17 Şubat 2014 00:09

Adli Tıp raporları neremizde?

Adli Tıp raporları neremizde?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Adli tıp uzmanlık eğitimine başladığımda bu kadar hayatın içinde, bu denli politik eylemliliğe temas eden bir alanın içine girdiğimi aklımın ucundan geçirmemiştim. Öğrencilik yıllarımda o zamanlar binası Gülhane Parkı’nın karşısında olan Adli Tıp Kurumundan sık sık cenazeler alırdık ama o yıllarda adli tıp raporlarının işkenceyi örtbas etmesi ile nasıl başa çıkılabileceğini, bu raporların hayatımızdaki yerini düşündüğümüzü söylersem yalan olur.  İhtisasa başladığımın haftasında otopsi bulguları işkenceyi bas bas bağırsa da, insanların zıplaya zıplaya ayaklarını nasıl morartabilecekleri üzerine yapılan “bilimsel” tartışmayı izleyince bu alanın nasıl politik bir kullanımının olabileceğine ilk kez tanıklık ettim. Büyüdükçe öğrendiklerim, bu topraklarda yazılmış ilk adli tıp kitabının yazarı ve Ermeni soykırımının mimarlarından, Teşkilat-ı Mahsusanın kurucularından Bahattin Şakir ile tanışmama, başlarda dehşete düşmeme yol açtı. Neyse ki dehşet uzun sürmedi. Adli tıp uygulamalarının insanlık değerlerini korumak için geliştirilebileceğini de öğrendim adım adım…
Tam 15 yıl önce uluslararası alanda önemli yeri olacak bir kılavuzun hazırlığını bitirdik. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve PHR (İnsan Hakları için Hekimler) öncülüğünde. İşkencenin belgelenmesinde adli tıp uygulamalarından nasıl yararlanılabileceği üzerine de kafa yoran bu kılavuz Birleşmiş Milletlerin eğitim serisinden bir kitap olarak basılınca, yıllardır süren bir eğitim çalışmasının içinde bulduk kendimizi.
Eğitim çalışmalarımız arasında ne yazık ki bir olumsuz deneyimimiz var. Meksika’da yapılan eğitimin katılımcıları savcı, hâkim ve resmi adli tıp yapılanması içinde yer alan hekimlerden seçilmişti. İşte bu eğitimin ardından bizler işkencenin etkili biçimde soruşturulması ve belgelenmesi için, işkencenin önlenebilmesi için hazırladığımız bir kılavuzun dahi, nasıl işkencenin gizlenmesi için kullanılabileceğini gördük. Meksika devleti İstanbul Protokolü konusunda eğitim almış deneyimli hekimlerce yapılan muayenelerde hiçbir işkence bulgusu ile karşılaşılmadığını, o bilgili savcıların nasıl da etkili soruşturmalarında işkencenin olmadığını kanıtladıklarını göğsünü gere gere anlatıp durdu yıllarca.
TİHV olarak bu eğitimlerde önceliğimiz her zaman ülkelerin insan hakları örgütleri ve insan hakları mücadelesi yürüten sağlıkçı ve hukukçuları oldu. Zaman zaman kendimizi anlatmakta zorlandık. İşkencenin önlenmesi, soruşturulması ve işkencecilerin cezalandırılmasında sorumluluk devletlere ait olduğuna göre devlet çalışanlarını eğitmenin önemine değinildi farklı ülkelerden insan hakları örgütlerince. Meksika ilklerden birisi idi, çok fazla müdahale olanağımız da olamadı ama uluslararası alanda birlikte çalıştığımız insan hakları örgütlerine ilkelerimizi anlatabildiğimiz bir musibet oldu.
Biz bu musibetin benzerlerinden bin nasihat çıkartalı çok olmuştu. İlk adli tıp kitabının yazarının katliam mimarı olduğu bir ülkede büyümüş, kafasını duvarlara çarpa çarpa kendisini öldüren yoldaşlarımızın yasını tutmuştuk yıllarca.
Şimdi bu ülkenin Başbakanı “Sizler adli tıp raporlarını nerenize koyacaksınız?​” diye soruyor. Daha önce neremize koyuyorsak oramıza, Sayın Başbakan! Üstelik sizin bunu iyi bilmeniz gerekir. Bu tür raporlarla karşılaşmanız ne ilktir, ne de son olacak… Yeri geldiğinde bu raporların mağduru, yeri geldiğinde muktediri olmak sizler için mümkün olsa da bizim gibi insan hakları mücadelesine yıllarını vermişler için raporları koyduğumuz yer her zaman belli olmuştur.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye aleyhine kararların başında gelir adli tıp raporlarındaki yetersizlik. Proje yaptınız, 3500’e yakın hekimi eğittik, değişti mi derseniz değişmedi elbette! Zira siz o eğitimi alan meslektaşlarımızı memleketin dört bir yanına aile hekimi ettiniz, hâkimlerinizle savcılarınızı ise İstanbul Protokolü’nü hayatında hiç duymamış insanlara eğittirdiniz, bizi yanlarına dahi yaklaştırmadınız.
Adli Bilimler Kongremizde sevgili Selçuk Kozağaçlı Bakunin’in ağzından “Hukuk iktidarın fahişesidir” deyivermişti. Oradan oraya savrulan hakimler, savcılar ve erkin eline oyuncak HSYK ile son günlerde sürekli aklıma düşen bu sözler, adli tıp raporlarını neremize koyacağımızı sorunca gözlerimin önünde belirdi!
Biz aklımıza koyuyoruz da, ya siz?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa