19 Şubat 2014 00:04

Dört beyaz: un, şeker, tuz ve beyaz önlük

Dört beyaz: un, şeker, tuz ve  beyaz önlük

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dün poliklinikte hastamın tansiyonu ölçüyordum ki söze girdi: “Ben dört beyazdan uzak duruyorum yaşamımda: Un, tuz, şeker ve beyaz önlüklüler”. Hissiyatım öncesinde ne İvan İllich’in “Sağlığın Gaspı” ne de ardıllarının “Satılık Hastalıklar” kitabını okumamadığı yönündeydi. Ama çıkarımı onlardan yanaydı.
Kimeleri buna “tıp tepmesi” diyor, kimileri duruma “Kapitalizm sağlığa zararlıdır” sözü ile netlik kazandırıyor. Evet, hastaya haksız olduğunu söyleyemedim. Nicedir sağlık hakkı metalaştırılıp piyasanın insafına terk edilmek isteniyor. Buna bir de sağlıkçılardan “ücret temelli” suç ortağı devşirme çabaları eklenince anlayan anlıyor neyin ne olduğunu. Performansa dayalı ücretlendirmenin her bir sağlıkçının evine yerleştirilmiş “ayakkabı kutusu” modeli olduğunu daha önceki bir yazımda paylaşmıştım. Unutmamakta yarar var.  
 “Üç beyazdan uzak durmak” bir zamanlar sohbet açıcı niyetine kullanılırdı: Tuz, şeker ve un. Sağlıklı yaşam şiarı ile iyi bir slogan olarak algılanmıştı geniş kesimlerce. Geldiğimiz aşama bu önermenin doğruluğunu kanıtlıyor.
Dünyada olduğu gibi bizim coğrafyamızda da aşırı kilo, şeker hastalığı ve ilintili hastaklıklar çığ gibi artıyor. İlintili hastalıklar başlığında yüksek tansiyondan beyin, damar ve kalp hastalıklarına nice hastalığı anmamak olmaz. Özü itibarı ile bu başlıktaki tüm ölümcül hastalıklar dönüp dolaşıp aşırı beslenme ve hareketsiz yaşam tarzına dayanıyor.
Hal böyle iken nicedir sağlıklılık algısı hastalık tarama, ve pahalı tetkikler ardından “temiz raporu” almak olarak biçimlendirilmeye çalışılıyor muktedirlerce. Eskiden olmadığı kadar bir söz dolaşıyor poliklinik kapılarında: “Nice zamandır hastaneye geliyorum ama ilk kez bir hekimin eli bedenime değdi”
Mesleğimin çeyrek asrından dönüp baktığımda bizim kuşağın gerek fakültede gerekse uzmanlık eğitimi sırasında fizik muayene usulüne dair ‘ustalardan’ el almaya çabalardığımızı anmak isterim. En fazla eforu belki de bu başlıkta harcıyorduk.
Fizik muayene denince hastayı gözlemekten, nabız ölçmeye, akciğer ve kalbi dinleme cihazı yardımı ile dinlemekten elle organ muayenesine bir dizi işlem akla gelirdi. Şimdilerde bu başlık gerek tıp eğitimi gerekse sağlık ortamında oldukça silikleştirildi. Öksürünce akciğer filmi, boğaz ağrısında kültür alımı, çarpıntı olunca EKG, nefes darlığında kalbin ekosu, karın ağrısında ultrason hiç muayene masasına alınmamış hastalara hekimlerce pazarlanmaya başladı.
Şimdi dönüp dünkü hastanın sözlerine yeniden kulak verelim: “Ben dört beyazdan uzak duruyorum: Şeker, tuz, un ve beyaz önlüklüler”. Haksız mı?
Bu sorunun yanıtını gerek gündelik hayatın içinden gerekse yazılı metinlerden birlikte aramaya ne dersiniz? Ben kendi adıma bugün bir kitap daha aldım elime. Yaprakları daha mürekkep kokuyor. Osman Elbek’in yayına hazırladığı Hayykitap’tan çıkmış bu kitabı okumanızı öneririm: “Kapitalizm Sağlığa Zararlıdır”. Hekimi, iktisatçısı, felsefecisi, sosyoloğu, iletişimcisi bir araya gelip “dikkat sağlığınız tehlikede” demişler. Cem Terzi Hoca’dan, Halis Ulaş’a, Fuat Ercan’dan Cavit Işık Yavuz’a, Zeki Kılıçaslan’dan Murat Civaner’e ve daha nice yazar emek vermişler bu kitaba.
Son sözü kitabın arka kapağından alıntılamakta yarar var:
“Dikkat sağlığınız tehlikede! Ama çok fazla acılı , şekerli ya da tuzlu yediğiniz için değil. Ya da ‘şifa kaynağı’ olan bir başka gıdayı yemediğiniz için de değil! Sağlık günümüzde hastalık ‘satan’ bir sektör haline geldiği için, ölüm korkusu yaratarak yaşamak üzerinden tahakküm üretmeye kalkıştığı için sağlığınız tehlikede!”
Evet, halimiz böyle. Üstelik bu “beyaz” aynen “beyaz önlükte” olduğu üzere artık tekin değil. Unumuzu, ekmeğimizi, sütü ve yoğurdu “beyazlatmak” için kullandıkları katkı meddeleri geçen yüzyılda olduğu üzere “tebeşir tozu” katmak sadeliğinde değil artık...
Sağlıcakla kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa