#internetimedokunma!
Fotoğraf: Envato
Türkiye’de kitle iletişim araçlarının emir komuta zinciriyle çalıştığı, gerçeklere ulaşabilmenin neredeyse tek aracının internet olduğu koşullarda Abdülhamit’in sansürlerini aratacak bir sansür yasa tasarısı ile karanlığa gömülmek üzereyiz. Yasa çıktığında özellikle gençlerin bunu aşacak mekanizmaları geliştireceğini tahmin edebiliyorum. Çağımızda internetin insanlığın değişim sürecinin en önemli araçlarından birisi olduğunu düşünenlerdenim. Bilgiye özgürce ulaşılamadığında nasıl bir iktidar aracı olabildiğini, sınırlarımızın içine bizleri hapsettiğini yüzlerce yıllık geleneğimizden de biliyoruz.
Ancak… Bilgi elinin altındayken de ulaşmayan, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma konusunda dirençli, üstelik okuma alışkanlığı konusundaki zaafı bu konuda yapılmış araştırmalarla da belgelenmiş ve bu özelliği egemenlerce bilerek desteklenmiş bir toplumda yaşıyoruz. Her 100 kişiden ancak 7’sinin gazete okuduğu, üniversite öğrencileri arasında dahi ancak 10 öğrenciden yalnız birinin ayda bir kitap okuduğu* koşullarda, bilgiye ulaşmak için çok da istekli olunmayacağını öngörebiliriz. Yanıltıcı da olabilen bilgilerle kirlense de, çok sesliliği olanaklı kılan yapısıyla internet kullanma alışkanlığının yerleştiği koşullarda özgürce doğru bilgiyi aramak, ulaşmak da elbette egemenlerin engellemeleri, yasaklamaları ile karşılaşacaktır. Bilgi edinme talebi olmayan bir toplumda bu yasaklamaları aşmak için gösterilecek çaba da sınırlı olacak diye kaygılanırım, ama Gezi sürecinin özellikle gençlerde daha belirgin biçimde yarattığı dönüşümden, gençlerden yana umutluyum gene de.
Bilgiden söz açılmışken, bilgiye kulak asmamak, fikirlerini dayanaktan yoksun bir savunma hatta linç davranışı biçiminde ortaya koymak da beni kaygılandıran özelliklerimizden birisi… Son yıllarda bu linç davranışının biz hekimlere de şiddetle yöneltildiğini, hatta sözden eyleme giden yolda pek de sınır kalmadığını gözlüyoruz. Meslektaşlarımız öldürülüyor, dövülüyor, damgalanıyor ve hakarete uğruyor. Hükümetlerin özellikle de 12 Eylül faşizmiyle ivme kazanan olumsuz sağlık politikalarının sağlık çalışanlarına biçtiği rol, olumsuzlukların tümünü sağlık çalışanlarına yükleyen söylem toplumu hayli fikir sahibi yapmış görünüyor. Hekimlerden nefret etme dönemindeyiz belli ki…
Sağlık politikaları üzerine Türk Tabipleri Birliği içinde de etkili bir mücadele yürüten pek çok değerli meslektaşım kapsamlı değerlendirmeler yaptılar, cilt cilt kitaplar yazdılar. Bir okuma listesi yapsam, bu köşeye sığdıramam, ancak bu köşede hekimler için 80’lerden beri neler demiş şu egemenler, kısaltarak alıntılayıp anımsatmak isterim. Kenan Evren “Mecburi hizmete gelen doktorları ağaca bağlayın, kaçmasınlar.” demiş. Askerden fazla para almalarını hazmedemeyip, sağlık personel yasasını iptal ederek tüm sağlık çalışanlarını 657 sayılı yasaya tabii kılmış. O günkü parayla 90 bin lira maaş alan bir pratisyen hekimin maaşını 18 bin liraya düşürmüş, oysa teğmen maaşı 35 bin lira imiş. İmren Aykut Çalışma Bakanı iken hekim maaşları 400 dolar civarına inip de eleştirilince; “Ne verirseniz verin bu doktorların gözü doymaz.” demiş. Tansu Çiller hastanelere “Balyoz Harekâtı” düzenlemiş. Dr.Yıldırım Aktuna Sağlık Bakanı’yken habersiz gittiği bir hastanede hafta sonu makamında bulamadığı başhekimin kapısını kırdırtmış. Dr. Osman Durmuş Sağlık Bakanı’yken gereksiz yere yakıyor diye başhekimin ellerini kalorifer peteğine basmış. Sağlık Bakanı Dr. Recep Akdağ “Doktorların eli hastaların cebinde” , “Paracı doktorlar gürültü yapıyor” demiş. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan “Ben doktora iğne yaptırmam, doktorlar adamı felç ederler alimallah.” deyip, üstüne de “Doktor efendi dönemi bitti.” diye ilave etmiş, sonunda Sağlıkta Dönüşüm adı altında tüm doktorlar ve sağlık çalışanlarını “sağlık kölesi” haline dönüştürülmüş.
Hekimlere ilişkin bu söylemi 30 yıldan fazladır dinleye dinleye şekillenmiş bir zihnin, change.org adresinden başlatılan imza kampanyalarından biri olan “Dr. Hasan Gülcü meslekten men edilmeli #AliİsmailKorkmaz” için 52.676 imzaya ulaşmış olması bir yana, Türk Tabipleri Birliği’nin konuyla ilgili soruşturmanın sürdüğü, yargısız infaz yapılmaması uyarısını paylaştığımda ve bir soruşturma sürecini savunma hakkı üzerinden ve tanımlanmış zorunlu süreleri içeren ayrıntılarıyla anlattığımda dahi, açıklamalarımı okumadıklarını destekleyecek biçimde soruşturma süresinin uzunluğundan güvensizlik çıkartması beni şaşırttı mı? Elbette hayır! Üstelik Ali İsmail Korkmaz ve daha nice katledilen insanımızın hakkını sonuna kadar savunacağımı bilenlerin güvensizliği de şaşırtmıyor beni. Yıllar içinde egemenlerce sağlık çalışanlarına biçilen rolü hepimiz benimsedik ve güvenmiyoruz biz bize…
Hekimler özensiz davranabilir, hata yapabilir, hatta bilerek ayrımcı tutum alabilir, ahlaksız da olabilir. Soruşturma ve yargılama oranlarına baktığımızda bu toplum içinde diğer bireylere göre anlamlı düzeyde düşük oranda da olsa böyle davranan hekimler olduğunu görüyoruz. Hekimler de bu toplumun değerleri, ya da değer yitimi ile paralel bir değişim gösteriyor. Toplum da gittikçe yaygınlaşan linç davranışını hekimlere, sağlık çalışanlarına elini, dilini esirgemeden boca ediyor. İlişkinin bu hale dönüşümünden, bizlere olan güvenin yitirilmesinden aslında en fazla zarar görecek olanın gene bu toplumun bireyleri olacağını, bilmem söylemeye gerek var mı?
“Sansüre Hayır Diyen 1 Milyon Kişi Bulabilir miyiz?” adında yeni bir kampanya başladı son günlerde. Baktım da, henüz 7.157 kişi katılmış. İnternet bilgiye ulaşmayı kolaylaştırıyor. Bilgiye ulaşmak, doğru bilgiyi arama ve okuma alışkanlığımızı geliştirecek, bilgi bizi dönüştürecek. Birbirimize güvenmeyi yeniden öğreneceğiz, bilginin ışığında. O nedenle gönülden destekliyorum, #internetimedokunma!
*Hüseyin Odabaş / Z.Yonca Odabaş / Coşkun Polat “Üniversite Öğrencilerinin Okuma Alışkanlığı: Ankara Üniversitesi Örneği” Bilgi Dünyası 2008, 9(2):431-465
- Memoria 16 Ocak 2025 04:45
- Hoş gelmedin yeni yıl, bizsiz olmaz! 02 Ocak 2025 04:46
- Bir ödülün hikayesi 26 Aralık 2024 06:25
- Hüsnü Öndül, insan hakları mücadelesine armağandı... 19 Aralık 2024 04:45
- İnadına tanıklık 05 Aralık 2024 04:41
- Çetelere bütçe 21 Kasım 2024 04:59
- Büyümeden annen sana, ölüm alacak 14 Kasım 2024 04:42
- Bu zamanda hekim olmak 07 Kasım 2024 04:43
- İnsan hakları mücadelesine devam 31 Ekim 2024 04:43
- Çeteler kol geziyor 24 Ekim 2024 04:43
- Kimi, niye aşağılıyoruz? 17 Ekim 2024 04:34
- Şiir yazmanın sorumluluğu 03 Ekim 2024 04:43