Hiçbir söz bu rezilliklerin üstünü örtemez
Fotoğraf: Envato
Önceki gün saat 21.00 sıralarında İnternet’e düşen ses kayıtları, artık sözün bittiği yere gelindiğini göstermektedir.
Başbakan Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği belirtilen diyaloğun ses kayıtlarında Bilal Erdoğan’ın evinde olan milyonlarca dolar ya da avronun (1 milyarlık bir miktar olduğu da ifade ediliyor) evden başka yerlere taşınması ile ilgili konuşmaktadır.
Başbakanlık, (Her nedense Başbakan Erdoğan kendisi açıklama yapmadı, Başbakanlığa açıklama yaptırdı) gece yarısı yaptığı açıklamada bu kayıtların “tamamen montaj” olduğunu öne sürdü. Ancak, ses kayıtlarının, savcılıkların soruşturma dosyalarının, fişlemelerin tele kulak belgelerinin havalarda uçtuğu ortamda bu yalanlamaya itibar edilmesi pek olanaklı görünmüyor. Nitekim dün saban piyasalar dünya piyasaların aksine hızla “aşağı doğru yönelerek”, Başbakanlığın açıklamasından çok İnternet’e düşen ses kayıtlarını inandıklarını gösterdiler. CHP, BDP ve MHP’den gelen açıklamalar da bu ses kayıtlarıyla birlikte artık bu Başbakanın da yolsuzluk ve rüşvet batağına tartışılmaz biçimde battığı biçimindeydi. CHP bir adım daha atarak “Hükümeti artık meşru bir hükümet olarak görmeyeceklerini ve derhal istifa etmesini” istedi.
Dahası ses kayıtları konusunda sosyal medyadaki tartışmalar içinde de uzmanlar, “Bu kayıtların montaj olmayacağına” dair kanıtlar öne sürüyorlar. Yine Erdoğan’ın sesini yakından tanıyanlar da sesin “Başbakan Erdoğan’a ait” olduğu konusunda hemfikirler.
Yasa dışı elde edilmiş, ses ve görüntü kayıtlarının hukuki bakımdan geçerliliği tartışılabilir. Ama ülkeyi 12 yıldır yöneten bir hükümetin ve onun başbakanının ortaya atılan bunca ses ve görüntü kayıtları, savcılık dosyaları karşısında, “Bu kayıtlar bize karşı darbe girişiminin belgeleri”, “Vakti zamanı geldiğinde bunların yalan olduğunu kanıtlayacağız”…gibi yanıtlarla geçiştirmesi elbette ki artık bütün anlamını yetirmiştir. Başbakan ve Hükümeti, 17 Aralık’tan beri ortaya dökülen kirli çamaşırları, çeşitli operasyon ve eleştirileri, yolsuzluk ve rüşvete batmış yöneticilere, bürokratlara ve bakanlara, çocuklarına, değil Hükümete, Cumhuriyet’in Başbakanına, Cumhuriyete ve millet iradesine karşı yapılmak istenen darbe olarak göstererek, hırsızlıkların, rüşvetin, yağmanın, savunucusu haline gelmiştir. Hele de evinde 4.5 milyon dolar çıkan Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın serbest bırakılmasından öte evinde kayıt dışı olarak tuttuğu 4.5 milyon doların iade edilmesinin artık hiçbir meşru, hukuki ve ahlaki gerekçeyle savunulmayacağı ortadadır. Ancak Başbakan bu iadeyi açıkça haklı bularak, “Bu paranın yardım parası olduğunu” söyleyerek kendisini bir kez daha kara paracılara, rüşvetçilere kalkan etmiştir.
Başbakan dün de partisinin gurubunda yaptığı konuşmasında,
“Bu saldırı Recep Tayyip Erdoğan’a değil Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanına, Cumhuriyete, millet iradesine yapılmış saldırıdır” diyerek, iki aydır girdiği savunma mevzisinde ısrar edeceğini göstermiştir.
Peki bütün bu rüşvet, yolsuzluk ve hırsızlıkla ilgili ses ve görüntü kayıtlarına, fezlekelere geçmiş iddialara, belgelere, bilgilere ne yanıt veriyor Başbakan?
Başbakan bu soruyu dün bir kez daha net biçimde yanıtladı: “Bizi kendi gündemlerine çekmek istiyorlar. Biz bu gün bunlara yanıt verirsek vakit kaybederiz, millete hizmet edemeyiz. Bu yüzden vakti zamanı gelince gerekli cevabı vereceğiz!” diyor.
Son iki aylık gelişmeler; artık bu Hükümetin, yolsuzluk rüşvet, hırsızlığın üstüne gitmeyeceğini açıkça göstermiştir.
Kısacası oluşan yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık tablosu; bütün bu olanların ne “Hükümete, Cumhuriyete, millet iradisine komplo”nun ne de “Müzakere sürecini provoke etme” iddialarının arkasında üstünün örtülmesi savunmasına izin vermeyecek biçimde gerçekler ortaya çıkarmıştır. Ve kaçınılmaz olarak önümüzdeki günlerde “Hükümet istifası” istemi hızla yayılacaktır. Dahası, giderek Hükümetin istifası talebi, gerçekten demokratik bir Türkiye için demokratik bir anayasa, seçim barajı ve tüm baskılardan arındırılmış bir siyasi ortam talepleriyle de birleşecektir.
Önceki gece İnternet’e düşen “kayıtlar” bardağı taşıran son damladır. Bu yüzden artık Hükümetin hiçbir sözünün inandırıcılığı olmayacaktır.
Bu kaostan tek çıkış yolu Hükümetin istifa ederek yolsuzluk ve rüşvetçilerin kalkanı olmaktan çekilmesidir. Çünkü artık gerçekler sözlerle, yalanlarla örtülemeyecek kadar sivrilmiştir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00