21 Şubat 2014 00:08

YÖK, Cemaat, tarikat, Marmara Üniversitesi

YÖK, Cemaat, tarikat, Marmara Üniversitesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İnsanlık tarihi bir yandan geri dönülemez, aynı suda iki kez yıkanılamaz halde olmakla birlikte bu düzçizgisel bir durum da değil. Aynı noktaya dönülememekle birlikte, aynı suda ve aynı şekilde olmasa da suya yine düşülebiliyor. Hayat dikotomik değilse de “iyilik” ile “kötülük” arasındaki mücadele devam ediyor. A. Yücel’in dizeleriyle “Yeryüzü aşkın yüzü” olur mu, bilemem, ama o olmadıkça da bu “kavga sürecek”.
Marmara’da bazılarına sözleşme altı aylık. İletişim Fakültesinde genel greve katılmış asistanlar iki yıl kıdem durdurma ile cezalandırıyor. Bir kısmının belki sözleşmesi de yenilenmeyecek. Dekanlık grev yüzünden değil sınav yüzünden, gözetmenlik yapmadıkları için ceza verdik diyor. İşlerini yaptıktan sonra veya haber vererek greve gidebilirlermiş (o durumda da izin verilmediği halde işyerinde bulunmamaktan ceza kesilecek). Gerekçelerde mantık aramaya uğraşmayın. 2350 yıl öncesinden Aristo, böyle bir mantık yürütmenin akla ziyan olduğunu söylüyordu. A, A’dır diyordu. Ya A’dır ya da A değildir diye sürdürüyordu akıl yürütmeyi. Üçüncü şık olanaksız diyordu. Aristo diyalektiği reddetmiyor, klasik mantıktan ayırıyordu. Kesin bilgi diyalektik değildir, diyalektik soru varsa, birden fazla doğru veya yanlış aynı zamanda söz konusuysa devreye giriyor, o zamanda analitik şartların ötesine geçiliyordu. Yani hayat söz konusuysa bilgi yolu diyalektiktir. Hem grev olacak hem işler yürüyecek, devlet ve işveren buna çok sevinecek. Hem demokrasi hem teokrasi hem de kâr ve eşitsizlikler sürdürülecek. Buna klasik mantığın bir yanıtı yok. Bunu istatistik-olasılık da kurtaramaz. Çünkü sorun nicelik veya oran sorunu değil nitelik sorunudur. Nonparametrik yol ve yöntemler sınanabilir ama hayatın nonparametriği biliniyorsa, zaten nonparametrik değil artık parametriktir.
Tabii para-metreden ne anladığınıza bağlı. Parametre bilim değil de cümbür cemaat hangi mevki makamı ele geçireceğiz ise, liyakat adalet hak hukuk dinlemeyiz, bizden olsun toptan olsun yaklaşımı parametre haline gelmişse iş başka bir niteliğe bürünüyor. Çağın yaşayan büyük İslâm Hukukçusu Hayrettin Karaman, Müslüman biri, herkese eşit ve adil değildir, kendinden olmayana aynı şekilde yaklaşamaz diye fetvayı patlatıveriyor. Öbür İmam Saraç’ın oğulları YÖK’ü, Habertürk’ü idare ediyor. Bir diğeri daha cihanşümul ABD’den işi yürütüyor. Rektör, dekan görev başında; vicdan bile işlemiyor gibi, fetva nasıl olsa imamlardan alınmış, fetva hazır, hizmet büyük.
Üç dört imam (Saraç, Karaman, Gülen gibi) üniversiteleri, Millî Eğitimi, mahkemeleri, polisi, hükümeti, memleketi idare ediyor. Demokrasi hak hetire, Osmanlı’nın gerisine düşülmüş, kadılar padişahın tahtına göz dikiyor. II.Abdülhamit’in açtığı rüştiyelerde (ortaokul), idadilerde (lise) neredeyse din dersi hiç okutulmuyor veya sadece bir kez genel din bilgisi şeklinde veriliyordu. AKP Abdülhamit’in rüştiye ve idadilerini medreseye dönüştürmüş, Osmanlı padişahlarına küfrediyor. Osmanlı okulları ve Darülfünun Evkaf Nezaretine bağlı değildi, Osmanlı’nın okullarının yerinde yeller esiyor, din ve tarikatlara bağlanmış.
Aristo, Farabi, İbn-i Sina… kalksalardı mezarlarından AKP’nin-cemaatlerin yaptıklarını klasik mantıkla değil diyalektikle açıklarlardı. Gazali bile bu yaptıklarınızın “burhani” bilgiyle (mantıkla) ilişkisi yok derdi, iş diyalektik. Çıkar farklılaşmaları olduğu sürece, sınıflar-zümreler olduğu sürece, yöneten ve yönetilen oldukça, yol yöntem diyalektiktir. Biri için doğru olan öbürü için yanlış olabilir.
Marmara’da, üniversitelerde yaşananların bilim ve mantıkla alakası yok. Sorunun özü şu ki CUNTA’nın kurduğu Gül’ün-Gülen’in-Erdoğan’ın YÖK’ü, rektörü ve dekanları; din ve iktidarı temsil edip bilim-felsefe-mantığı tasfiye ediyor. Problemin tarihiliği de buradan geliyor. Yani sorun sekiz on asistan sorununun çok daha ötesinde ideolojik-dini, siyasi, sınıfsal temellere dayanıyor, aygıtlardan birini YÖK oluşturuyor.
Çaresi diyalektiğinde yatıyor: Bilim, felsefe, sanat yükselirse YÖK gider, asistanlar kurtulur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa