Festival çok güzel, gelsene!
Fotoğraf: Envato
Kargaşadan, arkandan atlı kovalar gibi koşuşturmaktan, balon olup uçası egolardan bunaldıysan, insan türünün becerebildiği en soylu uğraşlardan olan sinemada konaklarsın. Kirleneni temize çeken bir şeydir sanat; o yıkar, sen durularsın. Pırıl pırıl bir bellek. Sinemadan çıkanları fark etmekle başlar her şey. Yusuf Atılgan’ın ‘Aylak Adam’ını boynuna bağlarsın:
“…İki saat sonra kalabalığın içinde, sinemadan bir dar sokağa çıkan sanki başka birisiydi. Düşünüyordu: ‘Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor: sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umulur. Ama beş-on dakikada ölüyor. Sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu; asık yüzleri, kayıtsızlıkları, sinsi yürüyüşleriyle onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar’. Saatine baktı: dört buçuğa beş vardı. ‘Eve gitsem okusam.’ Durağa yürüdü. ‘Bunları kurtarmanın yolunu biliyorum. Kocaman sinemalar yapmalı. Bir gün dünyada yaşayanların tümünü sokmalı bunlara. İyi bir film görsünler. Sokağa hep birden çıksınlar.’ Kafasından geçene güldü. Duraktakiler dönüp baktılar. Kadının biri kaşlarını çattı. Sokakta kendi kendine sesli gülünemeyeceğini bilmeyen yoktu. ‘Ne adamlar be. Güldüysem güldüm, size ne?’ Duramadı orada, yürüdü. Eve gitmeyecek. İçindeki ‘sinemadan çıkmış kişi’yi öldürdüler. Sağ kalan sıkıntılı, kızgın. Hep ölçülü-biçimli mi davranmak gerek? Kim demiş! Başkaları onu eve gidecek sanırken o gidip bir meyhanede içecek. Yolun çivisiz yerinden karşıya geçti. Kayıp giden otomobiller duraksadılar. Bir şoför sövdü, o duymadı...”
Çatık kaşları, bön bakışları kendi haline bırak, yanarsa yansın. Sinemadan çıkmış kişiler birbirine yaslansın. Yolun çivisiz yerinde adımlar toplansın. Kimse karşıya geçmesin, kimse kimseye sövmesin, kimse yerini bir aptala vermesin. Işıklar sönsün, makine dönsün. Size bir hikaye anlatacağım.
SÜPÜRGE’NİN TELLERİNE FİLMLER KONAR
Yıl 1998. Kurulalı daha birkaç yıl olmuş bir kadın örgütü, sanatı kadınların kendini ifade etmesinin bir aracı olarak görüp, sinemanın gücüne dair inancıyla memlekete bir festival armağan etti: Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali. Nice kadının emeğiyle kendini hiç yoktan var etti coğrafyamızın bu ilk kadın filmleri festivali. Onat Kutlar’ın bıyıklarının arasından “Yokluktan bir devrim bile yapabiliriz ama varlıktan hiçbir şey olmaz” demesi gibiydi. Hiçbir şey yoktuysa da önce hayal vardı. Devrime yetecek kadar hem de. Tek bir bilgisayar vardı, o da kırık dökük. İnternet desen dakika tutarak kullanılıyor. İnsan kaynağı sınırlı, para zaten yok denecek kadar az. Ama işte hayal, heves, inanç var, ki olmazı oldurmaya yeter de artar bile çoğu zaman. Zamanın, egemenlerin, erkin her devirde öğütmeyi sevdiği, -bundandır belki yeldeğirmenlerine cellada bakar gibi bakmamız- kadınların Ankara’nın bir sokağındaki kız kardeşleri kendi tatlı tarihlerini yazmaya başlamışlardı bir kere. İnatla bu yolda devam ettiler. Başka ülkelerdeki örneklerden yararlandılar. Bu işin bilenlerine sordular. Herkes eteğindeki elmaları döktü.
DAHA 17
Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali bu yıl 17. yaşını kutluyor. Sanat ve kültür kurumlarından sonra siyasetin de kendini İstanbul’a taşımaya başladığı, böylece bilginin de entelektüel iletişimin de merkezileştiği bir ortamda, Ankara’da kalmayı seçen, Ankara’nın sanat ortamını daha da kuraklaştırmaya katkı yapmak istemeyen bir festival bu. Anılarını şöyle bir yoklayan her Ankaralının bir yerinden mutlaka değdiği, gidip bir film izlediği, bir söyleşiye katıldığı. İlla ki herkesin başka biçimlerde sevdiği.
Kimler geldi kimler geçti bu festivalden: Evinde çıkan yangında kaybettiğimiz yönetmen Bilge Olgaç’tan, sinema tarihinin ilk kadınlarından Alice Guy’e; dantel gibi kestiği kağıtlarla eşsiz bir film yapma biçimini miras bırakan Lotte Reiniger’den, cinselliği tabulardan kurtaran Catherine Breillat’ya, kadın filmlerinin başyapıtlarına imza atan Marlen Gorris’ten Agnes Varda’ya, komiğini öyküsüne gizlemiş filmlerin ustası Doris Dorrie’den, ilk kez Uçan Süpürge’nin aynı sahnede buluşturduğu Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik ve Filiz Akın’a… Kimlerin yolu düşmedi ki bu festivale: Suyun öte yanından barış için gelen Yunanistanlı kadınlar; Hindistan’da kapitalizme kafa tutup doğasına sahip çıkan kadınlar; Van’da depremden kurtulan ama ayrımcılıkla imtihanı süren kadınlar; Nikaragua’da ormanın derinliklerinde feminist radyo kuran kadınlar…
Festivaller kentlerin kültür damarına damlayan serumdur. Tazeler, kuvvet verir. Ankaralılara 17 yıldır iyi film getiren, söyleşileri, atölye çalışmaları, sergileri mahalle ve üniversite gösterimleriyle Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali mayıs ayında seyircisini bekliyor ve “Festival çok güzel, gelsene!” diyor. Buluşma yeri, AVM iktidarına karşı Ankara’nın elinde kalan tek festival sineması olan Kızılırmak Sineması. 8-15 Mayıs tarihleri arasını şimdiden bir kenara not edin.
Festivalde bu yıl Onur Ödülü’nü Muhterem Nur alacak. Bilge Olgaç Başarı Ödülleri ise farklı alanlardan altı kadına verilecek: Sinema yazarı Alin Taşçıyan, kurgucu Çiçek Kahraman, yönetmen Nezahat Gündoğan, sanat yönetmeni Natali Yeres, oyuncu Şebnem Sönmez ve yapımcı Zeynep Özbatur Atakan. Festivalin son yıllarda farklı kişi, grup ve kurumlara vermek üzere geliştirdiği “Tema Ödülü”nün bu seneki sahibi LİSTAG (LGBTT Aileleri Grubu) ve “Benim Çocuğum” belgeseli olacak. Güncel bilgileri festival.ucansupurge.org’dan alabilirsiniz.
‘Sinemadan çıkan insan’ olmaktan vazgeçmeyen herkes, filmlerle kente taşınan yüzlerce öykünün bir ucundan tutup dünyayı dolaşmak üzere Ankara baharının en güzel günlerinde Uçan Süpürge’de buluşuyor. Gelsenize!
- Zaman mı aşınır, yoksa insan mı? 27 Nisan 2014 08:25
- Ararat’tan bu taraf 20 Nisan 2014 00:11
- Önce kadınlar ve çocuklar 13 Nisan 2014 07:13
- İn o arabadan! 06 Nisan 2014 08:07
- Lüzumsuzsa söndür 30 Mart 2014 08:16
- Çocuğun ölümü 16 Mart 2014 06:29
- Ne ekmek ne gül… 09 Mart 2014 08:36
- Kabakulak ülkesine ahlak aşısı 02 Mart 2014 07:20
- Kurbanın adı: İntikam gelini 23 Şubat 2014 00:09
- Miras mı enkaz mı? 09 Şubat 2014 06:43
- Amme hizmeti: Cinsiyetçilik 02 Şubat 2014 00:11
- Ev temizleyen kadın ‘çalışmıyor’ ama bomba atan asker ‘çalışıyor’ 26 Ocak 2014 00:17