İşkenceyi kim yaptı?
Fotoğraf: Envato
İşkence algısının toplumlarda durumdan duruma, dönemden döneme nasıl değiştiğini ve meşrulaştırmak adına gösterilen o muazzam çabayı görmek zaman zaman zorlayıcı olabiliyor. Geçen hafta Katar’ın katkılarıyla hazırlanmış bir rapor the Guardian’da tam metnine bağlantı da verilerek yayınlandı. Anadolu Ajansı’nın da duyurulmasında hiçbir fedakarlıktan kaçınmadığı rapor, aldığı destek de düşünülünce, birbiriyle çelişen duygular ve açıklamaların hedefi oldu.
Rapora konu olan fotoğrafların özgünlüğü, o fotoğrafların çekilmesinin gerekçelendirilmesi, raporun hazırlanması için katkıda bulunanlar tartışılırken, fotoğraflarda görünen şiddeti hiç kimsenin dert edinmemesi çoktan alışmış olmam gereken toplumsal bakış açısı ile beni yeniden şaşırtmayı başardı.
Ne vardı o fotoğraflarda? Cesetlerin bir kısmında uzun süreli açlığa bağlı bedensel değişiklikler görülüyordu. Yüreğimizi her seferinde yangın yerine çeviren açlık grevleri geldi aklıma bu görüntülerle birlikte. Bu insanlara ne olduğu sorusu takıldı aklıma, aç mı bırakılmışlardı yoksa açlık grevi mi yapmışlardı? Açlık grevleri bu topraklarda sıkça karşılaştığımız eylem biçimlerinden biridir. Yakından biliriz. Sesinin kör kuyularda yitip gittiği duygusu ağır bastığında, yaşamından, bedeninden vazgeçmekten başka yol kalmadığını düşündüğünde başvurur insanlar bu yönteme. Fotoğraflardaki insanlardan, ölüleri fotoğraflanana kadar haberdar olmadığımıza, olamadığımıza göre bu yardım çığlığının duyulmayacağını bile bile açlık grevi yapmış olamazlar diye düşündüm sonra. Belki yanılıyorumdur ama bazılarının bedenlerinde görülen yaralar bu düşüncemi biraz daha pekiştirdi. Bedenlerinin tamamını görmesek de, bir kısmında bazıları iyileşmeye başlamış, bazıları yeni pek çok yara vardı. Sopa, cop benzeri cisimlerle meydana geldiği anlaşılan dolayısıyla kaba dayak işkencesinin izleri olabileceği düşünülen yaralardı bunlar. Kaba dayak işkencesini destekleyen bir başka görüntü ise ayak bileklerinde görünen yaralardı. Bir kısıtlayıcı aracın, zincir gibi sert ve hem baskı, hem de sürtünme etkisi ile yaralanma meydana getirebilecek bir cismin izlerine benziyordu bu bölgedeki yaralar. Fotoğrafların gerçek olması halinde, bu fotoğraflardaki insanların işkence gördüğü muhakkaktı. Fotoğrafların gerçek olmasına gelince, dijital teknolojinin bunca gelişkinliğinde böyle görüntüler oluşturmanın zor olmadığını da kabul etmek gerekir elbette. Kuşkucu yanım kulağıma böyle seslenirken, bir diğer yanım da kim tarafından desteklenirse desteklensin bir adli tıp uzmanı, bir adli antropolog ve bir adli görüntü uzmanının tüm mesleki geleceklerini yok edecek böylesi bir aldatmacanın içinde olmalarını pek inandırıcı bulmuyordu.
Bu tartışmaların tamamını geçersiz kılan; işkencenin tanımı gereği, kim tarafından yapılmış olursa olsun istisnasız işkence suçunun sorumlularının hızla araştırılması ve cezalandırılması, devamının gelmemesi için gereken önlemlerin alınmasını gerektiren özelliğidir. Sahte ise, diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Fotoğrafların gerçek olması halinde demiştim, peki olmaması halinde… Her durumda bir işkence uygulaması söz konusu aslında.
Hedeflenen kitleler değişse de işkence değişmiyor. Bizlere bu dehşet verici fotoğrafların gösterilmesi pek çok anlam taşımaktadır. Bütün taraflar için de söylenebilir bu üstelik. Ebu Garip ve Guantanamo fotoğraflarının ortaya çıkışındakine benzer biçimde başımıza neler gelebileceğinin üstü örtülü tehdididir bir yandan bu görüntüler. İşkence doğası gereği çoğunlukla tek bir insanı değil, insanlığı hedef almaktadır ve ima yoluyla gerçekleştirilen tehditler de o doğasını çok iyi yansıtır.
Tam da bu özelliği nedeniyle işkence istisnası olmayan bir suçtur ve insanlığımızı yok etmeyi hedefleyen işkenceyi görüldüğü her yerde yok etmeyi görev bilmekten başka çaremiz yoktur. İşkenceyi kim yaparsa yapsın…
- Memoria 16 Ocak 2025 04:45
- Hoş gelmedin yeni yıl, bizsiz olmaz! 02 Ocak 2025 04:46
- Bir ödülün hikayesi 26 Aralık 2024 06:25
- Hüsnü Öndül, insan hakları mücadelesine armağandı... 19 Aralık 2024 04:45
- İnadına tanıklık 05 Aralık 2024 04:41
- Çetelere bütçe 21 Kasım 2024 04:59
- Büyümeden annen sana, ölüm alacak 14 Kasım 2024 04:42
- Bu zamanda hekim olmak 07 Kasım 2024 04:43
- İnsan hakları mücadelesine devam 31 Ekim 2024 04:43
- Çeteler kol geziyor 24 Ekim 2024 04:43
- Kimi, niye aşağılıyoruz? 17 Ekim 2024 04:34
- Şiir yazmanın sorumluluğu 03 Ekim 2024 04:43