17 Şubat 2014 00:05

Dün savcı.. bugün hem savcı hem yargıç!..

Dün savcı.. bugün hem savcı hem yargıç!..

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başbakan.. Şimdi ne derse desin.. İster eski tutumunda ısrarlı.. İster ittifaklarını yenilemeye niyetli olsun.. Zamanında Ergenokon Davası’nın “savcısı” olduğunu söylemişti. Baykal avukattı. O savcı! İkisinin de.. Baskı altında olmadan.. “Özgür iradeleri”yle beyanları böyleydi.
Şimdi yaka-paça kavgalı oldukları Gülen Cemaatiyle el ele kol kola neler kotarmışlardı. Ne savcılıklar.. Ne işler. Okullar ve dershanelerle de övünmüşlerdi.. İhaleler de sorunsuz yürümüş.. Ayakkabı kutuları ortalığa saçılmamıştı. Doğrusu “savcı”lığın hakkı verilmişti.
Daha iyisi için.. Yani daha siyasal hukuk için.. “Yetmez ama evet”çilerin de desteğiyle.. Referandumla Anayasa  değiştirilmiş.. Nur topu gibi bir HSYK’mız olmuştu. İktidar “evliliği” ya da “bloku”nun çocuğuydu. Bundan böyle.. Askerlerin değil.. İktidar blokunun isteğine uygun savcılıklar yapılıp.. Bu doğrultuda kararlar verilecekti. Vermeyen yanacaktı!
Sonra köprülerin altından sular aktı. Devran döndü.. Devir değişti. Paylaşım sorunları başgösterdi. Kimin dediği olacak –sorun oldu. 7 Şubat MİT soruşturması girişiminden geçildi.. 17 Aralık’a gelindi.
Başbakan “darbe” diyor! Kaç tümenle? Yargı darbesiymiş! Geçelim. Savcı kimdi? Kim kime darbe yapacak?
Ayakkabı kutuları tahliye edildi ama!.. Göz göre göre. Kutulardaki paralar “yok” hükmünde sayıldı. Kutular boşmuş! Yeterli delil yokmuş. Kutunun.. Paranın delili mi olur? Her şey ortada. Buna halkı aptal yerine koymak denir! Açıktan!
Ergenokon davasında delil mi vardı? CD’ler.. Planlar.. Projeler.. Laf! Yahu burada ayakkabı kutuları var.. Ve para dolu! Savcı “yok” diyor. “Senaryo”ymuş.. “Komplo”.. “Darbe girişimi”ymiş! Gezi’de başarılamayanı başarmak içinmiş! “Faiz lobisi işi” diyen Gezi’nin “savcısı”.. “Ben emir verdim” diyen.. Ve polisi mükafatlandıran komutanı.. O zaman “türbanlı bacıma saldırdılar” iddiasındaydı. Oysa gazete ve TV ekranları polisin saçlarından tutup yerlerde sürüklediği genç kadınlarımızın görüntüleriyle doluydu.. Taksim’in tazyikli su sıkılan “kırmızılı kadını” unutulabilir mi? Ve öncesinde yine Başbakanı protesto etmek isterken polis saldırısına uğrayıp bebeğini düşüren genç kadınımız. Onlar herkesin gözü önündeydi. Ama bizim önümüze 8 aydır muhayyel bir “saldırı” kondu! Belli ki Başbakanın sorunu kadın değil. Zaten anlaşıldı ki, saldırıya uğrayan bir türbanlı kadın da yoktu! Ama savcı iddia ediyor: “Var”! “Adli Tıp raporunu ne yapacaksınız” diyor! Rapor kolay! O Adli Tıp dün “müdahale yok” dediği Ergenokon belgesine bugün “müdahale edilmiş” dedi! Der!
Düzenlenir! Tıpkı polis.. Ve savcı ve hakimler gibi.. Oradan oraya sürülerek.. Olmadı.. Yasa çıkarılarak.. İnternet gibi o da çözülür! İşte yeni HSYK yasası. Her şey bakan aracılığıyla Başbakana bağlanarak! Şehzade oğlunu boğduran “Kanuni” Sultan misali. Bugün kim boğdurulur görürüz.
Ama anlaşılan savcılık yetmemiş. Kimileri “Dün savcıydı, bugün avukat” diyor. Yanlıştır. Ne avukatı. Savcıydı. Yanına yargıçlık eklenmiştir. Hem iddia makamı.. Hem karar mercii! Örnek mi? İşte ayakkabı kutuları serbest! Bu avukat işi değil! Savcı tahliyeye karşı çıkmayacak.. Hakim bırakacak!
Bu hukuk mudur? Hukuktur! Hukuk zaten budur. Burjuva hukukudur.. Hukuk, sınıflı topluma özgüdür.. Özel mülkiyeti onaylayıp meşrulaştırmak içindir. Sınıflar kalkmışsa hukuk gerekmez. Ama burjuvanın hizmetindeki hukuk çaresiz siyasal olur. Siyasal olmayan hukuk yoktur! Şimdiki sorun “sultanlık”ın aşırılığıdır: “Kuvvetler ayrılığı”na boşverilip, hukukun burjuva fraksiyonlar arasında da taraf olacak biçimde aşırı siyasallaştırılışıdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa