Kayseri'de bir Türkiye davası!
Fotoğraf: Envato
Eskişehir’deki Gezi direnişi sırasında öldürülen 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz’ın, biri tutuklu polis, beş katil zanlısı (3 de tutuksuz sanık polis var) dün Kayseri’de mahkeme önüne çıkarıldı.
Davayı halkın dikkatinden kaçırmak için Kayseri’ye taşıyanlar herhalde hayal kırıklığına uğramış olmalı. Çünkü ülkeyi yönetenlerin, halkın dikkatinden kaçırmak istedikleri davayı izlemek ve Ali İsmail’e “Ben de buradayım!” demek için dün ülkenin pek çok ilinden binlerce kişi Kayseri’ye aktı.
Ancak davaya ilgi sadece Kayseri’ye gelen vatandaşlarla sınırlı da değildi. Ali İsmail’in trajik biçimde katledilmesinden beri basın ve politika çevreleri başta olmak üzere toplumun duyarlı kesimlerinin dikkati bu hunharca cinayeti işleyenlerin ve katilleri teşvik edenlerin, kol kanat gericilerin üstündeydi. Eskişehir Valisi’nin hedef saptırmak için başvurduğu bütün taktikler bu duyarlılık tarafından püskürtüldü. Eskişehir Emniyetinin, cinayet sokağını izleyen kamera görüntülerini silmeye kadar varan katliamı karanlıkta bırakma ve katilleri saklama çabaları da sökmedi. Davanın Kayseri gibi “AKP’nin Başkenti” olarak gösterilen bir ile taşınması da bu davanın takipçilerini geri bastıramadı. Yetkililer tüm gayretlerine karşın Ali İsmail’in katlini sıradan bir cinayete dönüştürmeyi başaramadılar; başaramayacaklar da!
Nitekim cinayetin ilk anından itibaren basının, gerçek haber peşindeki gazetecilerin duyarlılığı, Ali İsmail’in arkadaşları ve Eskişehirli gençlerin ve avukatların gayretleriyle bu hunharca cinayet faili meçhul olmaktan kurtuldu! Dün de görüldü ki, Türkiye’nin ilerici demokrat kamuoyu, bu davayı kendi davası, bir “Türkiye davası”, demokratik Türkiye mücadelesinin bir davası olarak görmektedir.
Onun içindir ki, dün binler Kayseri’ye akın etti.
Onun içindir ki, pek çok gazete ve TV kanalı bu davayı, sıradan bir cinayet davası olarak değil, Türkiye’nin özgürlük mücadelesinin bir davası olarak izledi.
Onun içindir ki, davaya dün fiilen katılan 300 avukat, bu davayı bağımsız yargı ve adalet arayışının bir sembolü olarak gördüğü için müdahil oldu.
Onun içindir ki, farklı milliyetten, farklı siyasi görüş ve inançtan vatandaşlar, pek çok siyasetçi, aydınlar, gençler, kadınlar ruhlarıyla, yürekleriyle, fizikleriyle Kayseri’deydi.
Onun içindir ki, cinayetin faillerini “Destan yazan polisler” olarak savunan ve Gezi’ye katılanları karanlık güç odaklarının uzantısı gibi gösteren Başbakan, Hükümeti ve AKP temsilcileri dün Kayseri’de değildi!
Evet, ülkemizin aydınları, hukukçuları, gençleri, kadınları, her milliyetten halkı, Ali İsmail’in davasını, “bağımsız yargı” ve demokratik Türkiye mücadelesinin bir davası olarak sürdürecekler. Bu şimdiden belli olmuştur.
Cinayetin tetikçileri yargı önüne çıkarılmıştır. Ancak bugün cinayetin teşvikçileri, kışkırtıcıları henüz yargı önüne çıkmamıştır. Dahası bunlar hâlâ makamlarında oturmaktadır. Onun içindir ki Ali İsmail’in ailesi, avukatları ve davaya katılanlar, “Emri verenler de yargılansın!” diye ısrar etmektedirler.
Çünkü Gezi olayları sırasında gerek Eskişehir Emniyetinin yöneticileri gerekse Eskişehir Valisinin tutumu, tetikçi katilleri saklama ve koruma yönünde olduğu kadar polisleri eyleme katılanlara karşı şiddet kullanmaya teşvik ederek, bu cinayet için ortam oluşturmuşlardır. Ki, ortamı oluşturanları Başbakana, bakanlarına ve AKP sözcülerine kadar götürebiliriz.
Dolayısıyla Ali İsmail’in ailesi ve avukatlarının isteği ile davanın sürdürücüsü halk kesimlerinin sloganlara döktüğü “Emri verenler yargılansın!” talebi, bu davanın önemli sorununa işaret etmektedir. Aksi halde bu dava, birkaç tetikçinin yargılandığı bir sıradan cinayet davası olarak sonuçlanırsa, adaletin tecelli etmesi, kamuoyu vicdanının ”Adalet yerini buldu!” diyerek huzur bulması olanaklı olamayacaktır.
Bu katliam davasını “AKP’nin kurtarılmış ili” olarak gördükleri Kayseri’ye götürenler, pişman olacaklardır. Çünkü Kayseri’nin halkı da bu vahşi cinayetin şahsında nasıl çıkar çevrelerinin peşinden sürüklendiğini görme fırsatı edinecektir. Çünkü gerçeği arama mücadelesi, mücadele edenleri olduğu gibi seyredenleri bile dönüştürme gücüne sahip bir mücadeledir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00