TYS\'nin 40. yılı üzerine
Türkiye Yazarlar Sendikası yönetim kurulu, kuruluşunun 40. yılında düzenlediği basın açıklamasıyla mücadele kararlılığını bir kez daha duyurdu. 4 Şubat 1974'te kurulan sendika, geçirdiği onca badireye karşın, bugünlere gelebilme başarısını gösterdi. Cağaloğlu'nda DİSK Tekstil Sendikasının genel merkezindeki 4-5 metrekarelik bir yerde, ülkemizin önde gelen yazarlarının girişimiyle kurulan TYS, ekonomik olanaksızlıkların yanı sıra sürekli baskıya karşılaştı. Üyelerine yönelik saldırılarla, öldürümlerle sarsıldı. Bütün bunlar TYS'nin en baştan yaptığı sınıfsal seçimin bedeliydi. Kuruluş aşamasında, bir işçi sendikasının genel merkez binasında olmayı seçmesi; ülkemizde yıllar sonra ilk kez kutlanan 1 Mayıs işçi ve emekçi bayramlarında, kortejin en başında yaşlı üyeleriyle birlikte yer alması seçtiği sınıfın hangisi olduğunu açıkça göstermiştir. Bunun bedeli de 12 Eylül döneminde ödenmiştir. 12 Eylül'ün hemen ardından Tepebaşı'ndaki merkezinde çıkan kuşkulu yangında evrakları yandı, TYS büyük kayba uğradı. 1980'de kapatıldı; 1983'te yönetim kuruluna dava açıldı. Hem de ne için? Nâzım Hikmet gecesi yaptığı için. Dava ancak 1988'de sonuçlandı. O süre içinde; pek çok yazar soruşturmaya uğradı, hapsedildi, ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. TYS üyesi bir avuç aydın, yine de onca baskıya karşın direnmekten vazgeçmedi. Aziz Nesin'in Şükran Kurdakul'un, Cevdet Kudret'in onca baskı içinde yükselen onurlu sesleri, Aydınlar Dilekçesi yalnızca birkaç örnek.
12 Eylül döneminin en büyük zararıysa, örgütlenme anlayışı üzerine oldu. Yıllarca kapalı kalan TYS, toplumsal yaşamda kurum olarak yerini alamamış, yeni üyeler kazanamamıştı. 12 Eylül'ün getirdiği yeni sendika yasası nedeniyle devlet kurumlarında çalışan yazarların üyelikleri yasaklandı. Yine de, dava sonuçlanır sonuçlanmaz TYS, mücadelesini kaldığı yerden sürdürdü. Aziz Nesin'in başkan, Adnan Özyalçıner'in genel sekreter olduğu bu dönemde katıldım ben de TYS ailesine. O günden sonra da olanaklarım ölçüsünde içinde oldum çalışmaların. TYS yönetiminde bulunduğum 1993'te Adana'da Yaşar Kemal sempozyumu düzenledik. 2 Temmuz Sivas Kıyımı'nda Asım Bezirci, Behçet Aysan, Metin Altıok, Uğur Kaynar ve öteki dostları yitirmenin acısını yaşadık. O günden sonra yeni ve genç üyeler kazandı TYS. Ne var ki, 12 Eylül'ün kitleler üzerindeki olumsuz etkisi aydınlar arasında da kendini göstermişti. Ataol Behramoğlu'nun başkanlığı döneminde, 1996'dan başlayarak TYS'nin 1 Mayıs'lara katılması için çaba harcadık; alanlarda bir avuç yazar olsak da. 1999'dan 2005'e kadar Cengiz Bektaş'ın başkan, benim genel sekreter olduğum dönemde TYS'nin Demokratik Kitle Örgütü olarak ülke yaşamında etkin görev alması için; F Tipi cezaevlerine karşı açlık grevinden, savaş ve NATO karşıtı eylemlere ve kültür emperyalizmine karşı kampanyaya kadar çalışmalar yürüttük. İstanbul Sendikalar Platformunda yer aldık.
Kültürün evrensel niteliğini göz önüne alarak; ilk Aziz Nesin'li dönemde yapılan Balkan Yazarları Buluşması'nın ikincisini Edirne'de gerçekleştirdik. Koreli yazarlarla birlikte İstanbul Buluşması'nı düzenledik. Hepsinden önemlisi Beşiktaş'ta Edebiyat Müzesi ve Belgeliğinin açılışını gerçekleştirdik. Bizden sonra görevi devralan Enver Ercan ve Mustafa Köz'ün başkanlığındaki yönetim kurulları da TYS'nin emek, barış, özgürlük ve demokrasiden yana mücadele geleneğini sürdürdüler, sürdürüyorlar. Bununla birlikte günümüzde yazarların örgütlülüğü, TYS'nin toplumsal yaşamdaki etkisi geçmiş günlerdeki gibi değildir. TYS merkezinin de bulunduğu binadaki binbir emek ve özveriyle kurduğumuz Edebiyat Müzesi ve Belgeliği, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın buyruğuyla kapatılmak isteniyor. Yazarların, gazetecilerin üzerindeki baskılar; sanal ortamda bile düşünceyi ifade etme özgürlüğüne getirilen yasaklar artarak sürüyor.
Şimdi 40 yılı geride bıraktığımız şu günlerde; hem TYS üyelerinin hem de ülkemiz yazarlarının durup düşünmesi gerekiyor. Ülkemiz yazarları, örgütlenme konusunda nasıl bir sınav vermiştir? TYS'nin yola çıktığından bugüne izlediği çizgiyi saptırmadan sürdürmek için ne yapmak gerekir?
Örgütlenmenin küçümsendiği, kitlelerin yalnızlaştırılıp yabancılaştırılmaya çalışıldığı bir dönemde; aydınların örgütlenmesi önemlidir, gereklidir. TYS'nin 40 yıl önce yola çıkarken yaptığı sınıfsal seçimde ısrar ederek, emeğin dünyasında ve mücadelesinde yer alması ise yaşamsal zorunluluktur.
Evrensel'i Takip Et