12 Şubat 2014

Yolsuzluğa hamilikte son aşama!

Hükümet, rüşvet ve yolsuzluk operasyonuyla ortaya çıkan rezilliklerin faillerinin adım adım aklanması için dört koldan devam ettirilen bir süreci işletiyor.
Operasyonu yürüten emniyet yetkilileri ve savcıların görevden alınıp yerlerine yeni görevlilerin atanmasıyla birlikte;
1-) Rüşvet ve yolsuzluk operasyonundaki şüphelilerle bağlantısı tespit edilen dört bakan için hazırlanan fezlekeler savcılığa iade edildi.
2-) Soruşturmanın yeni atanan Savcısı Ekrem Aydıner, eski savcıların hazırladığı iddianameyi çöpe atarak yeni baştan iddianame hazırlayacağını açıkladı.
3-) Soruşturmanın baş şüphelisi Reza Zarrab’ın ve evinden 4.5 milyon dolar çıkan Halk Bank Genel Müdürü de dahil şüphelilerin mal varlıklarına konan temdit kaldırıldı.
4-) Soruşturmanın tutuksuz sanıklarının “atılı suçu işlediklerine dair dosyada kanıt olmadığı” gerekçesiyle, yurt dışına çıkma yasağı kaldırıldı.
Şimdi sıra rüşvet ve yolsuzluk sanıklarının tahliyesinde!
Ama sadece emniyet ve yargıya müdahale edilmekle kalınmadı, Başbakan başta olmak üzere yürütme de sanıkların tahliyesi ve davanın fiiliyatta ortadan kalkması için her yol başvuruyor, meydanlardan, bu kişilerin iftiraya uğradığı, 17 Aralık operasyonunun hükümete, devlete, millete yönelik bir saldırı olduğu propagandası yapıyorlar.
Denebilir ki, “Önümüzde seçim var, böyle şeyler seçim propagandası içinde meşrudur!”
Ancak Başbakan Erdoğan’ın önceki gün El Cezire’ye verdiği bir mülakatta, yolsuzluğa yeni bir tanım getirerek, hukuk ve ahlak ölçütlerine yeni bir katkı yaptığına tanık olduk! Böylece Başbakan rüşvete ve yolsuzluk operasyonuyla suçlananlar için değil geçmişe ve geleceğe yönelik, “devlet kasasından para çıkmadan” yapılan her tür rüşvet, yolsuzluk, kara para aklaması vb rezillikleri yolsuzluk, rüşvet vb. olmaktan çıkardı!
Çünkü Başbakan, el Cezire’nin rüşvet ve yolsuzlukla ilgili sorularına verdiği yanıtta şunları söylüyor: “Ben yolsuzluk dendiğinde şunu anlarım; devletin kasası soyuluyor mu soyulmuyor mu ona bakarım. Söylenenler, iftiralar... Ayakkabı kutusu içerisindeki parayla ilgili söylenen olaylar, Halk Bankası’ndan alınan ya da soyulan para değildir. …”
Yani eğer bir kişi, devlet kasasından para götürmüyorsa, Başbakana göre bu yolsuzluk sayılmaz!
Bakan oğullarının evlerinden, Reza Zarrab’ın evinden ve işyerinden,  Halk Bankası Genel Müdürü’nün evinden çıkan milyonlarca dolar devletin kasasından çıkmamış olduğuna göre, “Burada bir yolsuzluk yoktur!” diyor Başbakan.
Demek ki bir memur, bir müdür, yapması gereken bir iş için vatandaştan para almasından başlayarak, yetkililere rüşvet vererek, bir firmanın kendisine öteki firmalar karşısında avantaj sağlaması, ya da birtakım iş adamlarını toplayarak, “Hadi bakalım aranızda 630 milyon dolar toplayın da şu medya kuruluşunu satın alalım” demenin,… yolsuzlukla hiçbir alakası yoktur! Çünkü burada devlet kasasından para çıkmamaktadır!
Peki yolsuzluk nedir?
Dünya Bankasına göre yolsuzluk; “Kamu görevinin özel çıkar sağlamak için kötüye kullanılması”dır.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nda yolsuzluk; “Kamu güç, görev ve yetkisinin rüşvet, irtikap, kayırmacılık, sahtekarlık ve zimmet yoluyla özel çıkar elde etmek için kötüye kullanılması” olarak tanımlanmaktadır.
Yolsuzluk, 4 Ocak 2009 tarihli Avrupa Konseyi Yolsuzlukla Mücadele Özel Hukuk Sözleşmesi’nde ise şöyle tarif edilmiş: “…doğrudan doğruya ya da dolaylı yollardan rüşvet ve yasadışı bir menfaat temin eden kişinin yürüttüğü görevlerin veya gerekli davranışların yasalara uygun bir şekilde yerine getirilmesinde sapmalara yol açan rüşvet veya başka her türlü yasadışı menfaatin talep edilmesi, teklif edilmesi, verilmesi ya da kabul edilmesidir.”
Görüldüğü gibi, Dünya Bankası, BM ve AB’nin tanımları üç aşağı beş yukarı, bugün Türkiye’de her aklı başında vatandaşın da kabul edeceği yolsuzluk (rüşvet, kara para ve tüm öteki suiistimal biçimleri de dahil) tanımına uymaktadır. Başbakanın rüşveti, yolsuzluğu yeniden tanımlayarak, “Ben devlet kasasından para çıktı mı çıkmadı mı ona bakarım”a indirgeyerek boğazına kadar rüşvet ve yolsuzluğa batanları savunmaya girişmesi, boş bir çabadır. Ama aynı zamanda rüşvet ve yolsuzluk hamiliğinde sözün bittiği yer”dir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et