31 Ocak 2014 00:09

Eşik ülkelerindeki Kriz nereye varır?

Eşik ülkelerindeki  Kriz nereye varır?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçen hafta Davos’ta toplanan Dünya Ekonomi Forumu’nda (WEF) en çok “eşik ülkeler” diye tanımlanan gelişmiş kapitalist ülkelerde başgösteren ulusal paranın değer kaybetmesi konuşuldu.
Ekonomistler, Avro Bölgesinde ortaya çıkan ve halen devam eden “aşırı borçlanma krizi”nin bir benzerinin önümüzdeki dönem ciddi şekilde Türkiye, Brezilya, Arjantin, Güney Afrika, Rusya, Hindistan gibi ülkelerin kapısına dayanacağını ifade ediyor.
Çünkü; 2013’ün başından bu yana Türk lirası ve Güney Afrika Rand’ı yüzde 25, Brezilya Real’i yüzde 17, Hindistan Rupi’si yüzde 15 değer kaybına uğramış.
Özellikle Latin Amerika’da en büyük ekonomiye sahip Brezilya’nın her an “patlayabileceği”, bunun da kıta genelinde önemli sarsılmalara yol açabileceği şimdiden dile getiriliyor.
Keza komşu ülke Arjantin’de de şu sıralar panik havası hakim. 2001’dekine benzer bir çöküş ihtimali hiç de az değil.
Ekonomik göstergelere bakıldığında, ulusal paranın değer kaybetmesinde Türkiye ilk sırada yer alıyor. Bunda son aylarda yaşanan siyasi gerilim ve buna bağlı oluşan belirsizlik ve istikrarsızlık elbette rol oynuyor. Ancak, TL’nin değer yitirmesini tek başında siyasi istikrarsızlıkla açıklamak doğru olmaz. Bu kapitalist sistemin işleyişinden ortaya çıkan sorunun üstünü örtmeye hizmet eder.

TÜRKIYE “HASTA ADAM”...
Avrupa’dan bakınca, uzunca bir süredir “parlayan yıldız” durumundaki Türkiye, birkaç gündür yine “hasta adam”...
Öyle görünüyor ki, 2007-2008 krizinin ardından bir süredir iyileşme yönünde seyreden dünya ekonomisi şimdi “eşik ülkeleri“ nedeniyle yeniden çöküntü arifesinde görünüyor.
“Eşik ülkeleri”nde “balonun patlaması” durumunda halen borç krizini aşamayan Avro  Bölgesi’nin bundan önemli oranda etkileneceği açık.
Alman Borsası geçen hafta yüzde 2.5 düşüşle kapanmıştır. Borç içindeki Portekiz, İspanya ve İtalya’nın devlet hisselerindeki “toparlama” yeniden düşüşe geçti.
Bu demektir ki, Avro Bölgesi’nde yaşanan “borç krizi”nin ne olacağı biraz da “eşik ülkeleri”ndeki gelişmelerle bağlı.
Olup bitenleri alt alta dizdiğimizde ulusal paranın değer kaybının tek başına Türkiye ile sınırlı olmadığı, gelişmiş kapitalist ülkelerin çoğunda benzer gelişmelerin yanandığı anlaşılıyor. Kaldı ki, “eşik ülkeleri”nde ulusal paranın değer kaybı yeni ortaya çıkmış bir durum değil. Eylül ayında St. Petersburg’daki G-20 Zirvesi’nde bu durum ele alınmıştı.

SÜREÇ NEREYE VARIR?
Peki gelişmiş kapitalist ülkelerde başlayan ulusal paranın değer yitiminin sorumlusu kim, süreç nereye varır?
Sorumlunun uluslararası mali sermaye, dolayısıyla piyasacı-kapitalist ekonomi anlayışının olduğu açık. Ancak sürecin nereye varacağı konusunda net yanıt verilemiyor.
Alman Commerzbank’ın Başiktisatçısı Jörg Kraemer, Türkiye’de beklenenin de üzerinde faiz artımına gidilmesini “Demek ki durumu çok ciddi” şeklinde özetliyor. Alman Merkez Bankası Başkanı Jens Weidmann, mali piyasaların gözünün bundan sonra ekonomik göstergeleri zayıf olan ve siyasi riskler taşıyan ülkelerin üstünde olduğunu söylüyor.
Uluslararası Para Fonu Başkanı Christiane Lagarde ise tıpkı Avro Bölgesi’nde yaşanan borç krizinde olduğu gibi “eşik ülkeleri”nde paranın değer yitirmesinin asıl sorumlusunun ülkelerin yapısal sorunlarıyla açıklamaya çalıştı.
Halbuki ortada tek tek ülkelerin yapısal sorunundan çok dünya finans kapitalinin kendisiyle ilgili bir durum söz konusu. Uluslararası mali sermayenin sıcak para aktarmasıyla bir süre iyi görünen ülkeler şimdi panik havasında. Çünkü, sıcak parayı getirenler, getirdiklerini katbekat artırdıktan sonra, yeni güvenli limanlar arayışına girmiş bulunuyorlar. Hal böyle olunca da “çare” adına mali sermayenin elindeki parayı ülkede tutabilmek için faiz oranlarının artırılmasına başvuruluyor. Kullandığınız para nihayetinde sizin olmadığı için, mali sermaye artan faiz nedeniyle daha fazla kazanmaya, vurguna devam ediyor.
Faiz oranlarını artırmanın kalıcı değil, geçici bir çözüm olduğunu herkes ifade ediyor. Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Amerikalı Ekonomist Robert Shiller, önceki gün Spiegel Online’a verdiği demeçte “eşik ülkeleri”nde bundan sonra her şeyin yatırımcıları sakinleştirmeye bağlı olduğunu söylüyor. Yani, daha  fazla faiz...
Bu da bu ülkelerde yaşayan işçi ve emekçiler için daha fazla zam, enflasyon, özelleştirme, yoksulluk ve işsizlik anlamına geliyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa