Paket (demokrasi), torba (yasa), kutu (rüşvet), barış ve çözüm (yalan)

Yukarıdaki başlık yaşadığımız son durumun bir özetidir aslında. Bu kelimelerin bende çağrıştırdığı: Demokrasi sürekli paketlenmektedir; Yasalar torbalarda süzülüp içine zehirli maddeler atılarak servise sunulmaktadır; Ayakkabı kutularında saklanmaya çalışılan milyarlar rüşvet ve yolsuzluğu sergilemektedir; Barış ve çözüm süreci ne yazık ki büyük ve resmi yalanları örtmek amacıyla kullanılmaktadır. “Paralel …” denilenleri yazmaya gerek duymadım çünkü paralel yapılar bu sistemin olmazsa olmazıdır. Yeni olan şey bu yapıların iktidar tarafından tüm muhalifleri susturmak amacıyla genel bir kılıf şeklinde kullanılmasıdır. Götürülenler büyüdükçe yalanlar ve kılıflar da doğru orantılı olarak büyüyor. Para sayma makineleri bunu kanıtlıyor tabii ki. Yargı ve askeri/sivil bürokrasideki yeni yapılanma da buna eşlik ediyor. Kısaca paralel yapılara karşı “paralel işler” desek tam yeridir yani!
İnternet yasaklarının hemen gündeme getirilmesi tesadüf mü sizce? “Zamanlama manidar” değil mi? Hırsızlık yapmak, ihalelere fesat karıştırmak, yakınları ve yalakaları milyarlara boğmak, çevreyi talan edip kentsel dönüşüm diye yutturmak ahlaksızlık değil de İnternet’te paylaşıldığı iddia edilen “pornolar” edepsizlik imiş! Yasaklama bu yüzden yapılıyormuş meğer! Buna ancak gülünür. Eski ve artık çok masum kalan yerli filmlerde ağanın ya da patronun oğlu tecavüz ederdi emekçisine sonra da suç gariban birinin üzerine atılırdı; ağanın ya da patronun oğlu öldürürdü birilerini canı istediğinde ve yine bir gariban kurban bulunur suç ona yüklenirdi. Yaşadığımız durum bu çirkin ve ahlaksız işlerin binlerce katı büyüklükte şu an. Buna rağmen utanmazca anketler yaptırılıyor ve yüzdeler kullanılarak ayıplar örtülmeye çalışılıyor. Rakamlar toplumsal tarihte hiç bu kadar utanmamıştı bence.
Şimdi, bir bilim insanı olarak öğrencilerime ve meslektaşlarıma ne söylememi bekler bu sistem? Yalanlara ortak olmamı elbette değil mi? Yalakalık yapmamı bekler sonra. Araştırma, eğitim, bilimsel bilgi üretme ve paylaşma, kaliteli yüksek lisans ve doktora yaptırmamı ister mi? Kesinlikle hayır! Kendime olan saygımı yitirmemi buyurur ve bunun öğrenciler/toplum/meslektaşlar tarafından görülmesini sağlar bu zihniyet. İstenen kıvama gelince milyarlara boğar, TV ekranlarına çağırır, yönetici yapar, masa başı yayın yaptırır gerekirse… Bence çözülme olayı kendine saygının yitirişiyle başlamaktadır. Bu aşamadan sonra yaptığı işe ve çevresine olan saygı yitirilir ve kahrolası anketlerdeki yüzdeler şekillenir. Sahi bizler ve öğrencilerimizin kendisi, anne ve babaları seçmen değil mi? Öyleyse bu vurgun, talan ve yalan düzeninin neden hâlâ egemen olduğunu tartışmak gerekir öncelikle.
Temiz kalmayı başaran bireyler ve partiler yok mu diyeceksiniz. Elbette var. Nedense tepedeki zihniyet bunları marjinal ve şansı olmayanlar diye nitelendirmiş ve bizler de öyle kabul etmişizdir. ‘Büyük ve yüce devlet’imiz böyle buyurmuştur bir kere. Bize inanmak ve kötünün iyisine oy vermek düşer ancak! İki milyonu aşkın gencimiz YGS’ye girmek için başvurmuş durumdadır. Ortalama 3 ile çarparsak 6 milyon seçmen söz konusu olur. Atanamayanları, işten atılanları, iş kazaları ve katliamlarda yakınlarını kaybedenleri, işsizlikten bunalanları da eklersek 15 milyon seçmen ortaya çıkar ki bu büyük bir kitledir. Anlaşılan odur ki bu kitlenin önemli bir kesimi hâlâ yalanlara inanmakta ve ‘makbul vatandaş’ rolünü oynamakta ısrar etmektedir. Neden ve hangi sebeplerle?
Temiz enerji yerine beleş fakat kalitesiz kömürü, temiz parti ve aday yerine yalancı, hırsız, ikiyüzlü ve öz saygı yoksunu politikacıları seçmeye endekslenmiş bu köhne yapıyı yıkmak zorundayız. Bence seçeneksiz değiliz. Araştırırsak pırıl pırıl adayların yer aldığı temiz ve akılcı programlara sahip partileri kolayca bulabiliriz. Çocuklarımıza ve gençlerimize bu kadar düşman olamayız, olmamalıyız. Temiz enerji, temiz bir çevre, yaşanabilir bir ülke armağan edelim çocuklarımıza artık. “Çocuklar öldürülmesin/Şeker de yiyebilsinler” (N.H.) diye kıralım beyinlerimizdeki zincirleri. Gezi Sürecini bir kez daha okuyalım ve temiz seçmen olalım en azından. “Ellerim kırılsaydı” dememek için ‘el ele verelim’ ve temiz olanları seçelim; Artık yeter diyelim hep bir ağızdan. Haydi kendimiz olmaya!

EVRENSEL'İNMANŞETİ

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et