İbrahim Sevimli'nin anısına
Fotoğraf: Envato
Zaman su gibi akıp gidiyor. Ayşe’den bir ay sonra İbrahim Sevimli’yi yitirmiştik, yine bizim kuşağın belası kanser nedeniyle. 2002 şubatında…
51 yaşındaydı. Öğretmen hareketi içinden gelerek, Demokrat gazetesinin yayın yönetmenliğini üstlenmişti. TÖBDER yöneticileri hakkında çıkarılan toplu tevkif kararı nedeniyle, kendi adı ile değil Yavuz adıyla tanımıştık onu.
12 Eylül sonrasında teslimiyetçi eğilimlere kulak asmayarak, direniş çabalarına destek verdi.
12 Eylül’ün kapattığı Demokrat gazetesinin Avrupa’da sürgünde çıkışının altyapısını oluşturan isimsiz kahramanlardan biriydi.
Direniş Cephesinin oluşumunda da büyük katkısı oldu.
12 Eylül cuntasının 1988 yılında gercekleştirilen sembolik Hannover Tribünali için birlikte çaba harcamıştık.
Bu çabaya Willi Brand’ın da destek vermesi bizim için büyük moral olmuştu.
O teslimiyetçi olamayanların Ali Dayı’sı idi. Devrimci işçi hareketini bazılarında hastalık haline gelmiş olan ‘önderlik’ saplantısına kapılmadan, katılımcı bir ruhla, hareketi terk eden entel özentililer ile değil, emekçi çocukları ile birlikte davrandı, onlarla birlikte likidasyona karşı direndi.
Kürt sorununda da, tutarlı bir tavır almayı başardı.
Ama bir şekilde, sonunda o da tasfiye edildi.
Derdini içine attı çokları gibi.
***
İbrahim Sevimli’nin göçmen isçilerin sorunlarına yönelişinin ilk ürünü ‘Uzun Bir Göç Öyküsü’ oldu. (Uzun Bir Göç Öyküsü/Halk, Göçmen, Azınlık ya da Ulus Olmak, Belge Yayınları 1993) Daha sonra Sovyet blokunun çöktüğü günlerde, devrimci konumları savunan ve her şeyi tartışan insanlar olarak bir dergi çıkaralım projesiyle, farklı siyasal kökenlerden insanları bir araya getirdi. Bu projenin ürünü Sosyalizmin Sorunları dergisi oldu. İki sayı çıkabildi bu dergi. Hukuki nedenlerle ‘kitap dizisi’ biçiminde çıkıyordu. İlk sayının ağırlıklı konusu ‘Sosyalizmin Sorunları’, ikinci sayının ağırlıklı konusu ise ‘Irkçılık ve Milliyetçilik’ idi. (Belge Yayınları 1995) Ağırlıklı konusu ‘Din’ olan üçüncü sayı ise hiç çıkmadı.” (Demir Küçkaydın).
Dergi için sabahladığımız gecelerde Dev-Genç döneminde sabahlara kadar bildiri basıp koltukların üzerinde uyuyakaldığımız günleri hatırlardık. Birbirimize ‘geçmişin güzel günleri’ni yeniden yaşadığımızı itiraf etmiştik. Kendisi daha sonra, benzer duyguları, yine İbrahim’inin gayretiyle çıkan Yeni Zamanlar’ı çıkarırken de yaşamış.
Yeni Zamanlar’ın mayıs-haziran 2000 tarihli son ve altıncı sayısında çıkan yazısında şöyle yazar: “Geçmişte sol saflarda Kemalizm üzerine bolca tartışma yapılmıştır. Bazı yönleriyle hâlâ devam eden bu tartışmalar genellikle Kürt meselesi, seçkincilik, Bonapartizm, cuntacılık gibi konular etrafında dönmüştür. Kemalizmi, bir modernleşme (Batılılaşma) projesi olarak karşısına alıp eleştiren solcu kişi ve örgüt sayısı yok denecek kadar azdır.”
Yazının devamında akılcılığın sorgulanması, dine terk edilmiş yüreğin tekrar sosyalizmce kazanılmasını sorun edinir. Bütün bunlar Ali Dayı’nın, ÖDP’nin klişe ve moda sloganları tekrarlamalarından çok farklı bir yöneliş içinde olduğunun ifadeleriydi. Parlak, güzel ve moda sözlere itibar edilmiyor, burjuva uygarlığının temelleri problem edilmeye, sosyalist düşüncenin bunlardan arındırılması problem edilmeye çalışılıyordu.
Ali Dayı’yı aramızdan alan kanserin birçok biyolojik, kimyasal nedenleri vardır elbette ama bizlerin yaşamları ve bunların bizlerin manevi yaşantısında yaptıkları etkilerin de bir payı olduğu görmezden gelinemez. Ali Dayı’nın aramızdan böyle erken ayrılmasında, yaşadıklarının manevi etkilerinin hiç mi payı yoktur acaba?
***
Ali Dayı’nın son girişimi Yeni Zamanlar dergisi olmuştu. Onda, Sosyalizmin Sorunları dergisinde yarım kalanı sürdürmek istemişti. Ama gitmedi. Toplam 300 tane bile satılıp okunmadığından söz etmişti son konuşmalarından birinde. İnsanlar okumuyor, yazmıyor artık diyordu ve maddi olarak dergiyi çıkarmak olanaksız hale gelmişti.
Yeni Zamanlar’ın son sayısına yazdığı yazının son satırlarında şunları söylüyordu:
“Buradaki fikirler ve öneriler, Tanrı’ya inanmayı, dine ya da modern öncesi toplumsal siyasal oluşumlara dönmeyi falan değil, kendi temiz ellerimizle dinlerin kirli tekeline terk ettiğimiz, onlara kapalı av alanı olarak altın tepside ikram ettiğimiz alanlar ve konular üzerine, devamla ‘yüreksiz dünya’yı (Marx’ın deyimiyle) ve yüreksiz insanı yüreğe, kalbe, duyguya, vicdana kavuşturmak, cüzdana esaretten kurtarmak, başka bir deyişle modernizmi, sonuçta kendimizi sorgulamak için düşünmeye başlamayı gerektirir.
Kolay gelsin.”
- Vatansızlığı vatan eylemek 05 Aralık 2023 04:29
- Uzun mesafe koşucusuydu Osman 04 Kasım 2023 03:50
- Kitap yakmanın dayanılmaz ayıbı 02 Temmuz 2023 03:14
- İsveç’in de ATY’si var artık! 05 Mayıs 2023 04:14
- İhsan Doğan (Sinan Oza) ve Niyazi Dalyancı için 11 Nisan 2023 04:00
- Dünya Anadil Günü vesilesiyle 09 Mart 2023 04:15
- Soykırımı tartışmak 19 Ocak 2023 03:19
- Mahmut Baksi anısına 14 Aralık 2022 04:32
- Kendi kutsalına bomba koyan 06 Aralık 2022 04:10
- Yorum yetmez! 28 Kasım 2022 04:00
- Kesişen yollar 15 Kasım 2022 04:16
- Seyfo ya da kılıçtan geçirilmek 08 Kasım 2022 04:10