22 Şubat 2014

Erdoğan\'ın hayalindeki rejim!

MİT Yasası’nı yeniden düzenleyen teklifi, Hükümet ve AKP Grubu, önümüzdeki hafta Meclisten geçirmeye hazırlanıyor.
MİT yasa teklifi daha gündeme gelir gelmez tepkiler de başladı.
Yasadaki düzenlemeler, yandaş dışındaki basında genel olarak, “İstihbarat devletine geçiş” işareti olarak değerlendirildi.
Şu bir gerçek ki MİT Yasası, ankesörlü telefonların dinlenmesinden (Ki, MİT’e her yerde dinleme merkezi kurabilecek, dinlemede sınırlanmayacak)  MİT’le ilgili belgeler yayımlayan basın mensuplarına 3 yıldan 12 yıla kadar hapis öngören, MİT’e dış ülkelerde operasyon yapma, “terör örgütleriyle ilişki kurma” yetkisi vermeye varan yeni düzenlemelerle MİT’e olağanüstü yetkiler tanımaktadır. Dolayısıyla Hükümet bu yasayla MİT’i her tür yasa ve insan hakkının üstüne çıkaran ve onu sınırlayan her tür engeli kaldıran düzenlemeyle elbette ki MİT’i en dokunulmaz ve olağanüstü güçlerle donatılmış bir kurum haline getirmeyi amaçlamaktadır.
Ancak, MİT Yasası tek başına bir yasa da değildir. Tersine arka arkaya devreye sokulan, “İnternet’e sansür”, “Yargıyı Adalet Bakanına bağlayan HSYK Yasası’nın” devamı, aynı zihniyetin bir uzantısıdır. Bu zihniyet seçime doğru giderken pratiğe de geçirilmiş, ancak OHAL ve sıkıyönetim günlerinde görülen, “Polise sınırsız arama” yetkisi veren uygulama devreye sokulmuştur. Ankara’nın 6 ilçesinde dört milyon kişiyi kapsayan bir alanda 15 gün süreyle polise “arama yetkisi” verilerek, AKP Hükümetinin zihniyeti ortaya konmaktadır.
Öncesini bir yana bıraksak bile son bir aydır ülke gündemine gelen “İnternet’e sansür yasası”ndan başlayarak, yargının hükümete bağlanmasından geçip,  MİT’i dokunulmaz ve olağanüstü yetkilerle donatan bir ülke olma yolundaki gidiş elbette demokrasiye, özgürlüklerin geliştiği bir Türkiye’ye doğru değildir. Tersine bu gidişat “despotizm”, “polis devleti”, “istihbarat devleti”, “parti devleti” diye ifade edilen özgürlükleri fiilen ortadan kaldıran demokrasi dışı yönetim biçimlerine doğrudur.
Birazcık özgürlüklerden yana olan her aklı başında insanın karşı çıkması gereken bu yasada bile kimi liberaller, keramet keşfetmektedir.
Bunlardan bir bölümü, bu yasanın MİT’e dış ülkelerde operasyonlar yapma, içeride de her tür yasa dışı organizasyonu izleme imkanı veren yasanın “Güçlü bir MİT için gerekli” olduğunu savunmaktadırlar. Dahası bunlar MİT’in CİA, MI6, MOSSAD gibi uluslararası bir istihbarat gücü olmasına Türkiye’nin ihtiyacı olduğunu savunmaktadırlar. Ancak, MİT’e böyle, yabancı ülkelerde operasyon yetkisi veren yasa, Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafya ve Hükümetin dış politikası dikkate alındığında Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin başını çektiği yeni Osmanlıcılığına bir imkan, bir dayanak gibi görünse de bunun Türkiye’nin daha çok Ortadoğu batağına çekilmesinin önünün açılması olduğu da az çok gelişmeleri izleyen vatandaşın gördüğü gerçektir. Örneğin el Kaide, el Nusra, İslami Cephe gibi örgütlerle MİT’in artık ilişki kurması, Hükümetin politikasını uygun olarak bu bölgede yeni örgütler kurması yasalar uygun olacaktır!
Yasayı savunanların bir bölümü ise, MİT’in “Terör örgütleriyle ilişki kurma, görüşme” yetkisi veren düzenlemeyi, Oslo ve İmralı’da yapılan görüşmelere yasal bir zemin oluşturacağını savunmaktadırlar.
Oysa bu düzenleme açık ki, fiiliyatta olana yasal bir kılıf uydurup Hükümetin, “Kürt siyasi güçlerini terör örgütü olarak görmeyle onlarla görüşüyor olma çelişkisini çözme” ötesinde yararı olmayan bir düzenlemedir. Yani Kürt sorununda sadece AKP’nin elini güçlendiren ama Kürtlerin statüsü ve Kürt siyasi güçlerinin Kürtlerin resmi temsilcisi olarak görmeyi reddetmeye devam eden bir anlayışın ifadesidir. Oysa Kürt siyasi güçlerinin istediği, bu siyasi sorunu iki tarafın siyasi güçleri arasında bir görüşmeye dönüştürmek, KCK’nin, PKK’nin terör örgütü değil Kürtlerin temsilcisi (Öcalan’ın da Kürtlerin lideri) olarak kabul edilmesidir.
MİT Yasası’nda yapılmak istenen değişiklikler, nasıl bir rejim kurmak, nasıl Türkiye inşa etmek istediğinin ifadesidir. Bu rejim, herkesin dinlendiği, dinleyenlerin hiçbir yasayla, demokratik normlarla sınırlanmadığı, Meclisten yargıya, istihbarattan Genelkurmaya, polise tüm güçlerin tek adama, tek partiye bağlandığı bir rejimdir!

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et