14 Şubat 2014 00:11

Kara propagandayla nereye kadar? Bizi mi yiyorlar!

Kara propagandayla nereye kadar? Bizi mi yiyorlar!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başbakan Erdoğan, “Hükümete yönelik darbe girişimi”yle ilgili iddialarını her gün biraz daha yüksek sesle ve yeni suçlamalarla yinelerken “paralel yapı” dediği Cemaate karşı, suçlamalarını da artırıyor. Başbakan son günlerde suçlamalarını Fethullah Gülen’in paralel yapının lideri olduğuna ve bu yapının devletin gizli belgelerini, yabancılara da açarak “casusluk suçu işlediklerine” kadar götürdü.
Yaklaşık iki aydan beri Başbakan Erdoğan’ı izleyen herkes, bu ağır suçlar işleyen “çeteye karşı” devletin kapsamlı bir operasyon ve büyük bir dava açacağı düşüncesine kapılıyor. Ancak, pazartesi günkü Bakanlar Kurulundan sonra bir açıklama yapan Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, yaptığı açıklamada; “paralel devlet”le ilgili bir soruşturma yapılmadığını, “Emniyet Genel Müdürlüğünde beş müfettişin idari bir soruşturma yürüttüğünü”, başkaca da bir soruşturmanın söz konusu olmadığını, “paralel yapı”nın da Başbakanın taktığı bir ad olduğunu söyledi.
Yani Başbakana göre bunlar; emniyet ve yargıda paralel yapı oluşturarak, sahte deliller üreterek, dinlemeler yaparak, casusluğa kadar her yolla Hükümeti devirmek için teşebbüse geçerek suç işleyen, liderliğini Fethullah Gülen’in yaptığı, bir darbe organizasyonudur!
Başbakan Erdoğan meydanlardan, Meclis kürsüsünden yabancı ülkelerdeki ziyaretleri sırasında çıktığı kürsülerden ya da uçakta, … her yerde bu suçlamalarını yüksek sesle yineliyor.
Arınç ise yukarıda sözünü eteğimiz, Hükümet adına yaptığı açıklamada Başbakanı bütün bu iddialarının “laf” olduğunu, gerçekte “Cemaat” ya da “paralel yapı” adına bir soruşturma açılmadığını söyleyerek Başbakanı yalanlamış oldu.
Arınç’ın açıklamasının Türkçesi; “Başbakan atıp tutuyor, aklına ne gelirse söylüyor, gürültü çıkarıyor ama gerçekte, Cemaate yönelik bir soruşturma yürütülmüyor”dur.
Arınç’ın bu açıklaması için, “Cemaatle AKP arasında böyle bir hesaplaşmadan rahatsız olan ve bir an önce bir barış olması için gayret eden kesimlerin dileğidir” denebilir. Ama şu da bir gerçek ki, bu kadar ağır suçlamalarla suçlanan ve kimlerden oluştuğu Hükümet tarafından yakından bilinen birilerine aradan geçen iki ayda hiçbir soruşturma açılmamış olması da çok “manidar”dır. Çünkü bu durum; Başbakanın bu gürültülü üslubu ve akla gelen her şeyi ertesi gün kürsülerden bir propagandaya dönüştüren propaganda tarzı, bütün amacının ortalığı toza dumana boğmak olduğunu göstermektedir.
Kısacası iki ayda oluşan siyaset tablosu öyle gösteriyor ki, Başbakanın kurmayları bir kara propaganda stratejisi oluşturmuştur. Burada da amaç Cemaati ya da “paralel yapıyı” cezalandırmak değildir. Asıl amaç bir kez daha halk yığınlarının dikkatini, rüşvet ve yolsuzluk rezaleti ile ilgili gelişmelerden “paralel yapı”ya ve onun “Hükümete karşı hazırladığı komploya” çekmektir”! Böylece halk yığınlarının kafası karışacak, doğruyu ve yanlışı ayırmak güçleşecek; halk, yolsuzluk rüşvet olaylarını Hükümete yönelik bir karalama, “komplonun” bir parçasıymış gibi algılayıp Hükümete destek vermeye devam edecek!
Hükümetin asıl stratejisini böyle bir amacı gerçekleştirmek üzere kurduğu anlaşılmaktadır.
Peki “paralel yapı”nın suçları ve cezalandırılması mı?
Buna Erdoğan ve AKP Hükümetinin gücünün yetmeyeceği gibi niyetinin de olmadığı apaçıktır. Çünkü AKP Hükümeti bugün “paralel yapı” dediği Cemaatle birlikte 12 yıldan beri içli dışlıdır ve onun bütün suçlarının da ortağıdır. Bu yüzden de Cemaati mahkemeye çıkarıp, yargılayamaz. Çünkü Hükümetin Cemaati bildiği kadar Cemaat de Hükümeti bilmektedir.
Son birkaç haftada ortaya çıkan kasetler de açıkça göstermektedir ki Hükümet boylu boyunca “yolsuzluk ve rüşvete” batmıştır.
Bu yüzden de Cemaati mahkemeye çıkarmak, 12 yıllık yolsuzluk ve rüşvet dosyalarının baraj kapaklarının açılması anlamına gelecektir.
Onun içindir ki, “paralel yapı”yla ilgili bir soruşturma olup olmadığı konusunda Arınç’ın söyledikleri daha mantıklıdır. Erdoğan ise gerçekleri çarpıtmak, halkın bilincini karartmak, yolsuzluk ve rüşvetin üstünü örtmek için bağırıp çağırmaktadır.
Ama Erdoğan’ın işi çok zordur. Bu kadar gerilimin bir anlamı da onun bu gidişle bir süre sonra basın karşısına çıkma cesaretini de yitireceği biçiminde değerlendirilebilir.
Yabancı konuklar önünde bile “sansürü itiraf” etmek ve gazeteci azarlamak zorunda kalmasının nedeni budur!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa