29 Ocak 2014 00:23

AKP sandıkta yenilse de iktidarı vermez

 AKP sandıkta yenilse de iktidarı vermez

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Gördüğüm bu:
AKP, sandıkta kaybederse seçim(ler)i gayrimeşru ilan etme hesabında…
Anlatacağım.
Sakın ola Başbakanın sandık ve seçim kutsamalarını hatırlatıp, bu öngörüye burun kıvırmayın…
Bakmayın siz Başbakanın afili ‘Milli irade’ güzellemelerine…
Nasıl daha düne kadar yere göğe sığdıramadığı “Benim bağımsız yargımı”, 17 Aralık Yolsuzluk Operasyonundan sonra halli vacip! kuşatmasına aldıysa…
Vaktiyle el üstünde tuttuğu hakim ve savcıları “Tanımıyorum üleen sizi” şeklinde tokatlamaya başladıysa…
Sandığa ve seçimlere de aynı muameleyi reva görebilir.
Elbette seçime “hile” karıştırılması ve sandıktan “komplo” çıkması halinde…
Yani ve hani, oldu ya…
-    Bir evde neden 7 çelik kasa bulunur?
-    Bu nasıl bir ücretli ki ayakkabı kutularından 4.5 milyon dolar çıkar?
-    Lüks villalar yaptırmak için imar planında değişiklikler yaptırmak da Başbakanın vazifeleri arasında mıdır?
-    Evlat hatırına kadastroculuğa soyunup, memleketi soyanlara kol kanat germek de var mıydı kavlimizde?
Vesaire…
Sorularına kafası takılan “benim milletim” gaflete düşüp AKP’ye mührünü vurmayı unutursa…
Milli iradenin sandıktaki tecellisi Başbakanın havasını ve fiyakasını fena halde bozarsa ne olur?
Komplo olur!.. Ki kabul edilemez bu netice, milli irade adına kara bi’ leke sayılır…
“Üzerinde çalıştıkları yeni plan bu: Seçim sonuçları!” (Cem Küçük, Yeni Şafak, 23 Ocak 2014) bu…
AKP’nin nevzuhur Küçük’ü Yeni Şafak okurunu uyarıyor:
“Paralel yapı yeni tezgâhları devreye sokma peşinde.”
O da şuymuş:
“Şimdiki yeni planları yerel seçimlerde kritik ya da başa baş geçecek muhtemel yerlerde Ak Parti aleyhine karar çıkartmak.”
“Emniyet ve yargı cuntası”nın bu yolda da “En büyük kozları Yüksek Seçim Kurulu olacak”mış.

MEĞER “YSK BİLGİSAYAR SİSTEMLERİNİ KİMLER KONTROL EDİYOR SORUSU DA ÇOK ÖNEMLİ” İMİŞ

Küçük, saydırmak için pek güvendiği anlaşılan AKP-MYK Üyesi, Anayasacı Osman Can’ın 14 Ocak 2014 tarihli Akşam’daki yazısına yaslanıyor:
“Ahlak dışı bir yöntemle ele geçirilen HSYK üzerinden, yine Yargıtay, Danıştay ve hatta Yüksek Seçim Kurulunun iradesini sakatlayan bir yapının varlığı meşru olmaz. Olmadığına göre, sadece meşru sahiplerinin sığınabileceği temel hukuk kaidelerine müracaatları da meşru değildir.
(….)bu derin yapı ve müttefiklerinin ‘yargı bağımsızlığı’, ‘erkler ayrılığı’, ‘hukukun üstünlüğü’ ihlal ediliyor şeklindeki feveranlarını ciddiye alacak halimiz yok. İşin doğrusu esas mesele…yargı dâhil olmak üzere, halka ait kılınamayan, halkın katılımına, denetimine tabi kılınamayan, dolayısıyla sürekli karanlık operasyonlara açık anayasal düzen... Buna mahkûm muyuz?”
Yeni Şafak Yazarı, “Osman Can’ın ifade ettiği gibi YSK’nin iradesini sakatlayan bir yapı var” diyerek ağzındaki baklayı çıkarıyor:
“Ve bu yapı asla meşru olamaz. YSK üyelerini kimler seçti herkesin malumu. YSK bilgisayar sistemlerini kimler kontrol ediyor sorusu da çok önemli. (abç)”
“YSK… Bilgisayar istemi…Kontrol… Çok önemli…” Yanlış anlamayın, idrak etmeye çalışıyorum…
Cem Küçük bi’ bildiği var ki böyle yazıyor…
Tecrübesini konuşturuyor denebilir mi?
Bilmiyorum… Da… Simülasyonundaki şu tedirginliği dikkatimi çekti:
“Şöyle düşünün: Bir il ya da ilçede bazı sonuçlar kafa kafaya geldi… Oyların sayımında hile yapıldığı iddia edildi (…) son sözü YSK’nin söylemesi istenecektir. Öte yandan AK Parti’nin seçimlerde hile yaptığı hemen dillendirilecektir. Bununla geçmişteki seçim sonuçları da hemen sorgulanmaya başlayacaktır.”

BAŞBAKAN 12 YILINI DENETİME AÇACAK SEÇİMLERİN KAYBINI GÖZE ALAMAZ…


Yeni Şafak yazarının, geçmişteki seçim sonuçlarını da sorgulatacak endişeleri bunlarla sınırlı değil…
Misal.
Cem Küçük,”Burada hemen akla gelmesi gereken kimlerin YSK üyesi olduğudur”diyor.
Bu cümleden şunu anlıyorum:
Seçim sonuçları üzerinde YSK’nin yapısı; üye bileşimi ziyadesiyle önemli!..(Nedense? Nasılsa?)
Bu sebeple olsa gerek YSK’nin mevcut hali Küçük’ü huzursuz ediyor…
Zira “Osman Can’ın ifade ettiği gibi sakat yapılar bazen sıkıntı doğurur.”
Kaldı ki, “… paralel yapının eli ne yazık ki her yerde var… Bu yapı seçimleri etkilemek ya da ihtilaflı alanlarda devreye girip hükümeti zor durumda bırakacak her adımı atabilir. Dikkatli olmakta fayda var.”
Olmaz mı!!
AKP MYK Üyesi Osman Can takviyeli Küçük’ün yazdıklarının hülasası:
“Bu yapı seçim sonuçları üzerinden meşruiyet krizi çıkarabilir.”
Ben de bunu şöyle okuyorum:
AKP hoşuna gitmeyecek seçim sonucu çıkması halinde meşruiyet krizi çıkaracak…
YSK vasıtasıyla “paralel yapı”nın AKP aleyhine sandığa müdahale ettiği vaveylasıyla sonuçları yok hükmünde sayacak…
Saymanın yolunu yapmak…
Ahaliyi ve bilhassa tabanını hazırlamak, teyakkuzda tutmak için…
Osman Can ve Cem Küçükgillerden…
İktidarın kalemli erkanı harp elemanlarından daha sık benzer yazılar okuyacağız…
Başbakan mı?
Siyasal İslamın ummanına tam kavuşmuşken her şeyi geri sarmanın hırçınlığı şöyle dursun…
Seçim kaybetmenin 12 yıllık iktidar sicilinin denetime açılmasını…
Çamaşır torbasının ortaya saçılmasını göze alamayacak diktatör heveslisi ne yaparsa onu yapacak?
“Ey YSK…”li ayar vermeli tehdit ve şantajın son adresi ise sine-i ümmet olur ki…
Çarşı fevkalade karışır o vakit… 


SATIR ALTINDAN NOTLAR….   

ROJAVA’YA HÜRRİYET
Önceki gün Hürriyet’in ilk sayfasını görünce, “Bravo!.. Budur” dedim…
Cansu Çamlıbel ile Salih Müslim’in “Yüz yüze” görüşmesi logonun altına oturmuş…
İçeride tam sayfa…
Şaşırmadım dersem yalan olur…
Birinci sayfadaki başlık tercihi beğenmedim ama: O bodrumlarda ölümü gördüm…
O mülakatın gerisinde kalmış
Devam sayfasının göbeğindeki “Cihatçılar ‘Bolu Dağları’nda eğitim gördük’ diyor” başlığı bence ön sayfaya yakışırdı…
Olsun… Ellerine sağlık…
Ötesini berisini de bizimkilerden öğreniriz belki…
Rojava’ya (galiba) ilk giden(lerden) bizim Fatih Polat müdür belki yine yerinde görmek ister Rojava’yı da…
Hani onca karanlığın içine sızan yanı başımızdaki umut ışığının, Rojava’nın özerklik deneyimine yakından bakarız…
Siyasal İslamcıların Suriye’deki “karın deşen” cihat heyecanına karşı….
Türkiye’nin devrimci ve aydınlık yüzünün Rojova devrimi coşkusu…
Keşke Sol, Birgün, Cumhuriyet, Yurt filan gitse de bölgeye, resmetse olan biteni kendi zaviyesinde bize…
Evet, sol basın Rojava’ya…


17 ARALIK’IN CÜMLESİ
Sinemacılar filmi değerlendirirken “Nedir bunun cümlesi?” derler…
Madem film gibi izliyoruz 17 Aralık Yolsuzluk Operasyonu sürecini…
Soralım: Nedir bunun cümlesi…
Çokça cevap verildi ama Başbakan ve “merkez” arasındaki gerilimi en iyi elin gâvuru özetlemiş… 
Ergin Yıldızoğlu’nun köşesinde (Cumhuriyet, 8 Ocak 2014) okudum:
ABD’de yayımlanan ForeignPolicy, geçenlerde şu başlıkla çıkmış:
“Washington’a göre Erdoğan kendisine yaşaması için ayrılmış alanın (resrvation) dışına çıkmış bulunuyor”
Yıldızoğlu’nun çevirisine göre, “Reservation”, korumaya alınmış vahşi hayvanlara, topraklarına el konan yerli kabilelere ayrılan topraklar anlamına geliyor… Muş.
Nasıl ama! Bi başlıkta olayı çözmüşler…
İmrendim valla… 


SANDIĞA ÜFLEMENİN KASETİ VAR MI HACI?
Beklenen o ki sandık vakti yaklaştıkça, cümlemize “vay be” çektirecek kasetli ifşaatlar artacak…
Sizi bilmem ama gelinen nokta itibarıyla beni en çok şaşırtacak…
Merakla bekleyeceğim şu olur:
2010 Referandumu olmasa bile… Filan tarihindeki seçimde, şurada şu yolla, seçim sonuçları şu mertebede değiştirildi?
Aha da belgesi… Bu da “Muhterem yeter, mübalağa etmeyelim…” zemin sesli görüntüsü…
Denir mi?
Belki…
Ama şu kesin:
Bence dalda elma armut bırakmayacak, reytingi yüksek sarsıntı bu saatten sonra ancak bu olur gari…


HANGİ MEDYA GRUPLARI HANGİ ŞAİBELİ İŞLEMLERLE ELE GEÇİRİLDİ?
Cevabı bende değil…
Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı’da…
Sadece bunların değil…
Orta attığı, güncellediği fevkalâde mühim suallerin vebali de Dumanlı’nın omuzlarında…
Zaman’ın bir numarası şöyle yazdı:
“Kimin şantaj ve tehdit yoluyla kamuoyu oluşturduğunu bir gün ciltler dolusu kitaplar anlatacak. İşinden atılan gazeteciler için kim kime emir verdi, hangi medya grupları, hangi şaibeli işlemlerle ele geçirildi, hangi gazete ve televizyonlara hükümet komiseri gibi kişiler atandı ve medya nasıl kontrol altına alındı; bunlar asla unutulmayacak ve bir gün her şey isim isim, saat saat nakledilecek.” (Zaman, 27 Ocak 2014)
Eee, hadi!… Ne bekliyorsun!?
“…saat saat, isim sim naklet” de “hangi medya grupları hangi şaibeli işlemlerle ele geçirildi” öğrenelim…
Dumanlı, “Bunlar asla unutulmayacak” dediği olay ve faillerini neden meçhul “bir gün”e havale edip, erteliyor?
“Şantaj ve tehdit”leri varsın anlatsın yine “bir gün ciltler dolusu kitaplar…”
Ömrümüz vefa ederse okuruz…Da…
Ekrem Dumanlı sen şimdi bekletme bizi, okurunu…Anlat şu medyada dönen süfli işleri?
“…hangi medya grupları hangi şaibeli işlemlerle ele geçirildi”ğini?
Bilmiyorum, diyemezsin… Zira iddialar, cevabı bilinmeden yazılacak cinsten değil…
Madem cevabı içinde sorular ortaya attın, halkın haber alma ve bilgi edinme hakkına karşı sorumluluğunu yerine getirmelisin…
Taşıdığın mesleki sıfat bunu emrediyor:
Gazeteci haber saklamaz… Şart ve zaman (z, küçük harf) kollamaz…
Dahası ulaştığı bilgileri, hazırladığı haberi, bilhassa kamu yararı (burada, misal: medyanın şaibeli eş değiştirmesi) olduğu hallerde, yayımlamakla mükelleftir...
Aksi, meslek prensip ve etiğine göre suçtur…
Muarızına karşı “Üstüme gelirseniz açıklar, foyanızı ortaya dökerim” diyerek pazarlık masasına sürmek ise….
Evet, neydi E. Dumanlı’nın yazısının başlığı:
“Şantaj mı dediniz?”
Bildiklerini yazmazsan…
“Evet, yaptığın şantaj be muhterem!” deriz…
Elbette pusudaki o “bir gün” değil…
Hemen, şimdi…
Yeni operasyon dalgasında yayımlanması seni aklamaz, unutma…
Hadi, bekliyoruz…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa