25 Şubat 2014

Niye sen dinledin, Niye beni dinledin!

Cemaatle Hükümet arasındaki kavga “tele kulak” alanına da yansıdı.
Yedi bin kişinin savcılığın isteği doğrultusunda, mahkemenin verdiği kararla dinlenmesini yandaş basın Hükümete yönelik darbe girişiminin bir ayağı olarak verdi.
Habere göre; Özel Yetkili Savcı Adnan Çimen, 2011 yılında, sahte bir ihbar mektubunu bahane göstererek, bu dinlemeler için mahkemeden karar çıkarmış; uydurma terör örgütleri gösterilerek yedi bin kişiyi dinlemeye aldırmış. Dinlemeye alınanlar arasında Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanı Gül ve kimi bakanlar da var. Tabii pek çok gazeteci, politikacı da “terör örgütü üyesi” olarak dinlenmiş!
Evet, skandal çok büyük! Klişeleşmiş ve artık gına da gelmiş bir ifadeyle söylersek (ne yazık ki başka ifade bulmak da zor), az çok demokrasinin olduğu bir ülkede böyle bir skandal, hükümeti sallardı. Bu skandalın olduğu bir ülkede başbakan, bakanlar, onların her soydan sözcüleri, savunucuları vatandaşın karşısına sadece “Özür dileriz, biz bu rezilliklere engel olamadık, istifa ediyoruz” diye çıkabilirlerdi.
Bizde öyle olmuyor. Tersine Hükümetin sözcüsü basın ve bakanlar, halkın karşısına geçip, “Aaa, bakın neler yapmışlar, uydurma bir mektuba dayanarak yedi bin kişiyi dinlemişler. Darbede başarılı olsalardı bu yedi bin kişi yanında daha binlerce kişiyi de cezaevlerine dolduracaklarmış!” diye şikayet ediyorlar. Özellikle Hükümetin öncü savaşçısı Sabah ve Yeni Şafak (diğer yandaş medya), bu dinlemeleri “Cemaatin marifeti”, “Hükümete karşı hazırlanan darbenin bir ayağı” olarak; Hükümeti de dinlemenin sorumlusu değil “mağduru” olarak gösteriyorlar!
Hem de bu çete dediklerinin eline “uydurma bir mektupla”, “bir mahkeme kararıyla” binlerce kişiyi dinleyecek yasal ve idari düzenlemeleri kendisi vermemiş gibi bunları söylüyorlar. Sanki 12 yıldır bu “paralel çetelerle” can ciğer kuzu sarması olanlar, onları her haksız-hukuksuz uygulamada teşvik edenler, koruyup kollayanlar kendileri değilmiş gibi!
Hani bu “tele kulak” skandalını Cemaate bağlı savcılara, emniyetçilere yıkanlar, “Evet bunlar oldu ama biz yanlışı gördük. Özür diliyoruz” deseler, kimseyi ikna etmese de belki zevahiri kurtarırlar! Ama öyle de yapmıyorlar, kendilerini mağdur ilan ediyor, sorumluluk kabul etmiyorlar.
Ama bu kadar da değil!
Tersine; bir yandan dinleme için “Mahkeme heyetinin oy birliğini arayacağız. Savcıların ve emniyetin dinlemesine kayıt koşulu getiriyoruz” diye böbürleniyorlar ama öte yandan dinleme kararlarını HSYK’nin belirleyeceği bir mahkemeye, HSYK’yi de Adalet Bakanına bağlayarak dinlemeyi de ellerinin altında tutacakları bir silaha dönüştürüyorlar.
Dahası AKP Hükümeti, “Dinleme terörü”nü, MİT Yasası’yla da bütün zincirlerinden kurtarıyor. Mecliste bulunan MİT Yasası’nda, bir “sahte ihbar mektubu”na ve dinleme meraklısı “paralel savcıya” bile gerek duymadan MİT’e sınırsız dinleme yetkisi tanınmaktadır.
Oldurulmak istenen şudur: Bundan böyle Başbakan, bakanlar, Hükümete yakın basın ve siyaset erbabı dinlenmeyecektir, bu, yasayla kayda şarta bağlanmaktadır. Ama Başbakana bağlı MİT, Başbakanın “dinlemeyin” dedikleri dışında herkesi sınırsız bir biçimde dinleyebilecektir.
Başka bir söyleyişle MİT ve öteki istihbarat örgütleri, Hükümetin, Başbakanın dinle dediklerini dinleyecek dinleme dediklerini de dinlemeyecektir. Yeni “dinleme düzeni” böyle kurulmaktadır. Cemaatin adamlarının dinleme rezillikleri de düzenin böyle kurulmasının dayanağı yapılmaktadır.
Burada akla; “Peki yarın Mecliste kimi baskılarla MİT’in sınırsız dinleme yetkisine sınırlar getirilse (tek hakim kararıyla dinleme gibi) bu Hükümetin daha demokratik bir zihniyete sahip olduğunu, bugün Cemaatten yakınmalarına haklılık kazandırır mı?​” sorusu gelebilir.
Bu soruya da şimdiden “Hayır” diyoruz. Çünkü Meclisteki MİT Yasası teklifleri zihniyetlerini yansıtmaktadır. Dünya aleme teşhir oluyoruz diye yarın MİT Yasası’nda dinlemeye kimi sınırlar getirseler bile, gerçekte o sınırsız yetkiye uygun olarak dinlemelerini sürdüreceklerdir. Çünkü Meclisteki yasa teklifiyle, MİT’in faaliyet alanı tümüyle karartılarak, MİT’in denetimi engellenmektedir.
Böyle bir MİT’in dinlemeyi yasada şu sınır var, bu sınır var diye sınırlaması beklenemez.
Ötesi boş laftır.
Tıpkı bugün Hükümet basınının 12 yıldır suç ortağı Cemaati yedi bin kişiyi dinlemişler diye hedef koyması kadar boş laftan ibarettir!

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et