Ne çektik be adaşlıktan!
Fotoğraf: Envato
Fatih Altaylı’nın, İnternet’te yayımlanan ve gazetecilik mesleği açısından yüz karası niteliğindeki ses kayıtlarının ardından Cüneyt Özdemir’in programında söylediklerini yazmak için bilgisayar başına oturmuştum ki, diğer taraftan da Mehmet Fatih Saraç’a ait yeni ses kaydı Twitter’da tartışılıyordu. ‘Alo Fatih 5 Allah’a şükür Uludere’yi görmedik’ başlığı ile sunulan bu kayıtta, Mehmet Fatih Saraç’ın, Bakan Taner Yıldız ile aralarında geçtiği belirtilen konuşmada “Uludere’yi biz hiç görmedik” diyerek övünmesi yer alıyor.
Ciner Medya Grubunu kontrol eden Ciner Yayın Holdingin başına getirilmesiyle adını duyuran Mehmet Fatih Saraç son dönemde Fatih Terim’i de sollayarak en popüler Fatih olmaya doğru hızla koşuyor. Yayımlanan kayıtlarda, Habertürk gazete ve televizyonunda hükümetin siyasi komiseri gibi bir profil çizen Mehmet Fatih Saraç, Habertürk Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı için de “Bana bağlı” diyor.
Twitter’da her iki Fatih için de ‘Alo Fatih’ ismiyle iki hesap oluşturuldu. İnsanın adı sosyal medyada günlerce böyle geçince, ister istemez “ne çektik be adaşlıktan” diye düşünmeden edemiyor.
Mehmet Fatih Saraç’ın mesleki en küçük bir değeri olmadığı için, onun bu uğursuz misyonuna işaret ettikten sonra, Fatih Altaylı’nın tutumunu tartışmak daha doğru görünüyor.
Altaylı, Cüneyt Özdemir’in sunduğu 5N 1K programında, hem kendisi açısından hem de iktidarın medya üzerindeki dizginsiz baskısı açısından üzerinde durulması gereken şeyler söyledi.
Roboskî’ye dair olarak, Fatih Saraç’ı söyleminin aksine “Uludere’yi 9 sütuna manşet yaptık” sözleri ne anlamına geliyor önce ona bakalım. Dönüp arşive baktığımızda Habertürk gazetesinin 30 Aralık 2011 tarihli sayısında bu habere, Fatih Altaylı’nın dediği gibi 9 sütuna manşet olarak yer verdiğini görüyoruz. Ancak haberin üst başlığı şöyle: “Kaçakçılık için K.Irak’a geçen köylüler, teröristlerin yolunu kullanınca F-16’ların hedefi oldu.” Manşet başlığı ise: ‘Sınırda vahim hata”. TSK’nin sorumluluktan kurtarılmasına odaklanan bir sunum bu. Katliama mazeret oluşturuluyor. Yani köylülerin o yolu kullanması onları ölüme götüren “vahim hata” olarak resmediliyor. Ancak burada çok ince bir oportünizm de var. Bir yandan katliama mazeret oluşturulurken, diğer yandan da sanki bu bombardıman da ‘sınırda vahim hata’ saptamasının kapsama alanı içine alınmış ve ona da işaret edilmek istenmiş gibi bir his de yaratılmış.
Buradaki kurgunun mealini de gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı’nın aynı günkü köşesinden öğreniyoruz. ‘İyi de asker ne halt etsin’ başlıklı yazısında şöyle diyor Altaylı: “Sınırda 35 vatandaşımız ‘bombalama’ hatası sonucu öldü. Gece vakti sınırı geçen ‘kaçakçılara’ terörist zannederek ateş açıldı, F-16’lar havalandı. Bu ‘iç acıdan’ bir sonuç ortaya çıktı. Uydu ve casus uçak görüntüleriyle sınıra katırlarla yaklaşan 50 kişilik bir grup fark ediliyor. Önce top ateşi açılıyor. Sonra F-16’lar vuruyor. Şimdi ölenler dışında herkes suçlu ilan edilecek, suçlu aranacak. Tabii suçlu belli. Türk Silahlı Kuvvetleri. Peki Silahlı Kuvvetler ne yapsın?”
Yazının devamında da, Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığının olayla ilgili takipsizlik kararında dile getirdiği “TSK personeli, emri yerine getirirken kaçınılmaz hataya düşmüştür” anlamına gelen ifadeler var. Yani aslında Fatih Altaylı, askeri savcılığın katliamı örten kararı için çok öncesinde yazdığı bu yazıyla pası atan isimdir.
Altaylı’nın kendisini Türkiye’de basın alanındaki en onurlu “20 kişiden biri” sayması ise gülüp geçilecek bir cümleden ibaret. Onur demişken, Fatih Altaylı, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şube Başkanı iken Avukat Eren Keskin’e yönelik “Keskin’i ilk gördüğüm yerde cinsel tacizde bulunmazsam namerdim” demiş isimdir. Onun hakkındaki onur muhasebesini de okura bırakıyoruz.
Fatih Altaylı’nın ciddi bir iktidar baskısı altında olduklarına dair sözleri karşısında açıklama yapma sorumluluğu ise siyasi iktidara aittir.
Bu arada, Başbakan Erdoğan’ın, Habertürk televizyonunun, Bahçeli’nin grup toplantısına yer verdiği için telefonda Mehmet Fatih Saraç’ı fırçaladığına dair ses kayıtlarının bir sonucunu Bahçeli’nin dün yapılan MHP Genel grup toplantısındaki konuşmasında gördük.
Bahçeli sözü ‘Alo Fatih’ müdahalesine getirince Habertürk yayını kesti.
Teorik ve uygulamalı sansür dersi gibi.
- Büyükada’dan günümüze ‘Etki Ajanlığı’ komplosu 29 Ocak 2025 11:35
- Ahmet Güneştekin bizim acılarımızı da görecek mi? 27 Ocak 2025 06:45
- Tek adam düzeniyle onun sınırları içinde baş edilemez 20 Ocak 2025 15:37
- 'Zalim iyimserlik' 13 Ocak 2025 04:59
- Çok aktörlü bölgesel inşa ve ortasında bir “süreç” 06 Ocak 2025 05:00
- Enternasyonalizm bayrağı, daha daha yukarı! 30 Aralık 2024 06:30
- Diyarbakır notları: Seçim öncesi gelip ‘Ser sera, ser çava’ demeyin 16 Aralık 2024 04:52
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23