24 Şubat 2014 00:04

Ahali ‘darbe’ şeytanını taşlarken Tayyiban’ın dikta inşaası sürüyor

Ahali ‘darbe’ şeytanını taşlarken Tayyiban’ın dikta inşaası sürüyor

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Olağanüstülük yasanın hayatı emdiği belirli bir eylem planıdır.
Jean-Claude Paye
Geçen çarşambadan… (Hitler’den Erdoğan’a…) Olağanüstü halin genetiği (19 Şubat 2014) yazısından devam…
***
“Şeytan taşlıyoruz…”
“Asgari ücretle geçinemiyoruz” isyanıyla yolunu kesen Kürt işçiyi, İçişleri Bakanı böyle teskin etmeye çalışmıştı (19 Şubat 2014).
Efkan Ala’nın kastettiği “şeytan” muhtemelen ‘Cemaat/Paralel devlet’ ile muhalefeti ima ediyordu.
Amma ve fakat…
Bakan Ala farkında olamadan… Maksadından azade bu tespiti ile süregelen toplumsal hakikatimize işaret etti…
Zira… AKP iktidarı boyunca…
En azından 2007’den beri şeytan taşlıyoruz…
Sayayım mı!..
* Ergenekon… “Darbe girişimi… Başarısız kılındı…”
* Balyoz Harekâtı… “Darbe girişimi… Başarısız kılındı…”
* 27 Nisan Bildirisi… “Muhtırası…… Püskürtüldü…”
* 7 Şubat (2013) MİT Başkanının ifadeye çağrılması… “Darbe girişimi…” ‘Narkoz’da bile uyanık kalan Başbakanın ‘Gitme… kal’ı  sayesinde… “Boşa çıkarıldı…”
* 17 Aralık (Yolsuzluk Operasyonu kisvesi altında)… “Darbe girişimi… Başarısız kaldı…”
* Bunlara...   Lüzumu halinde tedavüle sokulan… “1000 yıl sürecek”  denilen 28 Şubat (1996) “Darbesi”nin “1000 yıl” sürecek gibi gözüken mağduriyet ve yargı sürecini de eklersek… Ve…
* Ne hikmetse… Ortada mahkemesi dahi görülmeyen “Arınç’a suikast” (19 Aralık 2009) hazırlıklarını da dahil edersek…  

VE ŞEYTAN ‘KOZMİK ODA’NIN KAPISINI AÇTI…
7 yıldır olağanüstü hal şartlarında yaşıyor… Şeytan taşlıyoruz…
Şeytanın adı: Darbe… Askeri vesayet…
İşbu darbe, askeri vesayete karşı….
Cefakar ve vefakar milletimin mücadelesi demokrasi perver liberal-demokrat ve dahi ali cenap solcu ile mümtaz “Devrimci Sosyalist”lerin katkılarıyla sürerken…
Ne oldu?
İktidar, devletin ‘kozmik oda’sına girdi… (25 Aralık 2009)
‘Seçilmiş’ olarak… Demokrasi adına…
AKP, toplumsal hegemonyasını, kuşattığı devletin merkezine taşıdı…
Nihayet… Hükümet olmaktan iktidar olamaya sıçradı…
Şükürler olsun ki lök diye ordu başımıza… Ki…Bu muzafferiyat-ı mukadderat…
“Ne olursa olsun… Yeter ki seçilmiş olsun”…
“Ben diktatörün sandıktan çıkmış sivilini severim” diyen, fevkalade demokrat ve sol kalplerde de sevinç rüzgârları estirdi…
Ama bitmedi… Bitmiyor…
Onca darbe tufanları atlattık… Cami ve gemi bombalama ‘Balyoz’larını askeriyenin başında paraladık…
Yetmedi…
Bu arada... “Biatsa biat! Ölümüne arkasındayız Başbakan” andı içen AKP’li vekil Mehmet Metiner….
“Ergenekon davası yok hükmünde; kandırıldık!” (T24, 22 Şubat 2014) dese… de…
Ziyanı yok… Haydaa… Atila Mayda, çekmeyecek kadar aklı selim(!) sahibi olduğumuzdan… Önümüzdeki maçlara baktık…

AHA DARBE GELİYOR DİYE DİYE DARBELESE DE…
Erdoğan önde, cümlemiz peşinde cepheden cepheye koşmaktan…
‘Darbe’cilerin inlerine seferler düzenlemekten helak olsak… Da…
‘Dava’ aşkının kudretiyle yılmadık…
Zuladaki ayakkabı kutularından dökülen dolarların altında kalan iktidarı kurtarmak...
Urla’daki villanın ‘bi de’sinde kıçını temizlemek için RTE’nin…
Yeni şeytanımız “Paralel devlet”i taşlamaya başladık…
“17 Aralık başarısız darbe girişimidir” nidasıyla yüreğimize su serpse de Başbakan…
“Su uyur darbeci uyumaz” prensibi icabı…
“Benim milletimi” alarme etmeye devam ediyor… Ahaliyi teyakkuzda tutmaya çalışıyor…
Neden?
Şundan:
Yolsuzluk operasyonuyla sırması dökülen, karizması çizilen iktidarı konsolide etmek…
Dezavantajı avantaja dönüştürmek için saldırı pozisyonuna geçmek…
‘Paralel devlet çetesi’nin yarattığı olağanüstü saldırıyı olağanüstü tedbirlerle alt etmek için devreye sokacağı yeni faşist yasa ve uygulamalara meşruiyet yaratmak…   
Çünkü tecrübesiyle sabit ki… AKP bugünkü iktidarının toplumsal kapsama alanının genişlemesini büyük ölçüde bu “darbe” muammasına karşı attığı adımlara borçlu…

MİLLET İRADESİNİN BEKASI HUKUKU DA ASKIYA ALIR İCABINDA
Hatırlatayım mı?  
AKP-Cemaat koalisyonunun suç ortaklığı, 2007’den simgesel dönüm noktası olarak 17 Aralık (2012) Yolsuzluk Operasyonu’na kadar geçen süreçte…
Millet iradesi adına Ergenekon, Balyoz vesaire kodlu şeytanları taşlatmaya başladı…
Ayyuka çıkan dinleme, arama tarama, baskın vesaire gibi bilumum hukuksuzluklara…
Kronik ‘sehven’ uygulamalara…       
Karakter suikastları ve itibarsızlaştırmalara...
Haysiyetsiz medya operasyonlarına falan…
Entelektüel terör ve psikolojik harp mahfillerinin vaaz ettiği gibi…  “Darbe” tehdidinin olağanüstü şartları hilafına göz yumduk, sineye çektik…
Ve… Sonuç:    
Yeni iktidar bloku asırlık hayaline kavuştu… Mıntıka temizliği ve 1. Cumhuriyet’te elveda…

TAYYİBAN REJİMİ ŞEYTANSIZ YAPAMAZ, ÇÜNKÜ…

Şimdi de aynı yol ve metotlarla… ‘Darbe’ öcüsünü kendine siper edinen  RT Erdoğan kliği, “Paralel devlet” şeytanını taşlatarak iki şeyi hedefliyor:
Bölgesel ağ ve politik ayakları olduğu ortaya çıkan yolsuzluk ve rüşvet vakasının üstünü örtmek…
HSYK, MİT yasalarıyla… İnternet düzenlemeleriyle taşlarını döşediği…
Hepimize bugünleri bile aratacak dikta rejiminin tesisinin önündeki “iç engeli” aşmak…
İkinci ve kendince (son) etabı kazanmak…
Vampir için kan ne ise…
Kriz ve olağanüstü halin gerilimini besleyecek düşman ve şeytan da AKP-RT Erdoğan kliği için o…
Tıpkı diğer olağanüstü rejimlerin kurulması gibi…
Serinin üçüncü fasılı kısmetse çarşambaya:
Tayyiban rejiminin ‘11 Eylül’ dersleri…

Satır altından notlar...

KABATAŞ GELİNİ ‘TRAVMA’DAN DÖRT KÖŞE OLMUŞ 
Başbakanın önde gelen üstadı belli ki Necip Fazıl değil…  Zira… Hitler’in Propaganda Bakanı Goebbels ona daha çok feyz veriyor…  Nitekim ‘Kabataş’olayında da Goebbels’in öğüdüne uydu…
‘Açığa çıksa bile hiçbir yalanı kabul etme, iddianı tekrar etmeye devam et’ prensibini uyguladı…
Hepimizin şahitliğinde, Kanal D’nin ortaya çıkardığı görüntü, ‘Gelin’ Hanım’ın anlatımını fanteziden ibaret sayınca… “Bu görüntüleri nereye koyacaksınız” sorusunu sormadığımız halde… Başbakan küplere bindi…
Derken Karşı gazetesi manşetten verdi: Kod adı gelin (19 Şubat 2014)
Onurkan Avcı imzalı haberden öğreniyoruz ki, “O bir hafta travmadaydım” diyen Zehra Develioğlu kızımız, meğer neşeyle döktürmüş Facebook sayfasına…
Misal. Yaşadığını iddia ettiği olaydan bir gün sonra, beyanını esas alırsak, travmasının dorukta olduğu olayın ikinci (2 Haziran) gününde neşesinden taviz vermiyor: Esprili bi’ Kılıçdaroğlu karikatürünü paylaşıyor sayfasında…
3 Haziran’da hem dalgasını geçiyor:
“İki gündür ellerinde çanak çömlekle meydanlarda uluyanlar?? Yağmur yağınca kuyruğunuzu kıstırıp dağılıverdiniz?? Hem… Belki biraz da muarızlarına çakıyor:
“Üç beş ay önce anne karnındaki bebek kürtajla alınsın diyen zhniyet, bugün üç beş ağaç için ayaklanıyor… Bu tipler İsrail’in istediği tip ve karakterler…”
Bu minvalde devam ederken… Gelin Hanım’ın “travmayla” sağa sola çemkirdiği metin ve fotoğraflar Facebook hesabında dururken… Mağdur kızımızın eserleri Tweeter’a düşünce… Hoop kaldırılıp, gizlenmiş hesap…
‘Kabataş’ yalanını, ‘türban’ın altına sığdırıp gizlemeye çalışan Başbakan…
Gelin Hanım’ın bu “travmatik” neşeli hallerini nasıl izah edecek acaba?
Panik yok… “Nereye koyacaksın” demiyorum bak, açıkla yeter…

NAZLICAN GİBİ SÜMEYYE’Yİ DE “ÜÇ KEZ EĞİP ÖKSÜRTSELER…”
Silivri’de yatan Tuncay Özkan, çocuk denecek yaştaki kızına cezaevi ziyareti sırasında reva görülen muameleye isyan ediyor:
‘Nazlıcan’ı üç kez eğilip öksürtüyorlar’ (20 Şubat 2014)
Daha önce aynı ‘ince’ arama işkencesinin ıstırabını Nazlıcan’dan da duymuştuk…
Babası bi’ kez daha gündeme getirince…
Başbakan, geçen haftaki grup konuşmasını hatırladım… ‘Kabataş’ olayında foyası ortaya çıkan “Benim başörtülü bacıma” sahip çıkmaya devam ederken, kendince vicdanımızı sorguladı:
“Sizin çocuklarınızın başına gelseydi böyle mi davranırdınız?​”  (18 Şubat 2014)
Ben de RT Erdoğan’a sormak isterim…
Nazlıcan’ın yerine senin kızın olsa böyle mi davranırdın? Diyelim ki… Yüce Divan’da yargılandın, tutuklandın… Ve kerimen Sümeyye Hanım ziyaretine geldi…
Nazlıcan gibi Sümeyye Hanım da “Üç kez eğip ip öksürtüyorlar” baba, diye yakındı görüşmede…
Ne der, nasıl davranırdın Başbakan?
Nazlıcanlara ne diyeceksin? 

ALLAH MI SÖYLETTİ ACEP!..

AKP İzmir Milletvekili zihinsel meşguliyetinin gadrine uğramış olmalı ki...  Twitter’da tekmil verirken, ‘çalışıyoruz’ yerine ‘çalıyoruz’ yazınca…
Sosyal medya mahallesine o manidar cümle düşüvermiş: “TBMM’de AK Parti vekilleri tam kadro çalıyor.”
Haberi gördüğüm portal şu başlıkla vermiş:
AKP’li vekilden Twitter gafı: tam kadro çalıyoruz (T24, 21 Şubat 2014 )
Psikanalistler bu gafı nasıl yorumlar?
Ya da diğer beşeri bilimciler?..
Ben daha ziyade müminlerin ve ilahiyatçıların mülahazalarını merak ettim:
Şeytan basiretini mi bağladı muhteremin?
Yoksa Allah mı söyletti?
Nasıl anlamalıyız, fesat mahfillerde “itiraf” olarak okunacak bu “çalıyoruz” beyanını?
İktidarın “Rüşvete fetva” işlerinden sorumlu ‘ilahi’ âlimi Hayrettin Karaman belki izahatta bulunup, hayra girmek ister…  

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa