3 Şubat 2014

Gülen’in açıklamaları ve ‘çözüm süreci’!

Fethullah Gülen, çözüm süreci ile ilgili görüşlerini BBC’ye verdiği röportajda açıklıyor. Gülen, her ne kadar ‘PKK’nin adadaki insanı’ olarak nitelediği Öcalan’la görüşmeye karşı olmadığını söylese de Kürt sorununun ‘Eğitimle, fakirliği gidermekle, oralarda yatırım yapmakla’ çözülebileceğini düşünüyor. Bu arada söz konusu röportajda Kürtçe yayını, Kürtçenin seçmeli ders olarak okutulmasını ve üniversitelerde Kürdoloji bölümlerinin açılmasını ‘makul’ bulduğunu da söylüyor. Gülen’in söyledikleri, Cemaatin AKP Hükümetinin ‘açılım’ sürecinde gündeme getirdiği adımların uygulayıcısı olduğunu gösteriyor. Hatırlanırsa ‘açılım’ süreci iki boyutlu olarak uygulanmaya çalışılmıştı: Bir yandan Kürt siyasetini etkisizleştirmeye yönelik operasyonlar yapılacak ve öte yandan da atılacak adımlarla Kürt halkı ‘AKP-Cemaatin çözümü’ne yedeklenecekti. Bu sürecin başarıya ulaşamadığını ve ardından AKP’nin Suriye’ye müdahale üzerinden Kürt hareketini de etkisizleştirmenin peşinden koştuğunu hatırlatıp geçelim.
Gülen’in söyledikleri, AKP’nin Kürt sorununda uyguladığı politikayla birleştirilince tablo netleşiyor. Cemaat, bugüne kadar AKP’nin savunduğu çözümün uygulayıcısı oldu. Polis ve yargı Kürt hareketini tasfiye etmek için; eğitim, sağlık, medya kurumları ve sermaye de Kürt halkını kendi politikalarına kazanmak için kullanıldı. Kürt hareketinde Cemaate karşı tepkinin kaynağını da burada aramak gerekiyor. Bugüne gelirsek, AKP’ye yönelik yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarında Cemaatin rolü, Öcalan ve Kürt hareketinin bu sürece mesafeli yaklaşmasında önemli bir rol oynadı. İşte tam da bu noktada AKP, bugüne kadar Kürt hareketine yönelik her türlü saldırıyı Cemaate yükleyerek yaşanan kamplaşma ve çatışmada Kürt hareketini yanına çekmeye çalışıyor. Erdoğan AKP’si ve Cemaat arasında somutlanan çatışmanın en başından bu yana ‘çözüm süreci’ni savunmak adına Kürt hareketini AKP’nin yanına çekmeye çalışan yazarlardan Oral Çalışlar,  “Fethullah Hoca’dan Öcalan Değerlendirmeleri” yazısında Gülen’in BBC röportajında söylediklerinden şu sonuca ulaşıyor: “Hoca’nın meseleyi ele alışına, ‘Kürt sorununun kimlik boyutu’, ‘Kürtlerin kendilerini yönetme talebi’ gibi kavramları, görmezlikten gelen bir anlayış damga vuruyor.”
Oral Çalışlar, doğru söylüyor da cansiperane savunduğu AKP acaba ne yapıyor? Kürtlere anayasal eşitlik, ana dilinde eğitim veriyor da bizim mi haberimiz yok! AKP, Kürtlerin kendini yönetmelerine Gülen’den farklı mı yaklaşıyor? Merak ediyoruz doğrusu; Çalışlar’ın AKP’si Kürtlere özerklik-federasyon mu veriyor! Burayı da geçtik, Çalışlar bizi AKP’nin Rojava’da Kürtlerin özerklik ilanına yaklaşımı konusunda biraz aydınlatsaydı keşke!
Meselenin özü şudur: Cemaat de, AKP de Kürtlerin ‘statü’ talebini karşılayan bir çözüm istememektedir. Zaten bugüne kadar Kürt hareketini etkisizleştirmeye-silahsızlandırmaya yönelik politikaları el birliğiyle uygulamaya çalıştılar. Ancak gelinen yerde Erdoğan AKP’sinin Öcalan’la görüşmeleri sürdüren taraf olması, onunla çatışma halindeki Cemaatten bu konuda farklı bir yerde duruyor gibi görünmesine yol açmaktadır. Oysa Erdoğan AKP’sinin kendisine yönelik yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarını ‘çözüm sürecine karşı bir darbe’ gibi göstermesine rağmen, çözüm yönünde attığı hiçbir adım yoktur. Bırakalım çözüm yönünde adım atmayı, bu sürecin devamını sağlayacak yasal düzenlemeleri yapmama ve görüşme sürecini müzakere süreci haline getirmeme konusunda ısrar etmektedir.
Peki, AKP’nin ‘çözüm süreci’ni sürdürmesini ve Gülen’in de bu sürece karşı olmadığını söylemesini sağlayan güç nedir? Bu sorunun cevabını ABD’nin Irak’tan çekilme sürecinde hazırlattığı raporlarda görmek mümkündür. Gerek Irak Çalışma Grubunun (Baker-Hamilton Raporu) ve gerekse ABD’li uzman Henri Barkey’in (Kürdistan’da Çatışmayı Önleme Raporu) raporlarında ABD’nin Irak’tan çekilme sürecinde PKK’nin enerji kaynakları ve geçiş yolları bakımından stratejik öneme sahip olan bölgede “İstikrarsızlık yaratabilecek silahlı bir güç olmaktan çıkartılması” gerektiği belirtiliyordu. Bu temelde hem Türkiye ile Kürdistan Federe Yönetimi arasındaki ilişki ve iş birliği geliştirilecek, hem de Kürt hareketinin silahlı güçlerinin tasfiyesi ve Kürt sorununun çözümü yönünde adımlar atılacaktı. ‘Açılım’ süreci de tam da bu çerçevede geliştirilmişti. Yine son görüşme sürecinde de AKP tarafından yapılan açıklamaların hep PKK’nin silahsızlandırılması odaklı olması rastlantı olmasa gerek! Ancak ABD’nin de, bu politikanın uygulayıcıları Erdoğan-Gülen’in de en büyük açmazı, Kürtlerin ‘statü’ talebini karşılamayan bu ‘çözüm’ karşısında Kürt mücadelesinin tasfiye olmak bir tarafa giderek güçlenmesi oldu. Ve Kürt hareketi, bugün de gerek Bölge’de (Rojava) ve gerekse ülkede statüsüz bir çözümü reddederek ve halkların demokratik geleceklerini birlikte kurmaları çizgisinde ısrar ederek bu gerici güçlerin hesaplarını bozan en önemli güç olmayı sürdürmektedir.

Evrensel'i Takip Et