18 yıldır değişmeyen yalan
Fotoğraf: Envato
“Konuyla ilgili tam bilgim yok. Ancak son gelen bilgiler Metin Göktepe’nin duvardan düşerek öldüğü şeklindedir!” Bu sözleri Dönemin İçişleri Bakanı Teoman Ünüsan 11 Ocak 1996 günü 32. Gün programında söylemişti. Ümraniye Cezaevinde öldürülen iki tutuklunun cenaze törenini izlemek için gittiği Alibeyköy’de polislerce gözaltına alındıktan sonra götürüldüğü Eyüp Kapalı Spor Salonu’nda dövülerek katledilen Evrensel Muhabiri Metin Göktepe için devletin bakanın ilk açıklaması böyle olmuştu. Bu yalan, tanıkların ortaya çıkmasıyla tamamen çökmüştü. Bazı televizyon kanalları da Metin Göktepe’nin düşerek öldüğü iddia edilen parkın duvarından çocukların atlayarak oynadığını gösteren haberlerle de bu yalanın absürtlüğünü ortaya koydular.
Metin’in öldürülmesinin üzerinden 18 yıl geçti, ancak polis cinayetlerindeki bu yalanlar değişmedi. Eskişehir’deki Gezi eylemleri sırasında dövülerek katledilen Ali İsmail Korkmaz’ın önceki gün Kayseri’de görülen duruşmasında sanık avukatları Ali İsmail’in yere düşüp öldüğünü, kamera görüntülerinin ise montaj olduğunu iddia ettiler.
Metin’in arkadaşlarından ve davasının da sıkı takipçilerinden biri olan, Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri Jüri Üyeliği de yapan Gazeteci, Sevgili Elif Ilgaz Twitter’da iki dava arasındaki benzerliğe dikkat çekti: “Ali İsmail Korkmaz davası ilk günden beri bana Metin Göktepe davasını hatırlatıyor. O davanın peşinden şehir şehir gidişimizi. Ama sonunda polisler ceza aldı. Almaları gereken ceza verilmedi ama az da olsa ilk kez mahkum oldular. Bu davanın da peşini bırakmayacağız.”
Başyazarımız İhsan Çaralan da, önceki gün Hayat Televizyonu’nda benzer bir yorumu yaptı: “Korkmaz’ın davası kamuoyunun sahiplenmesi yönüyle Metin Göktepe’nin davasına benzerdir. Ali İsmail davası da sembol oldu.”
Ali İsmail’in annesi Emel Korkmaz’ın tavrı tutumu da birçoğumuzun aklına Metin’in annesi Fadime Göktepe’nin tutumunu getirdi.
O dönem atılan pek çok slogan içinde en anlamlı olanlardan biri “Biz sahip çıkarsak, katillerin hepsi yargılanacak” sloganıydı. Bugün de yine kamuoyu desteğini azaltmak hesabıyla başka ile sürülen Ali İsmail davasında da aynı kararlılığı görüyoruz. Türkiye’nin pek çok yerinden insanlar otobüslerle Kayseri’ye geldilerse ve gencinden, işçisine, emekçisine kadar Kayserililer dışarıdan gelenlerle birlikte, Ali İsmail Korkmaz’ın annesini “Anne ağlama evlatların burada” diye karşıladılarsa, bu dava nereye sürülürse sürülsün artık bu katiller için bir kurtuluş olmayacaktır.
Hükümetin kendi arka bahçesi olarak gördüğü illerin başında gelen Kayseri’deki bu sahiplenme tablosu, davayı Kayseri’ye sürenlerin bu hesaplarını boşa çıkarmıştır.
Bu arada, Fenerbahçe Ülker’in Anadolu Efes’i mağlup ettiği mücadelede tribünlerin hep bir ağızdan dakikalarca Ali İsmail Korkmaz için yazılan besteyi söylemesi de, bu davanın nasıl bir sembol davaya dönüştüğünü ortaya koyan bir başka örnek oldu.
Bu davada polislerin ve Ali İsmail’in dövülerek katledilmesi eylemine karışan diğer kişilerin ceza alacağını şimdiden öngörebiliriz. Davanın ilk duruşmasındaki bu sahiplenmeyi gösterenler, bunu kazanmaya muktedir olduklarını da göstermişlerdir.
Ancak Ali İsmail Korkmaz’ın arkadaşları tarafından öldürüldüğü yalanını söyleyen ve polisleri bu olaydan kurtarmak için yaptığı açıklamalarla ciddi bir karartmaya girişen, davanın en kararlı takipçilerinden Gazeteci İsmail Saymaz’ı tehdit eden Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna yargılama dışı kalırsa bu dava eksik bir dava olacaktır.
Ve elbette, ‘Polise emri ben verdim’ diyen ve polisin Gezi süreci boyunca ‘kahramanlık destanı’ yazdığını öne süren Başbakan Erdoğan da, vicdanlarda bu davanın sanığıdır.
Oğlunun yargılanmak istendiği yolsuzluk soruşturmasında pek çok il emniyet müdürü ve yüzlerce polisin görev yerini değiştiren Başbakan; polis, aralarında Ali İsmail’in de bulunduğu halkın evlatlarını katlettiğinde, “Türkiye’de dört kişi polise şiddet uygularken ölüyor, tweetler, faceboklarla, dünyanın altını üstüne getiriyorlar” diyebilmiştir.
Tüm bunlar da gösteriyor ki, halk da kendi evlatları için kendi adaletini kendisi kazanacaktır.
- Büyükada’dan günümüze ‘Etki Ajanlığı’ komplosu 29 Ocak 2025 11:35
- Ahmet Güneştekin bizim acılarımızı da görecek mi? 27 Ocak 2025 06:45
- Tek adam düzeniyle onun sınırları içinde baş edilemez 20 Ocak 2025 15:37
- 'Zalim iyimserlik' 13 Ocak 2025 04:59
- Çok aktörlü bölgesel inşa ve ortasında bir “süreç” 06 Ocak 2025 05:00
- Enternasyonalizm bayrağı, daha daha yukarı! 30 Aralık 2024 06:30
- Diyarbakır notları: Seçim öncesi gelip ‘Ser sera, ser çava’ demeyin 16 Aralık 2024 04:52
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23