkça çoğalmış.
Bir gün küçük kız evden çıkıp mahalledeki çeşmeye gitmiş. Kızın evde olmadığını fark edenler gelip onu bulmuşlar. Bunun ardından “Çeşmeye gitme, hap hap kapar” demeye başlamışlar.
Çeşmeye gitmek de yasaklanınca küçük kız patlamış. “Halaya gitme, hap hap kapar! Bakkala gitme, hap hap kapar! Çeşmeye gitme, hap hap kapar! Ben nereye gidicem?​” diye, bütün içtenliği ile evdekilere çıkışmış.
        * * *
Bu küçük kızın öyküsü büyük bir ders içeriyor. Bu ders çocukların korkutulmasının yanlış olmasından öteye, daha da vahim bir meseleye ışık tutuyor. O da kız çocukların haklarının ihlal edildiği...
Dünyanın neresinde olursa olsun doğan her bebek -ister erkek, ister kız olsun- dünyayı keşfetmek ister. Doğan her bebek için doğal olan keşfederek öğrenmek, keşfederek büyümektir. Her çocuğun, cinsiyeti veya herhangi bir başka özelliği bunu değiştiremez. Her çocuk, her zaman ve her yerde; keşfetmeye, oynamaya, okula gitmeye, yani gelişmeye hazırdır.
Bütün bunlar belki çok açık ve çok basit. Ama günümüzde kız çocukların dünyayı keşfetmesine, oynamasına, okula gitmesine, yani gelişmesine sürekli engeller çıkarıldığını düşünürsek, küçük kızın öyküsü basit ve çarpıcı bir çelişkiyi gözler önüne seriyor. Büyüklerin kafalarına yerleştirilmiş öcülerden habersiz her çocuk gibi o da, önüne çıkarılan engelleri, öcüleri reddetmek istiyor.
Bugün kız çocukların gelişme ve katılım hakları her gün ihlal ediliyor. Korunma, hatta yaşam hakları ihlal ediliyor. Bunu hiç unutmamak gerek...

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Metal tokat

Metal tokat

Renault işçileri, yaşadıkları sorunlar karşısında patronların yanında duran şube yönetimine karşı harekete geçti: Delege sayısının 3 katı aday çıktı, seçimlere katılım rekoru kırıldı, şubenin belirlediği adaylar geride kaldı. 200 bin metal işçisini ilgilendiren MESS grup sözleşmesi öncesi Metal Fırtına’nın amiral gemisi Renault’da yapılan seçimler sendikal bürokrasiye tokat oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
12 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et