Totaliter yönetime koşar adım
Fotoğraf: Envato
Özgür düşünceye, yaratıcı zekaya, bilime öfkeyle karşılık vermeye çabalayan bir iktidar var ülkede. Özellikle yolsuzluk operasyonlarının ardından savcılar ve polislerin geniş tasfiyesiyle başlatılan süreç şimdi de bu tür haberleri yayınlayan medyayı hedef almaya başladı. Gazetelere, televizyonlara yönelik sansür mekanizması İnternet medyasını da alanı içine çekti. T24 ve Özgür Gündem TİB ve BTK tarafından uyarıldı. Yolsuzluklarla ilgili Parlamentoya getirilen bir soru önergesi haber yapılamayacak. Önergenin haber yapılmasını önlemek için mahkemeden yayın yasağı çıkmış. İlginç milletin vekilleri soru önergesinin içeriğini öğrenecek ama kamuoyu yayın organları marifeti ile öğrenemeyecek. Ya neyle öğrenecek: Fısıltı gazetesiyle. Gazetecilere çalıştıkları kurum patronlarının, sorumlu editörlerinin uyguladığı sansür yetmezmiş gibi sosyal medyayı da dilsiz yapacak önlemler bulmaya çalışıyorlar. Sosyal medyanın yaratıcı buluşlarından, zeka ürünü taşlamalarından ürküyorlar. Zaten kala kala bir karikatür sanatı ve mizah var medyada direnen. Bakalım onlara nasıl bir önlem alacaklar. Sansürün, oto sansürün bu denli ağır bir biçimde medyanın üstüne çöktüğü bir ortamda halkların gerçekleri öğrenme hakkından, basın özgürlüğünden söz edilebilir mi? Ya da evrensel basın ve hukuk ilkelerinden, yargı bağımsızlığından…
Parlamento çoğunluğuna sırtını dayamış iktidar, almış yargıyı da yanına tek elden yürütüyor devletin âli işlerini. Cemaatle kavgasını da dış mihraklara bağlıyor. Eskiden dış mihrakların hep komünistleri solcuları kullandığını zannederdik. Şimdi işi geliştirmişler demek ki; cemaati, savcıları, polisleri muhalefet partilerini, soyguna talana karşı çıkan emekçileri, muhalif gazetecileri, sanatçıları, Gezi direnişine katılanları, yolu Taksimden, İstiklalden geçen olağan şüphelileri de kullanıyorlarmış. Evet, bunların tümünü ve daha da fazlasını dış mihraklar kullanıyor, destekliyormuş. İyi ki uyanmış devletin istihbarat örgütleri, iyi ki uyanmış AKP’nin şahinleri. İş işten geçmeden kökü dışarıda mihrakları ortaya çıkarmışlar da kurtarmışlar vatanımızı yani iktidarımızı.
Geçtiğimiz ay öldürülen gazetecilerimizi andık saygıyla. Onat’ı, Hrant’ı, Uğur Mumcu’yu konuştuk.1 Şubat Abdi İpekçi’nin katledilişinin 35. yılıydı. Tetikçisi bilinen ama örgütü, azmettiricileri ortaya çıkarılamayan bir cinayetti. Abdi İpekçi yaşasaydı günümüzün gazeteciliğinde muhtemelen işsiz kalırdı diye düşündüm mezarı başında. Dönemin önemli bir gazetesinin genel yayın müdürüydü ama bir haberin doğruluğunu soruşturtmadan, doğruluğunu çek etmeden, haber hatta manşet atlama pahasına o haberi koydurmazdı. Bunun için gençlere anlatır dururuz Abdi Beyin ilkeli haberciliğini. Basın Enstitüsü (IPI) kurucusu, Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin başkan vekiliydi. Öteki faili meçhul cinayetler gibi Abdi İpekçi’nin ölümünü tezgahlayanları aradan geçen 35 yıla rağmen bilemiyoruz. Kanımca İpekçi’nin katledilmesi meslekte ilkesiz gazeteciliğin başlangıcını da oluşturmuştur. Abdi İpekçi’den sonraki süreçte basın her gün biraz daha irtifa kaybetti. Kimi üstatlar Abdi geleneğinin evrensel yayıncılıkla örtüştüğünü görmezden gelerek, iletişimdeki öğrencilerine Abdi İpekçi gazeteciliği bitmiştir. Şimdi yeni medya çağı diyebilmişlerdir. Yeni medya çağının da Türkiye’de yazılı ve görsel basını ne hale getirdiği ortada. Buyurun hep beraber ağlayalım. Sendikasız, birlikten dayanışmadan yoksun, örgütlü olmaktan korkan, sansürün, oto sansürün pençesinde haber yapmaya uğraşan, sosyal güvenceden yoksun, muhalif yazarları işsiz, bir bölümü cezaevlerinde çile dolduran bir medya. İktidara şirin görünmek uğruna birbirinin aynı manşetleri atmakta sakınca görmeyen gazetelerin varlığı gelecekte iletişim araştırmacılarına kuşkusuz komik malzeme oluşturacak.
Bölünmüş, birinin ak dediğine ötekinin kara dediği bir medya. Dünya literatürüne basın özgürlüğü sıralamasında “özgürlüğü sınırlı ülkeler” deyimiyle geçen bu utançla da yaşamını sürdüren bir medya. Ve yine de İktidar partisinin, Başbakan Erdoğan’ın gazetecilere yönelik hıncı bitmiyor. Ya hepsi benden ya hiç diyor. Ne tuhaf!
- Sabah esintileri 20 Kasım 2024 04:25
- Kayıp ülkem 13 Kasım 2024 04:05
- Samimiyetinizi sevsinler! 06 Kasım 2024 04:40
- Umut yaprakları 23 Ekim 2024 03:07
- Anılarda bir gezinti 16 Ekim 2024 04:47
- Çığlık 09 Ekim 2024 04:10
- İçe bakış 25 Eylül 2024 01:47
- Çivisi çıkmış toplumda çocuk olmak 18 Eylül 2024 04:28
- Çıkmaz sokak 11 Eylül 2024 04:44
- Çocuğun gördüğü düştür barış 04 Eylül 2024 04:10
- Orman Siyaseti 21 Ağustos 2024 04:24
- Akıncı ruhlar 14 Ağustos 2024 04:53