Ana dilim; düşlerimin ırmağı
Fotoğraf: Envato
Dün “Dünya Anadili Günü”ydü.1999 yılından bu yana dünyanın her yanında kutlanan bu günün Türkiye’de ayrı bir önemi vardır. Türkçenin dışında Kürtçe, Lazca,Çerkesçe vb. farklı dillerin de konuşulduğu Türkiye de ne yazık ki Türkçeye tanınan olanakların hiçbiri bu dillere tanınmamaktadır. Son yıllara kadar bu dillerde etkinliklerin yapılmasını bir yana bırakın varlığı ve konuşulması kabul edilmez, bunda ısrar edenler de bölücü, ayrılıkçı olarak kabul edilirdi. Kürtçe konuştu diye cezalandırılanlara ait yaşanmış onlarca öykü belleklerimizdedir. Mahkemelerde Kürtçe savunmada ısrar edenlerin sözlerinin “bilinmeyen dil” olarak kayıtlara geçmesi de.
Oysa dil insan yaşamının olmazsa olmazı, kendini gerçekleştirmenin en temel aracıdır. Bu yüzden Ludwing “Dilimin sınırları dünyanın sınırlarıdır” dememişmidir. Öyle ya, siz dünyayı diliniz aracılığıyla anlamlandırmıyor, düşüncelerinizi, isteklerinizi, acılarınızı onunla dile getirmiyor musunuz? Dünyayla ve diğer insanlarla (aileden başlayarak) ileitişim kuruyor ve yaşamınızı belli bir düzene sokuyorsunuz. Dilinizdir düşüncenizin kaynağı, düşlerinizin ırmağı, geleceğinizin resmini çizdiğiniz tual. Çünkü “İnsan bir ülkede yaşamaz, bir dilde yaşar. Ülkemiz an ayurdumuz dildir, başka bir ülke yoktur” der E.M.Cioran. Keza Sartre ana vatanını Fransa değil de Fransızca olarak ilan eder, haklıdır da. Biz dilimizle ve onun sayesinde geçmişimizi, bugünümüzü ve geleceğimizi dizayn ederiz. Kişisel ve toplumsal kültürümüzle sağlıklı bir ilişkiyi onunla sağlarız. Din ve adalet anlayışımız onunla ete kemiğe bürünür. İyi ve kötüyü onunla ayrıştırır, ahlaki ve estetik anlayışımızı onunla geliştiririz. Özcesi hayatın resmini onunla içimizde çizeriz. Tıpkı şairini hatırlayamadığım aşağıdaki şiir gibi;
Dilim noktasızdır, kalemim
Evrendeki yürüyüştür…
Denizlerdir, nehirlerdir mürekkebim,
Dilimin sesi rüzgarıdır
Dilimin sesi kuşlarıdır
Ve dilimin sesi, ses olandır.
Beni yuvanda büyüten, meçhul
Bir KIRLANGIÇ’tır!
Bana hayatı taşır durmadan…
Bundandır tüm asimilasyonist politikaların ilk hedefi dildir. İyi bilinir ki bir insanı ana dilinden uzaklaştırmak demek onu amaçsız, davasız ve kendi köklerine yabancılaştırmak demektir. Bu şekilde büyüyecek nesiller iradesiz ve yaşadıklarını sorgulama yetisini kaybetmiş nesiller olacaktır.
Kürtçe ve diğer diller üzerindeki konuşma yasağının kaldırılması ve farklı dillerde çocuklara isim verilmesi yanında bazı üniversitelerde “yaşayan diller enstitüleri”nin açılması her ne kadar olumlu adımlar olsa bile yeterli değildir. Bir dilin konuşuluyor olmasından çok o dilde eğitim-öğretimin olması anlamlı olabilir. Bu da en temel haklardan biridir. Ancak o zaman bir dil kendini her yönüyle geliştirme şansına sahip olabilir. Ancak o zaman diğer dillere karşı kendini koruyabilir, en yetkin ürünlerini gerçekleştirme olanağına sahip olabilir.
Unutulmamalıdır ki her dil binlerce insan demektir, bir dili engellemek demek binlerce konuşanına yaşam şansı vermemek demektir.
Ve dil en temel insan hakkıdır; ana sütü gibi ve helal!
- Bir kuşağın katilleri 21 Haziran 2014 00:29
- Kapanmasın kirpiklerin 14 Haziran 2014 00:09
- Şiire saygıyla 07 Haziran 2014 00:27
- Zinciriye şairleri 31 Mayıs 2014 00:05
- TÜYAP Diyarbakır 24 Mayıs 2014 00:12
- Vicdan göçüğü 17 Mayıs 2014 00:26
- Sanat bir yürüyüştür 10 Mayıs 2014 00:14
- Dünyanın gülü Mayıs 03 Mayıs 2014 00:07
- Ortak vicdan 26 Nisan 2014 00:04
- O gün 19 Nisan 2014 00:09
- Enfal 12 Nisan 2014 07:24
- Seçimden sağaltılanlar 05 Nisan 2014 00:01