Böcek nerede suya düştü, imam nerede?
Bir kaygıyı paylaşırken, bir görüşü savunurken inandırıcı olmanın ilk şartı tutarlı olmaktır.
Bu ülkede böcek işlerinin hangi düzeyde hukuksuzluk içerdiğini herkes bilmekte ve bu yönde endişeler taşımaktadır. Muhaliflerin ya da genel olarak toplumun bu konudaki yaklaşımı ne kadar anlaşılır bir durumsa, hükümet çevrelerinin konudan yeni haberdar olmuş hali de bir o kadar tutarsızlık içermektedir.
Şimdiye kadar hukuka aykırı biçimde elde edilmiş dinlemelerin hukuki ve hatta siyasi sonuçlarını sahiplenip şimdi bu durumdan şikayetçi olmanın makul bir izahı olamaz.
Aynı şekilde cemaatlerin siyasetle ilişkileri ve bunun bürokratik sonuçları hakkında bir çift laf etmeyip şimdi “Filanca kurumun imamı yurt dışına kaçtı” haberlerini manşetlerde tutmanın kabul edilebilir bir tarafı olamaz. Şeffaf olmayan, hesap sorulamayan bir ilişkinin ortaya çıkarttığı sonuçlar üzerinden pozisyon almanın ilkesel bir temeli de olamaz.
Başbakan Erdoğan’ın duygu dünyasında demokrasi zeminine oturtularak izah edilemeyecek hiçbir yasak yok. Aksine tam da darbelere karşı durmak için ifade özgürlüğüne yönelik yeni kısıtlama ve yargıya yönelik müdahalelerin yapılması zorunluluk gibi gözüküyor.
İktidarda kalma niyeti ne olursa olsun bu uğurda çok can yakmaya hazır olduğu ortada. Kişilere endeksli siyasetin kaçınılmaz sonucu ile karşıyayız. Erdoğan varsa demokrasi, milli irade var. Yoksa yok.
Bu kördüğümü çözebilecek en yakın adresin 30 Mart seçimleri olduğu kesin. Ne pahasına olursa olsun Erdoğan’ı indirelim yaklaşımı tam da iktidar etrafında kenetlenmeyi, bir karşı tepki olarak beraberinde getirecektir. Gelenin gideni aratma ihtimali tam da bu dönem psikolojinin varacağı son noktadır.
Kendi alternatifini inşa etmek yerine kolay çözüm arayışlarına sığınmak aslında çözüm ve değişimi ertelemektir. Türkiye siyasetinde yerel seçimlerde ideolojik kalıpların zorlandığı ve adaya endeksli tercihlerin ön plana çıktığı bilinmektedir.
İktidar partisi bu açıdan büyük bir kayıpla karşı karşıya kalabilir ve bu durum genel seçim tarihini zorunlu olarak öne çekmeyi beraberinde getirebilir. Ehvenişer yaklaşımına sığınmak eskiden sağ muhafazakar kitlelerin psikolojisinde egemendi , şimdi Alevi kitlenin ruh dünyasını da kuşatıyor.
Bu çıkmazdan kurtulmak için 30 Mart tarihi bir fırsattır. Aksi taktirde daha çok “Böcek nerede? Suya düştü. İmam nerede? Yurt dışına kaçtı” haberleri okuruz.
Evrensel'i Takip Et