27 Şubat 2014 00:08

Baba-oğul

Baba-oğul

Fotoğraf: Envato

Paylaş

70’li yıllar. Ya da 1980’in o karanlık 12 Eylül sabahı. Haberleşme kablolu telefonlarla. Kablonun ucunda baba. Geç yatıp, geç kalkan oğlunu uyaracak.
    - Oğlum kalktın mı?
    - Ne oldu baba?
    - Sıkıyönetim. Kalk. Evi temizle.
    - Evde bir şey yok ki baba.
    - Saçmalama kalk hemen kitap-ları yak. Yok yok yakacak vakit yok hemen hepsini çöpe at.
    - Ders kitaplarını da mı?
    - Evet hepsini.
    Baba daha önceden tecrübeli. Genel Kimya ders kitabının ingilizce ismi “General Chemistry” yi gören uzatmalının “Kim ulan bu gomünist general” diye gençleri hırpaladığına şahit olmuş.
- Ne var ne yok hepsini attın mı?
- Bir kaç küçük broşür kaldı. Atmaya kıyamıyorum.
- Onları da Rıfat amcana ver. O tecrübeli, saklar.
Ardından gözaltı. İşkence. Kayıp. Yıllarca hapis. Yok olan kitaplar.
Yıl 2014. Haberleşme kriptolu. Yani şifreli. Şifreyi bilen anlar. Diğerlerine vızıltı. Konuşma aynı.

- Oğlum kalktın mı?
- Ne oldu baba?
- Paralel iş başında. Evi boşalt.
- Evde bir şey yok ki baba.
- Saçmalama kalk hemen desteleri dağıt. Dağıtamadıklarını iyi sakla.
- Dolarları da mı?
- Evet hepsini.
Baba tecrübeli. Paraların evde değil bankada saklanması gerektiğini biliyor.
- Hepsini dağıttın mı?
- Bir kaç küçük deste kaldı. Vermeye kıyamıyorum. Kefen parası deriz gelirlerse.
- Onları da Rıfat amcana ver. Gerekirse kefeni o alır yerimize.
Sonra gözaltı. Ardından özür. Desteler iade. Soygun şahane.
  Türkiye 40 yılda ne kadar gelişti. İşe yaramaz kitaplarla ilgilenen babalar ve oğullarının yerine işe yarar deste-lerle ilgilenen babalar ve oğullar geldi.
Uzatmalılara duyurulur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa