09 Şubat 2014 06:47

Milletle cinsel ilişki

Milletle cinsel ilişki

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bundan  70 yıl önce, yani mahallenin tüm çocuklarıyla birlikte sokakta oynadığımız zamanlarda, bir çocuk diğerine kızdı mı, kullandığı en etkili küfür, küfür ettiği çocuğun annesiyle uzun kulaklı, melül bakışlı sevimli hayvan arasında cinsel ilişki kuran tekerleme olurdu. Mahalle kültüründe bu küfür bize bir önceki kuşak küçüklerinden aktarılmış olurdu; her halde bizden de, bir kuşak sonraki küçüklere ‘Bunu yazan Tosun…’ edebiyatına adımlarını atarken öğrenecekleri ilk parçalardan biri olarak geçmiştir.
Bu küfrü sokakta birlikte oynayan her çocuk kullanırdı. Kuşkusuz ben de… Ama kullanmaya başladığım zamanlarda küfrün içeriğini sorgulamak aklıma bile gelmemişti. Yaşım cinsellik üzerine kulaktan dolma, rivayete dayalı bilgilerle biraz daha aydınlanabilme çağına eriştiğinde kendime ‘Niye ben kendim değil de uzun kulaklı hayvan, küfrettiğim çocuğun bizzat kendisiyle değil de anasıyla cinsel ilişki kuruyor?’ diye sormaya başladığımı hatırlıyorum. Bu içinde doğup, yetişmeye başladığım kültürü ilk sorgulayışım olmuştu sanırım.
Sorumun yanını çok yıllar sonra verebildim. Kültürel olarak cinselliği ancak evli bir erkekle karısının yatak ve yorgan arasında gerçekleştirdikleri zaman ulviliğe ulaşan bir kendinden geçme davranışı olarak öğrenmemiz, öyle bellememiz ve uygulamamız isteniyordu. Böylece bu davranışın ancak kadının kutsallığının erkeğin gücüyle sarmalandığında kutsallaşacağı, evrenselleşebileceği inancı bilinçlere işleniyordu. Küfür tekerlemesini ezberlediğimizde, erkek gücünün cinsel ilişkideki kutsallığın korunmasında ya da yok edilmesinde belirleyici olduğunu belliyorduk: Ana, kültürümüzde kutsal bir varlıktır. Ama kutsallığını koruyabilmesi için cinselliği evlilik içinde ve kocasından öğrenmiş olmalıdır; bir başka biçimde cinsellik kadının ‘özündeki analık kutsallığını’ yok eder. Ettiğimiz küfür etkisini ve gücünü küfrettiğimiz çocuğun annesindeki ‘kutsal analık’ vasfını kaldırmakla  gösteriyordu. Küfürde vurgulanan temel belirleme buydu. Uzun kulaklı hayvan vurgusu ise, biraz kendi gücümüze güvenmememizden, biraz da cinselliğe kadının kutsallığını kaldırmakta etkili, kimi için tiksindirici, kimi erkek bakımından kimseye açıklanmadığında erotik ya da pornografik olabilen yan faktör kullanma arzusundan kaynaklanıyor olmalı.
Geçtiğimiz günlerde İnternet’e düşen ses kayıtlarından öğrendik: Nereden çıktığını, nasıl servet sahibi olduğunu bilemediğimiz bir ‘iş adamı’, kendisinden, başkalarına da iletmek üzere istenen, iki televizyon kanalı satın alınması için oluşturulmuş para havuzuna milyarlarca lira vermesi gereğini (ne gereğini, talimatını…uzun kulaklı, melül bakışlı sevimli yaratık misali) yerine getirirken karşısındakine şunu söylüyor : “Milletin …na koyacağız”.
Bu havuzsever, yüksek binalar diker, bankalardan dilediğince kredi çeker iş adamının uzun kulaklı, melül bakışlı sevimli yaratığın yerine sevimsiz yüz görünümüyle kendisini, cinsel ilişkinin mağduru ana yerine milleti koyarak, 70 yıl önceki küfrü çağdaş bir yorumla değerlendirmemize sunmasına ben kızmadım; alınmadım, gocunmadım. Çünkü küfür soyut bir sosyolojik kavram olan ‘milletin kutsallığını’ hedefliyor. İş adamı ‘millette var olan kutsallığı’, milletle bizzat kendisi arasında, evlilik dışında ve yatakla yorgan arasında olmaksızın gerçekleştireceğini vaat ettiği cinsel ilişkiyle sonlandıracağını söylüyor. Ben hiçbir zaman soyut bir sosyolojik uydurma olarak gördüğüm ‘milletin’ üyesi olduğumu düşünmedim. Üstelik milleti varlık gibi ele alma  fikriyatında millete ilişkin bir kutsallık da bulmadım. Yani iş adamının milletle kurmayı tasarladığı cinsel ilişki beni ilgilendirmiyor; milletin kutsallığının bu cinsel ilişkiyle iğdiş edilmesinden gocunmuyorum.
İş adamı benim çocukluğumun mahalle kültüründeki küfür tekerlemesinin ana fikrindeki ‘kutsallığı’ yok etme vurgusunu, küfrü çağdaşlaştırarak ülke kültürü düzeyine çıkartma hamlesi yapmıştır.
Bu küfrü çağdaşlaştırma hamlesinden, iş adamıyla millet arasındaki mutasavver cinsel ilişkiden, olsa olsa ‘milli irade’ sahiplerinin gocunması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü sahip olacakları ‘milli irade’, kutsallığı iş adamınca yok edilmişler topluluğunun iradesi olacaktır.   

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa