Haydi çocuklar kapitalizme
İstanbul'un oldukça merkezi bir yerinde açılan devasa bir alışveriş merkezi ne anlama gelir? Daha fazla trafik sıkışıklığı? Kesinlikle. Hava kirliliği? Kaçınılmaz. Betonlaşma? Mutlaka! Gözlere batar mı? Elbette! Kente zarar verir mi? Hem de nasıl...
39 katlı rezidans kulesi (260 bin metrekare). 37 katlı A+ofis kulesi. 43 bin metrekarelik kiralanabilir alanda, 175 mağazalık alışveriş merkezi. Bunca metrekare ve mağaza ne demek? Tüketim demek! Ama tüketim kendiliğinden artmadığına göre, pompalanması gerek. Yani, birilerinin tüketime itilmesi demek...
Alışveriş merkezine verilen ad? Trump! Şu müthiş zengin emlak spekülatörü, Donald Trump. Biraz bilgisi olanların hemen yüzünü ekşitecek bir ad, yakından izleyenler için mide bulandıran bir çehre.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi, bir de çocuklara kanca atılmış. Alışveriş merkezine çocuklara özel bir bölüm yapılmış. Adı İngilizce İtalyanca karışımı; "çocuk dünyası" anlamına geliyor. 4 bin metrekarelik, 700 çocuk barındırabilen tam bir tuzak...
Çocuklara özel bir bölümün olması hiç şaşırtıcı değil çünkü günümüzde çocuklar alışveriş merkezlerinin hedefindeler. Çocuklar alışveriş merkezine çekildiğinde, yanlarında anne ve babalar da geliyor. Bütün aile tüketime çekilmiş oluyor. Dahası, kentli çocukların ciddi bir bölümü artık lüks tüketimin özneleri. Çatır çatır para harcıyor, harcatıyorlar...
***
Peki, trafik sıkışıklığı, betonlaşma, kentin dokusunun zarar görmesi, tüketimin artması, çocukların lüks tüketime alıştırılması kimin sevinmesini sağlayabilir ki? Yanıtı hiç zor değil. Sevinenlerin arasında bir Hürriyet muhabiri de var. 12 Ocak tarihli, "Gerçek dünyanın simülasyonu" başlıklı "haber" denmesi zor haberden sevinç ve heyecan fışkırıyor: "İtiraf etmeliyim ki çocuksu bir heyecanla ilk adımımı attım bu büyülü dünyaya. Malum bir türlü büyütemediğim bir çocuk var... Dört saat boyunca ağzım açık ayran budalası gibi dolaştım durdum... Her gördüğüm yeni şey şaşkınlığımı ve hayranlığımı biraz daha artırdı..."
Trump türü çocuk dünyası, "şaşırtıcı, sürpriz dolu; kelimenin tam anlamıyla çılgınca" bir yermiş; "büyümüş de küçülmüş" bir şehirmiş... Muhabir tutup, "Yetişkinler hiçbir şeyi hiçbir zaman kendi başlarına anlamazlar, çocuklar da onlara anlatmaktan bıkıp usanır" diyen Küçük Prens'i de anmış. Belli ki, Küçük Prens'i hiç mi hiç anlamamış...
***
Muhabir bir de röportaj yapmış. Röportaj Trump türü çocuk dünyası nasıl bir yer gözler önüne seriyor. Bu dünyaya uçakla gidiliyor, uluslararası havaalimanından giriş yapılıyor! Çocuklar öyle kardeş kardeş bir araya gelmiyorlar. Kimlikleri var, pasaportları var. Sınırsız, gümrüksüz, devletsiz, polissiz bir düşler dünyası değil, yani...
Burası, öyle düşlerle dolu kitaplardaki gibi tembellik dünyası değil. Çocuklar meslek seçip, çatır çatır çalışıyorlar ve para kazanıyorlar! Sonra ister harcıyorlar, isterlerse bankaya koyuyorlar. Neden mi? "Çocuklar bu şehirde büyüklerin yaşamını", "hayatın ekonomik döngüsünü" kavrayacaklarmış. Buna "edutainment" deniyormuş...
Röportajı veren yetkili çok iddialı: "Düşünsene sadece onlar için kurulmuş bir şehir... Bir çocuk başka ne ister ki?" Küçük Prens'i anlamamış bir muhabir, çocukları hiç tanımamış, paranın emrindeki bir yönetici ve Trump zihniyeti...
Küçük Prens bunları duyacak olsa, kesin atkısını boynuna sardığı gibi İstanbul'a gelirdi ve Trump çocuk dünyasının ne olduğunu herkese anlatırdı. O gelene dek, ben boş durmayayım. Trump çocuk dünyası, ancak Trump vb. kapitalistlerin kafasından çıkabilecek korkunç bir dünya. Sınır, gümrük, devlet, polis dünyası. Özgürlük ile değil, güvenlik ve gözetlenme ile dolu bir dünya. Bakın ne demiş yetkili: "çocukların her anlarını gözlemliyoruz (...) 150'nin üzerinde güvenlik kamerası var."
Ama bu dünya her şeyden önce paraya dayalı bir dünya. Ekonomisi tıkırında, tüketim ve markalarla kuşatılmış bir dünya. Siz siz olun, çocukların bu dünyaya yaklaşmasına izin vermeyin. Benden söylemesi...
Evrensel'i Takip Et