Yasalarla yasaklamak
Son yazılarımda yabancılaşma konusunu çok işledim ya... Yabancılaşmanın yeniden üretiminin son dönemlerde çıkartılan önemli yasalarla da hızlandırıldığını söylemek mümkün… Yani kısaca yabancılaşma konusu hiç bitmez gibi görünüyor. Yabancılaşma yeniden üreten bu yasaların düzenleyici olmaktan çok yasaklayıcı boyutu daha ağır basıyor. Yasaklayıcılık, bireyin ve toplumun hareket olanaklarını kısıtlayıcı, kendini ifade etme ve daha ileriki aşamalarda kendini gerçekleştirme macerasını engelleyici bir özelliğe sahip. Dolayısıyla yabancılaştırıcı, şeyleştirici, hiçleştirici…
Yasa ile her halükarda bir şeyleri yasaklamış oluyorsunuz aslında. Başkalarının haklarını çiğneyenleri yasaklamak amacıyla da yasa çıkarabilirsiniz. Ama insanlar arası ilişkileri düzenlemek amacıyla yapılan yasanın kendiliğinden bazı şeyleri yasaklıyor konumuna düşmesi başka bir şey, bir şeyleri yasaklamak amacıyla, özellikle de bireylerin ve toplumların yaşam alanları içinde olağan eylemliliklerini yasaklamak amacıyla yasa çıkarılması başka bir şey. Hele bir de, her şeye hükmetmek, kontrol etmek, hakimiyeti altına almak amacıyla yasa çıkarmak, kanun yapmak daha da başka bir şey.
Kavgayla geçen HSYK düzenlemesi (kurulun adalet bakanına bağlanması), dershaneler yasası diye adlandırılan ama teşkilatı tümden kontrol altına almaya çalışan yasa, İnternet yasas(ğ)ı (sanal röntgencilik yasası), üniversite öğretim üyelerinin uzmanlık alanları dışındaki alanlarda demeç vermesi yasağı, sanat kurumu yasası (Bakanlığa bağlı sanat kurumu kurulacak ve üyeleri bakanlık tarafından atanacak) bütün yaşam alanlarını hakimiyeti altına almaya çalışan bir iktidarın yapabileceği türden yasalar. İletişim, hukuk, sanat, eğitim, bilim… Bu alanlarda hakimiyeti ele geçirdin mi, zaten yaşamın tüm alanları üzerinde hükmetme şansını elde etmiş oluyorsun.
Yani hem insanların birbiriyle kurduğu iletişime hükmetmiş oluyorsun hem hukuk sistemine ve insanların adalet duygusuna, hem bireylerin ve toplumun eğitim hakkına, hem eğitim sisteminde çalışanların özlük haklarına ve öz yönetim hakkına, hem bilgi üretim sürecine ve hem de düşüncelerin ifadesi hakkına hükmetmiş oluyorsun. Sanat kurumu yasasıyla da sanatsal üretime, duygunun, güzelliğin, estetiğin ifade edilme sürecine hükmetmiş oluyorsun.
Hemen hemen her şeye hükmetmek… Omnipotent, yani tüm güçlü, yani her şeye gücü yeten, yani neredeyse kadir-i mutlak… Bu iktidar, kendisinden önce var olan bütün siyasi iktidarları aynı nedenlerle eleştirirken kendisi de bu hale geliyor. Aynısını kendisi yapıyor. Kadrolaşıyor, yasaklıyor, kadir-i mutlak olmaya çalışıyor. O zaman ne farkı var kendisinden önceki iktidarlardan? Kısaca bunların hepsi aynı… Türkiye halkları bu yerel seçimlerde öyle bir dönemece giriyor ki… Bugüne kadarki siyasi iktidarların, sadece kendi seçtikleri bir avuç seçkine kazandırdıkları avantajlara artık dur demenin zamanı geldi.
Ya şimdi, ya da şimdi… Çok satan gazetelere, çok seyredilen televizyonlara inanmayın. Çok satan gazetelerle, çok seyredilen televizyon kanallarında yayımlanan seçim istatistiklerine de inanmayın. Bunlara inanmamanız gerektiğini zaten son haftalarda ayyuka çıkan ses kayıtlarında gördünüz. Artık bambaşka bir ülkeye uyanmanın zamanı geldi.
Evrensel'i Takip Et