Erdemli sözler
Yeşil alanların eskinintopçusu, dünün çalıştırıcısı, ara transferde yerinden olmuş olsa da bugünün yorumcusu Arif Erdem’ in “”Futbol Ateşi” ndeki sözleri üzerinde dolanacağım bugün.
Erdem’ in konuşurken ikide bir “Anlatabiliyor muyum?” diye olabildiğince sıklıkla sormasıanlaşılamama korkusu taşıyor olmasından çok, anlatamama kuşkusu yaşamasından sanki. Belli ki kendinianlatma konusunda bir sıkıntıyaşıyor. Nasıl mı?
Akşamlardan bir akşam bir karşılaşma ile ilgili yorum yaparken ve haklılığını göstermek isterken “İstatistiklere bakarsak hepsinde Elazığspor üstündü diye düşünüyorum ki istatistikler de bunu gösteriyordu”diye bir söz dökülüyor dilinden. Gerçekten dökülüyor ama. Çünküistatistiklere dayanarak bir üstünlükdillendirilirken o üstünlüğünbaşka bir yere bağlanması beklenir genelde. Ama sözüngötürülüp ikinci kez istatistiklerin üstüne bindirilmesidöküntüden başka bir şey değildi.“İstatistiklere bakarsak Elazığspor’ un üstünlüğü görülecektir” demek varken ya da sonucun istatistiği doğruladığına vurgu yapılması gerekirken söz alıp başını gidiyordu anlamsızlıklara. Demek ki istatistiğe de başka şeylere de doğru dürüst bakılmamıştı. Oysa bakmasını bilenler istatistiği bikiniye benzetmişler. Çünkü asıl görülmesi gerekenleri gizlermiş istatistik.
Böyle bir sözün ardından da “Anlatabiliyor muyum” diye bir sorunun gelmesi, anlatamadığını bildiğini anlamına gelmez de ne yapar.
Erdem sözü doğru söyleseymiş söyleyebilmenin ya da anlaşılmanın mutluluğunu yaşarmış diye düşündüm ben de. O başkalarının mutluluğundan; hem de “Kazanılmışlığın mutluluğu var” diyerek söz ediyordu. Kazanmanın değil de, kendilerinin ya da birilerinin kazanılmış olmasının mutluluğu gibi garip bir şeydi bu da. Böyle bir sözün arkasından da “Anlatabiliyor muyum?” diye sorulmaz da ne yapılırdı.
O akşam değil; ama önceki akşamların birinde “Bizim söylediğimiz kelimeler içinde…” diye ve yine “Anlatabiliyor muyum” sorusuyla bitecek bir başlangıç yapmıştı. Ne ki söylediği sözcüklerden birine ya da bir kaçına ilişkin değildi sözü. Sözcükten amaç sözdü, tümceydi. Daha önce söylediği kimi sözlere açıklık getirmekti. O girişteki “bizim” sözcüğü de bir çoğulu ya da çoğunluğu içermiyordu. İzlencedeki diğer arkadaşlarını kapsamıyordu. Salt kendi vardı sözcüğün içinde ya da kendisinin de arkasındaki bağzı kişiler. Kendine karşı bir incelik göstergesi olarak da düşünülebilir belki; ama arkadaşlarına “sen” derken “benim” demeyip “bizim” demesi inceliğin çok ötesinde bir şeydi sanki. Evet, şimdilerde kimi ağızlarda kendinden biz diye söz edilmesi bir incelikten çok belli bir görüşün ortak dili gibi.
Bana pek hoş gelmiyor böyle ben’liği bırakıp biz’ den söz edilmesi, eğer biz adına konuşulmuyorsa. Kuşkusuz, herkes, her şeyi beğenmek zorunda değil.Ve herkes her şeyi de kolay kolay beğenmez. Erdem de aynı şeyi söylemeye çalışıyordu sanırım “Kolay kolay futbolcular beğenmeyebilirim” derken. “Beğenmem” mi olacaktı, yoksa tümcenin sonu yine bir olasılığa mı bağlanmak istenmişti, kolay kolay anlaşılabilecek bir şey değildi doğrusu.
Erdem’ in çok sıklıkla; ama ısrarla da yanlış kullandığı sözcüklerden biri de “akabinde”. Öylesine olur olmaz yer ve zamanda kullanıyor ki sözcüğün anlamını bildiği konusunda gerçekten kuşku uyandırıyor. “Hemen ardından” anlamına gelen sözcüğü kullandığında, öncesi ve sonrasıyla bir bağlantı olması gerekirken olmuyor, olamıyor bir türlü. Sözün başı da, sonu da ayrı telden çalıyor ve iki arada bir derede kalan sözcüğün orada ne aradığı anlaşılamıyor. Bir de bir karşılaşmayı yorumlarken “…ilk golü yemese…” demesi var ki dinleyenleri bayağı bir güldürüyordu. Sanki ikinci golü değil de ilk golü yemesi sorunmuş gibi.
Oysa evet, oysa Erdem’ in yanında örnek alabileceği çok iyi bir kaynak vardı. Kendisi gibi olmasa da bir yandan yeşil alanlarda, bir yandan genel alanlarda düdük ötürerek gezinmiş biri. Gezer biri. Her olayı özenle izleyen, çözümleyen, arada sırada yanındakileri sınava sokan; düşündüklerini de olabildiğince titizlikle açık, yalın, anlaşılabilir bir biçimde anlatan, bilip bilmediği konusunda kuşku yaratmayan biri var. Ona baksa kararır; hiç değilse şaşı kalkardı.Ama… Anlatabiliyor muyum?
Evrensel'i Takip Et