5 Şubat 2014

TCK’yi paralel devlet mi değiştirdi?

Başbakan Erdoğan dün Almanya’da, derdini Almanya Başbakanı Merkel’e ve Alman kamuoyuna anlatmaya çalışırken Ankara’da ise Başbakan yardımcısı Atalay başkanlığında toplanan, Adalet Bakanı Bozdağ ve İçişleri Bakanı Ala’nın içinde olduğu kurmayları ise “demokratikleşme paketi”ne çalışıyorlar!
“Paket”in adı yine büyük; “demokratikleşme paketi” diyorlar. Ama önceki benzer paketlerden de biliyoruz ki, bu “paketler”den bırakalım Türkiye’nin halklarının özgürlük taleplerini, AKP’yi desteklemek için sinekten yağ çıkaran liberaller bile bu paketlerden çıkanları, “Dağ fare bile doğurmadı” diye karşıladılar.
Henüz paketin içeriğinde ne olduğu belli değil; Hükümet erkanının harıl harıl çalıştığı söyleniyor. Ama yapılan propagandadan anlaşılıyor şu iki şey belli: 1- Tutkuluk süresinin üst sınırını 5 yıla düşürmek, 2- “Dinlemeleri” keyfilikten kurtararak az çok nesnel ölçüler getirerek dinlemeyi zorlaştırmak!
Evet, gerek tutukluluk süresinin üst sınırını “10 yıldan beş yıla indirmek”, gerekse “dinlemeye” sınır getirmek iyi bir şey. Bu yüzden de neden Hükümet bunları yapıyor demek anlaşılır olmaz. Ancak Hükümetin bu iki konuda da girişimlerine dair açıklamalarına bakıldığında insan hayretlere düşmekten de kurtulamıyor.
Yargıyı Hükümete bağlama misyonuyla işbaşına getirilen Adalet Bakanı Bozdağ, “Tutukluk süresinin düşürülmesi” konusunda şunları söylüyor: “Hiçbir insanın 10 yıl süreyle falanca suçu işledin iddiasıyla yargılaması devam edemez. Bu ayıp bir durumdur. Tutuklama istisnai bir tedbirdir, esas olan serbest yargılamadır….”
Pek güzel söylüyor Bakan ama, bu 10 yıllık tutukluk süresini hangi hükümet getirdi; hangi hükümet, bütün eleştirilere kulak tıkayarak, “bu ayıp durumu” geçtiğimiz dokuz yıl boyunca sürdürdü. Dahası 10 yıllık tutukluluk süresini 2005 yılında “büyük hukuk reformu” diye ilan ettiği TCK’yi yenilerken düzenleyen AKP Hükümetidir. O zamandan beri de gerek hukukçular, gerek siyasetçiler gerekse ülkedeki ilerici demokrat güçler, uzun tutukluluk süresinin makul bir düzeye çekilmesini savundular, eleştiriler yaptılar. Ama bugüne kadar AKP Hükümeti, bütün bu eleştiri ve talepleri görmezden duymazdan geldi.
Doğrusu “dinleme” ile ilgili Hükümetin tutumu da çok farklı değil. Tersine bugüne kadar pek çok “tele kulak skandalı” ortaya çıktı ve Hükümet bu yasa dışı dinlemeleri görmezden geldiği kadar “Kimin telefonu olduğu ve hangi nedenle dinlendiği” bile belli olmadan herhangi bir yargıcın “izni” ile “herkes” dinlendi. Bunlar eleştirildi; ama Hükümet bu eleştirileri pişkinlikle karşıladı; duymazdan geldi!
Ancak şimdi Başbakan diyor ki; “Beni de dinlemişler, Cumhurbaşkanını da dinlemişler; 550 Milletvekilini de dinlemişler. Çocuklarımızı, ailelerimizi de dinlemişler!”
“Günaydın Sayın Başbakan!” demek gerek herhalde.
Şimdi Hükümet, “dinlemelere” bir çeki düzen vermeye çalışıyor.
Oysa bu “dinleme yasası” da “10 yıl tutukluluk süresi” gibi “hukuk reformu” ilan edilen TCK’nin yeniden yapılması sırasında düzenlendi. Ama Hükümet onunla da yetinmedi, 2005’ten sonra da bu düzenleme iki üç kez yinelendi. Yani yasanın bu rezil hale gelmesi için Hükümet çok uğraştı!
Kitlesel siyasi tutuklamalarla birlikte dinleme vakası de yine bu Hükümetin koruma ve kollamasında bir “dinleme terörüne” dönüştürüldü. Hükümet şimdi “dinleme terörünü” de “paralel devletin marifeti” olarak göstererek kendini temize çıkarmaya çalışıyor.
Tabii inanan çıkarsa!
Hükümet, şimdi “tutukluluk süresini 5 yıla” çekmeye, “dinlemeye” yeni kurallar getirmeye çalışıyor. Ama bunu bir özeleştiriyle değil de “dinlemenin mağduru” da olmuş, bir özgürlükçü hükümet gibi, kendisi için bir seçim malzemesine dönüştürmeye çalışıyor.
Sanki bütün bu TCK değişikliklerini, yasal düzenlemeleri de kendilerine rağmen “paralel devlet” yapmış gibi!
El insaf, be yahu!
AKP Hükümeti, bu düzenlemelerle içine düştüğü hırsızlık ve yolsuzluk batağında debelenmelerini ve binlerce siyasi tutuklu rezaletini “paralel devlete” yıkarak kurtulmaya çalıyor. Bu son “demokratikleşme paketi” de bunların üstüne örtmek içindir. Onu içindir ki Türkiye’nin demokrasi güçleri AKP’nin özgürlük getireceği propagandasına prim vermeden, Hükümetin niyetini ve amacını yapılan düzenlemelerin de aslında yetersizliğini teşhir etmeye devam etmekle yükümlüdürler.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et