Ana dili anayasadan önce gelir
Fotoğraf: Envato
Annem geçen hafta 80 yaşına bastı. Telefon ettim, anneme içini ısıtacak, biraz bize özel güzel şeyler söyledim. Beni doğurduğu, onca emek verdiği için teşekkürler ettim. Kabak tatlısı pişirecekti. Kabaktan bana değmeyeceği için şakacıktan sitem bile ettim.
Annemi dinlerken bir yandan da düşünmeden edemedim. Beni doğuracağı günlerde acaba annemin kafasından neler geçiyordu? Ufak tefek bir kadın, kocaman bir karın. Belli ki, bebek irice olacak. Belki de annem “Doğum zor olacak” diye endişeleniyordu.
Belki “kız mı, erkek mi?” diye merak ediyordu. O günkü koşullarda bebeğin cinsiyeti önceden bilinmiyordu. Malum, bu topraklarda erkek çocuk daha gözdeydi. Belki bu onu düşündürtüyordu. Anne ve babamın iki kızdan sonra bir erkek çocuk istediklerini tahmin etmek zor değil.
Annemin kafasından nice başka düşünce geçiyor olabilirdi. Ama biliyorum, annem bana ne ad verileceği üzerine düşünmüyordu. Bana verilecek adın birtakım yasalara, mevzuata veya birilerinin keyfine uygun olup olmadığını düşünmek zorunda değildi. Ben doğduğumda kimsenin, adımı ya da adımın yasalara, hatta anayasaya uygun olup olmadığını sorguladığını hiç sanmıyorum. Bu olacak şey değildi.
Annem benimle hangi dilde konuşacağını düşünmek zorunda değildi. Kendi dili her ne ise, bana o dilde seslenecekti. Bana verilecek ad bu dile uygun bir ad olacaktı. Bana yakıştırılacak güzel benzetmeler de o dilde sevilen veya o dile uygun benzetmeler olacaktı. Bana söylenecek ninniler Türkçe ninniler olacaktı. Bunları düşünmeye, endişe etmeye hiç gerek yoktu.
Annem bana kendi sütünü vermek konusunda da hiç endişe etmemişti. Bana kendi sütünü vermek, bana sarılmak veya beni koklamak için ne kimseden izin almaya, ne de bunu düşünmeye gerek vardı. Annem bana kendi sütünü verir gibi, kendi dilini de verdi. Ben henüz yasa tasa bilmeden, ana dilimin içindeydim. Çok sonra öğrendim ki, bu ülkede kimi anaların ve kimi ana dillerinin derdi, tasası, yasası hiç az değilmiş.
***
Annemin bana süt vermesi ile ana dilimi vermesi arasında bağlantı kurmama belki şaşıranlar olabilir. Hemen bunları neden yazdığımı söyleyeyim. Bir süre önce gazetede, “Ana dili Anayasa’ya aykırı değil” gibi bir başlık gördüm. Afalladım. Afallamam, başlığın ana dilinin Anayasa’ya aykırı olabileceği düşüncesi ile yazılmış olduğunu düşündüğümden değildi. Ana dili ile ilgili engeller, yaptırımlar vb. ile dolu bir ülkede bu başlığın ne ile ilgili olduğunu biliyordum.
Beni şaşırtan, ana dili ile ilgili olarak akıl yürütmeye çalışan birçok kişinin hâlâ anayasadan söz edebilmesi... Ana dili üzerine düşünürken hukuk sistemi, bu sistemin nasıl düzenlendiği ve işlediği, anayasanın önemi gibi çerçevelerin kullanılması akla aykırı.
Anadili ile ilgili olarak yapılan tartışmalarda, kimi zaman “Tavuk mu, yumurta mı?” gibi bir mantık kullanılmak isteniyor. Türkiye Cumhuriyeti ne zaman kurulmuş, ana dilleri ne zaman mesele yapılmış, ana dilleri ilgili talepler neden yakın zamanda ortaya çıkmış, vs.
Bunların üzerinde de pek durmamak gerek. Sorulabilecek birkaç soru ve verilecek birkaç yanıt yeterli. Ana dilleri her zaman vardı, değil mi? Bu topraklardaki ana dilleri anayasa yokken de vardı, cumhuriyet veya imparatorluk yokken de vardı. Değil mi? Ana dilleri de, akıl da hukuktan önce vardı. Değil mi? Kurulan bir hukuk sisteminin ana dilleri önünde bir engel oluşturması, ana dillerinin bir yasal düzenleme, hatta anayasa ile engellenmeye çalışılması da aslında bunun göstergesidir.
Ana dili anayasadan çıkmaz. Anayasa yazılır, sonra gerekirse çöpe atılır. Ana dili ise dokunulmazdır. Anayasa, olsa olsa, var olan her ana dilini korumak için kullanılabilir. Son soruyu da sorayım. Ana dilleri hep bir taneden fazlaydı, değil mi? Yani, bir ülkede anayasa tekildir, ana dili ise hep çoğul. Anayasanın görevi ana dillerini korumak değil midir? Birden fazla ana dili olan bir ülkede, anayasanın tek bir ana dilinin sürmesi, diğerlerinin yok olması gibi bir durum yaratması insanlık suçu olmaz mı?
Yavrularına can vermek, süt vermek, sevgi vermek konusunda endişeleri olmayan annelerin, yavrularına dil vermek konusunda da hiçbir endişeleri olmamalıdır. Değil mi?
- Neden unutturmak istiyorlar? 22 Aralık 2024 04:15
- Çocuk çocuktur! 08 Aralık 2024 04:29
- Soul Behar Tsalik: Gazze’den çıkın! 01 Aralık 2024 04:30
- Profesör Saibaba ardından 17 Kasım 2024 04:01
- Irkçılığa karşı zırh gerek 03 Kasım 2024 04:03
- Almanya, militarizm ve okullar 20 Ekim 2024 04:15
- Nihon Hidankyo kuruluş bildirgesi 13 Ekim 2024 04:15
- Yuval: Soykırıma ortak olmam 29 Eylül 2024 04:54
- Ordunun kıskacındaki gençler 15 Eylül 2024 04:08
- Nükleer felaket önlenebilir 08 Eylül 2024 04:27
- Nükleer kuyu 01 Eylül 2024 04:25
- Oryan Mueller de reddediyor 25 Ağustos 2024 04:40