Orta Afrika Cumhuriyeti

120’den fazla dilin konuşulduğu, nüfusun önemli bir bölümünün hâlâ neolitik-paleolitik dönem koşullarında yaşadığı eski Fransız sömürgesi… Yüzden fazla etnik grup, farklı dinler ve inançlar, yoksul ve vahşi topraklar… Sıtmanın, AIDS’in, Uyku Hastalığının, cüzamın kırdığı eğitimsiz, aç insanlar…  En güçlü ve zorba kabile reislerinin “Başkan” olduğu, güya parlamenter sistem… Ülkedeki tek sanayi kuruluşu bir içki fabrikası… Kişi başına GSYİH 700 dolar civarında…
Ve şimdi, bu ülkede, görünüşte bir din kavgası, dinsel ayrılığa dayanan bir iç savaş yaşanıyor. Yaklaşık 4.5 milyon kişinin yaşadığı ülkede nüfusun yüzde 15’ini oluşturan Müslümanların tümü, İnsan Hakları İzleme Örgütü Human Rights Watch’in bildirdiğine göre, iç savaş yüzünden ülkeyi terk etmek zorunda kalabilecek.
Geçen yıl darbeyle başkanlığı ele geçiren Müslüman Seleka isyancılarının Lideri Michel Djotodia’nın komşu ülkelerin baskısıyla istifa etmesinden sonra, kışkırtılmış Hristiyan gruplar, Müslüman mahallelerini basıyor, evleri yakıyor ve yakaladıkları Müslümanları linç ediyor. Müslüman halk, aslen komşu Çad’dan göç etmiş birkaç kabileden oluşuyor.
Şu anda Fransa, ülkenin eski sahibi rolünde 600 askerle çatışmaların ortasında boy gösteriyor.  BM Barış Gücü asayişi sağlamaya çalışıyor.
Bu kimliksiz ve yoksul ülke, adından da anlaşılacağı gibi coğrafi olarak Afrika’nın tam ortasında bulunuyor. Siyasi ve ekonomik olarak, yüksek savaş potansiyeli taşıyan Çad, Sudan, Güney Sudan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Kongo Cumhuriyeti ve Kamerun gibi ülkelerle çevrilmiş olması, yaşananların Hristiyan-Müslüman çatışmasının ötesinde bir anlamı olması gerektiğini düşündürüyor.