Kutuplaşma ve kirli siyaset ortamında seçimler
Gündem epey yoğun ve değişken olmakla birlikte yerleşik kutuplaşma sebebiyle temel algılarda sadece çok küçük değişim var gibi gözükmektedir. Toplumu alabildiğince gererek yaratılan küçük çıkarlara dayalı kirli siyaset ortamı ne yazık ki tatlı suyu, havası, denizi, ormanı, kırsal kesimi ve devasa köyleri andıran şehirleri gün be gün zehirlerken ‘seçim tiyatrosu’ tüm araçlarıyla sergilenmeye devam ediyor. Bazı TV kanalları ve gazeteler yalanları dizi dizi, sayfa sayfa örtmeye çalışıyor.
Ölümle pençeleşen hasta tutuklular, Fatma Erkan ve Uğur Kaymaz gibi çocuk yaşta acımasızca katledilen çocuklar, binlerce işsiz, kadınlara yönelik şiddet, eğitim ve sağlıkta alarm veren durum, yolsuzluklar, duyarlı kesimler dışında kimsenin umurunda ya da gündeminde değil. AİHM kararları olmasa çoğumuz bu kahredici insanlık dışı durumun farkında bile olamayacağız neredeyse. Devlet yaşam ihlalini sürdürüyor ve örtbas etmek için çırpınıyor.
Utanmayı ve öz saygıyı yitirmenin sonucu olarak kendinden olmayan herkese ve her şeye saldıran malum zihniyet hâlâ egemenliğini sürdürüyor ve yalanlarını yutturacak azımsanmayacak bir tabana sahip olmanın sarhoşluğu içinde yaşamımızın her anını yönetmek için her aracı kullanıyor. Meclis çoğunluğuyla demokratikleşmeyi hızlandıracak yasal düzenlemeler yapılmak yerine hayatın her alanına hakim olmak tercih ediliyor. Sonuçta her anlamda çölleşiyoruz, çürüyoruz ve yozlaşıyoruz.
Üniversiteler ve araştırma kurumlarının neredeyse tamamı üniversitenin esas işlevlerinin kulak ardı edildiği cemaat ve tarikat koalisyonlarının çiftliği haline getirilirken bilimsel bilgi üretmeye çalışan bilim insanlarının en küçük eleştirisi dahi engellenmeye ve yasaklanmaya çalışılıyor. Her türlü problemi çözmek amacıyla donatılması gereken üniversite öğrencileri hâlâ potansiyel düşman statüsünde görülerek yarı-açık cezaevlerine dönüştürülen ‘kampüs’lere kapatılmaya mahkum ediliyor. Uymayanlar için Darbe Dönemi Disiplin Yönetmeliğinin ‘değişik’ hali ceza yağdırmaya devam ediyor. Doğaya nasıl acımasızca saldırılıyorsa duyarlı gençliğe de öyle saldırılıyor.
Roboski’de süren çatışma, Urla ve Karşıyaka’da seçim çalışmaları yürüten HDP üyelerine yönelik kanlı saldırılar, bazı ‘Alevi Dede’lerinin devlet tarafından Umre’ye gönderilmesi, İnternet yasağına karşı eylemlere ve ODTÜ’de yok edilen ormanlar pahasına açılan bulvara karşı yürüyenlere yapılan gazlı-basınçlı sulu orantısız müdahale söyler misiniz neyin habercisidir? Bunlara karşı kirli ittifaklar çözüm olabilir mi? Hırsız hırsızı ve katil de katili yakalayamayacağına göre iş yine temiz siyaset-temiz toplum şiarıyla mücadele eden demokrasi ve emek güçlerinin omuzlarında yürüyecektir.
90 yıldır özel yöntemlerle ve ilginç toplum mühendisliği projeleriyle şekillendirilmiş toplum acaba tüm bunların ne kadar farkında diye sormadan edemiyor insan. Kutuplaşma sonucu yine futbol takımı taraftarı gibi ‘fanatik’liğinden ödün vermeden ülkenin ve ülke insanlarının çölleşmesine izin mi verecek yoksa geçmişte yaşandığı gibi kirli siyasetçilere güzel bir ders mi verecek hep birlikte göreceğiz. Umarız toplumu esir almaya yönelik bu pervasız girişim ve diktatörlük heveslisi kirli siyaset erbabı daha fazla tahribat yaratmadan seçimlerde halkların güçlü tokadıyla kendine getirilir.
ABD’nin taşeronlar vasıtasıyla yarattığı gerici dalga bir şekilde kırılamazsa sadece Türkiye’yi değil ama dünyayı tehdit edecek bir boyuta ulaşma potansiyeli içermektedir. Tekrar etmekte yarar var: Bu gerici dalgaya karşı her alanda hep birlikte mücadele edemezsek kazanamayız ve elimizdeki kazanım kırıntılarını bile yitiririz. Küçük çıkarlar ve ince hesaplarla hareket etmeyi terk edip çocuklarımıza yaşanabilir bir ülke ve gezegen emanet etme sorumluluğuyla davranmalıyız. Unutmayalım ne Türkiye ne de şu an için yaşamın sürdüğü tek gezegen olan dünya kimsenin babasının çiftliği değildir!
Evrensel'i Takip Et