5 Şubat 2014

Örgün eğitimde vurulacak atların gözünü kim bağlar?

Çocuk ve gençlerin öğrencilik kimliğinde yabancılaşmasından ve yetişkinlerin de öğretmenlik kimliğinde yabancılaşmasından sonra okullarda rehber öğretmen olarak bilinen psikolojik danışmanların yabancılaşmasına ve yabancılaşmanın yeniden üretimindeki rollerine değinmek istiyorum bu hafta.
Yabancılaşma kavramını ele aldığım konu itibariyle bir kez daha hatırlayalım. Müfredat, öğretim yöntemi ve ölçme ve değerlendirme yöntemi itibariyle hem öğrencilerin hem de öğretmenlerin bireyselliklerinin, inisiyatiflerinin yok olması, şeyleşmesi ve kendilerini gerçekleştirme imkanından mahrum kalması… Bu şekilde, öğrencinin öğrenme ihtiyacı olan şeye, öğrenme yöntemine yabancılaşması ve öğrenip öğrenmediğinin başkalarınca ölçülüp değerlendirilerek öğrenci kimliğindeki çocuğun ve gencin değersizleştirilmesi… Ve bütün bunların öğretmene yaptırılması, öğretmenin bunları yaparken denetlenmesi, kendisini eğitim ordusunun bir neferi gibi hissetmesi de öğretmenin yabancılaşması… Öğretmenlik mesleğinin kutsal olarak kabul görmesi de yabancılaşmanın tepe noktası…
İşte bütün bu süreçte okulda önemli bir rolü olan öyle bir meslek erbabı var ki, onların yabancılaşmasının öyküsü daha da farklı: rehber öğretmen/psikolojik danışman. Onların yabancılaşmasının bir boyutu mesleki kimlikleriyle ilgili… Buraya yazdığım iki unvandan hangisine ait oldukları bilinemiyor. Bu mesleğin lisans eğitimini alanlar da bilemiyor. Öğretmen olmak için gelenler var, psikolojik danışman olmak için gelenler var, klinik psikologculuk oynayıp terapi yapmak için gelenler var. Lisans programının adı “Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık”. Fakat bizim milli eğitim sistemimizin hangi amaca hizmet ettiği bilinmeyen bir kararıyla rehber öğretmen olarak görülüyorlar. Bu mesleğin eğitimini alanların büyük bir kısmı ve meslek örgütü psikolojik danışmanlık boyutuna vurgu yapsa da, sistem onları rehber öğretmen olarak görüyor.
İşte bu bakış nedeniyle yaşanan bir tür yabancılaşma, rehber öğretmenler öğrenci kimliğindeki çocukları ve gençleri zapturapt altına almakla, onlara ağabeylik ya da ablalık yapmakla, ıslah etmekle, disipline sokmakla görevlendirildiklerinde yaşanıyor. Onlara lisans programında öğretilenler bunlar değil. Öğrendiklerini uygulama konusunda bastırılmış hissediyorlar. Mesleki kimliklerinin oluşumu da sekteye uğruyor. Bu yüzden yabancılaşma yaşanıyor. Fakat daha da önemlisi lisans eğitiminde öğretilen ya da psikolojik danışmanlık mesleğinin amaçlarından en önemlisi olduğu söylenen, çocukların ve gençlerin kendilerini gerçekleştirmesi yolunda yardım hizmeti sunma işlevi de gerçekleşmemiş oluyor. Oysaki kendini gerçekleştirme, yabancılaşma kavramını ilk kullanan filozoflardan biri olana Hegel’e, ve daha sonra Marx’a göre, çok temel bir insan özelliği. Kendini gerçekleştiremeyen bireyin yabancılaşma yaşadığını söylüyor bu filozoflar.
Dolayısıyla sanki ailenin büyük çocuklarıymış gibi, sistem ve okul müdürü tarafından öğrencilere ağabeylik veya ablalık yapması beklenen rehber öğretmenler çocukların ve gençlerin kendilerini gerçekleştirmesi yolunda yardım hizmeti de sunamadıkları için başka türlü bir yabancılaşma yaşıyorlar. Rehber öğretmen gibi algılanan psikolojik danışmanlar da kendilerini gerçekleştirememiş, şeyleşmiş ve yabancılaşmış oluyorlar.
Yabancılaşmanın yeniden üretimine en büyük hizmet de yakın gelecekte psikolojik danışmanları bekliyor. 4+4+4 sisteminde kademeler arasındaki geçişte ikinci dört yıllık kademeye ve üçüncü dört yıllık kademeye yerleştirme yaparken rehberlik servislerinden testler uygulaması beklenecek. Bu testlerin sonucuna göre de çocuklar bir üst kademedeki farklı okul tiplerine yerleştirilecekler. Tamamen bu testlere dayanılarak yapılmayacak bu yerleştirme ancak bunların önemli bir rolü olacak. Böylece güvenilirliği ve geçerliliği hiçbir zaman tam olamayacak testlere dayanılarak çocuğun ve gencin geleceği hakkında karar verilecek. Bu da, önemli bir oranda, geleceğin kendini gerçekleştiremeyen ve yabancılaşmış bireylerinin doğmasına vesile olacak. Buna alet olan psikolojik danışman da en temel mesleki işlevinin tam tersini gerçekleştirerek yabancılaşmayı neredeyse en üst seviyede yaşayacak.
Aslında bir bakıma, okullardaki psikolojik danışmanlar, çocukların ve gençlerin hem kendi içlerine bakışı geliştirmesi hem de çevrelerini görüp anlayabilmeleri anlamında gözlerini açmakta yardımcı olma gibi bir amaca sahipken, yazının başlığında yaptığım benzetmede olduğu gibi “göz bağlama” işlevini yerine getirmiş oluyorlar böylece…

Evrensel'i Takip Et