AB İsrail’e boykot uygulayabilir mi?
Fotoğraf: Envato
Avrupa Birliği (AB) ile İsrail arasında bir süredir alttan alta kaynayan “gerilim” önceki gün Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Martin Schulz’un İsrail Parlamentosunda (Knesset) yaptığı konuşmayla doruğa çıkmış görünüyor. Aynı zamanda Alman Sosyal Demokrat Partinin (SPD) yöneticisi olan Schulz’un Almanca konuşması yetmiyormuş gibi bir de “İsraillilerin tükettiği su Filistinlilerin tükettiği sudan fazla mı?” diye sorunca ortalık karışmış.
Hükümet ortağı aşırı sağcı-dinci “Yahudi Evi” adlı partinin milletvekilleri Schulz’un bu sorusunu protesto ederek salonu terk etmiş. Bu partinin başkanı olan İsrail Ekonomi Bakanı Naftali Bennet de salonu terk edenler arasında.
İsrail Başbakanı Benyamin Netenyahu da, koalisyon ortağını eleştireceğine Schulz’u suçlu ilan etti. Partisinden de bir milletvekili Almanca konuşulduğu için salona girmemiş.
Yahudilerin, Almanlara ve Almanca’ya tepkileri elbette bir noktaya kadar anlaşılabilir. Ancak bunu gerici, milliyetçi, ırkçı bir düzeye çıkarmaları anlaşılacak bir durum değildir. Ve bugün ağırlıkta olan tepki tamamen gericidir.
Unutmayalım ki, Hitler faşizmi sadece Yahudileri değil, yüz binlerce Almanı da faşizm karşıtı olduğu için katletti. Bu nedenle mesele Almancadan çok zihniyettedir.
Hitler faşizminin Yahudilere yönelik izlediği politikaların bir benzerinin aşırı sağcı-dinci Yahudi akımların Filistinlilere reva görmesi özünde faşist bir anlayıştan ibarettir.
Schulz, Knesset’teki konuşmasında, hafta başında Filistin’in Ramallah kentinde bulunduğunu hatırlatarak bir gencin kendisine “ Bir İsrailli günde 70 litre su kullanırken, bir Filistinli neden sadece 17 litre su kullanabiliyor?” diye sorduğunu aktardıktan sonra salondaki milletvekillerine “Verileri kontrol etmedim. Size bu doğru mu diye soruyorum” demesi üzerine ortalık karışıyor.
Yani, yöneltilen bir sorunun doğru olup olmadığını sormaya dahi tahammül edemiyor İsrailli sağcı-dinciler...
Halbuki, ortada Filistinliler için su gibi hayati bir mesele bulunuyor.
Çünkü, İsrailler yıllardır Filistinlilerden kestiği suyu haksız yere işgal ettikleri topraklarda kurdukları tarlalara akıtıyorlar. Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Dairesinin (OCHA) Mart 2012 verilerine göre yerleşim yerlerindeki bir İsrailli günde ortalama 300 litre, bir Filistinli ise ortalama 70 litre su harcıyor. Bu demektir ki dört kat daha fazla. Oran açısından bakıldığında Filistinli gencin sorusunun yerinde olduğunu gösteriyor.
Peki bir İsrailli 300 litre suyu nasıl kullanıyor? Elbette, bağ-bahçe sulayarak...
Filistinlilerin yaşadığı su sorunu bir süredir değişik vesilelerle Avrupa basınında gündeme geliyor. Ancak, bir çözüm bulunabilmiş değil.
Cenevre Konvansiyonuna göre İsrail’in Filistin yönetiminin bulunduğu West Bank toprakları üzerinde kurduğu yeni yerleşim yerleri illegal. Ancak buna rağmen hükümet ve sağcı-gerici parti ve akımları tarafından İsrail’in topraklarının genişletilmesi adına yeni yerleşim yerlerinin kurulmasına son verilmesi AB tarafından da eleştirilmiş, ancak son bulmamıştı. 20 yıl önce başlayan İsrail-Filistin barış görüşmelerinin bundan sonra hangi yöne gideceği de bu yeni yerleşim yerlerinin ne olacağıyla yakından ilgili.
AB ve ABD her ne kadar İsrail yönetiminden yeni yerleşim yerlerinin yapılmasına son verilmesini istese de, bu yönde caydırıcı bir yaptırım hayata geçirebilmiş değil. Caydırıcılık adına zaman zaman gündeme getirilen “ekonomik yaptırımlar”, “boykot” tehditleri de çoğunlukla lafta kaldı ve kalmaya da devam ediyor.
İsrail yönetimini izlediği bu politikalardan caydırmak için, son bir-iki yıldır yeni yerleşim yerlerinde yetiştirilen meyve-sebzelerin boykot edilmesi değişik Avrupa ülkeleri tarafından gündeme getirildi. Filistin topraklarında yetiştirilen ürünlerin “İsrail Malı” diye satılmasına karşı açıklamalar yapıldı ve bu ürünlerin üzerine tam olarak nerede yetiştirildiğinin yazılması istendi.
Ancak bu konuda bugüne kadar somut bir adım atılabilmiş değil. Bu gidişle alması da zor görünmüyor. Tersine bunu gündeme getirenlere yönelik karalama kampanyaları düzenlendi.
Özetle; Schulz’un yeni yerleşim yeri ve su sorununu Knesset’e taşımasına rağmen, AB’nin çözüm konusunda İsrail’e sonuç alıcı bir baskı yapması pek mümkün görünmüyor. Dahası, Avrupa’da İsrail’e yönelik en küçük eleştiriler dahi “antisemitizm” kategorisine dahil edildiği için genellikle eleştirenlerin başına daha sonra gelmedik kalmıyor.
- Almanya seçimlerine doğru: Muhafazakarlar aşırı sağcılaşıyor 31 Ocak 2025 04:47
- Avrupa Trump’a karşı durabilecek mi? 24 Ocak 2025 04:15
- 2. Trump döneminde Avrupa'yı neler bekliyor? 17 Ocak 2025 04:58
- Avusturya'dan Güney Kore'ye siyasi krizler ne anlama geliyor? 10 Ocak 2025 04:08
- Almanya ABD’nin arka bahçesi mi? 03 Ocak 2025 04:54
- Avrupa 2024-25: Krizler, çelişkiler ve mücadele 27 Aralık 2024 04:19
- Romanya seçimleri, TikTok ve AB'nin demokrasi anlayışı 20 Aralık 2024 05:25
- ‘Suriyeliler gitsin mi, kalsın mı’ tartışması üzerine 13 Aralık 2024 04:24
- Avrupa'da 'siyasi kriz' hayaleti dolaşıyor 06 Aralık 2024 06:40
- Almanya'yı savaşa hazırlıyorlar 29 Kasım 2024 06:45
- Kiev'deki hesap Moskova'ya uyacak mı? 22 Kasım 2024 04:30
- Bir Almanya gerçeği: İşçilere yoksulluk, CEO’lara zenginlik 15 Kasım 2024 04:12