28 Şubat 2014 00:07

Mancini’nin tuhaflıkları

Mancini’nin tuhaflıkları

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Mancini ilginç bir teknik adam. Maçtan önceki basın toplantısında Chelsea’ye övgüler yağdırmış ve İngiliz ekibinin turu geçme ihtimali için de yüzde 80 gibi bir oran dile getirmişti. Maçtan sonra ise ilk 45 dakikada Chelsea’ye “korku” ve “kaygı” anlamında, olması gerekenden fazla saygı gösterdiklerini, bu nedenle pek çok hata yaptıklarını söyledi... Maç öncesinde rakibini yere göğe sığdıramayan ve mutlak favori gösteren bir teknik adamın maç sonrasında futbolcularını “çekingenlikle” eleştirmeye hakkı olabilir mi?..
Kağıt üzerinde bu eşleşmenin favorisinin Chelsea olduğu açık değil mi zaten?.. Bunun üzerine bir de yılgınlık yaratabilecek tarzda, rakibi yüceltici konuşmalar yapıp bu gerçeği oyuncuların kafasında daha bir pekiştirmenin ne anlamı var?.. Ayrıca oran vererek tahminde bulunmak nedir?.. İstatistik, gözlem, ölçüm gibi belli bir bilimsel yöntem uygulaması sonucunda elde edilen verilerin değerlendirmesine dayanarak somut birtakım oranlardan söz edilebilir ama böyle kafadan sallama oranlara dayalı öngörüler ciddiye alınabilir mi?.. “Chelsea yüzde 80 turu geçer?​” ne demek?.. Niye yüzde 75 ya da yüzde 85 değil de yüzde 80?.. Bu şekilde konuşmak, aslında hiçbir şey söylememek anlamına gelir. Ortaya çıkan her sonuca uygun düşebilecek, alabildiğine soyut, yuvarlak ve boş laf... Galatasaray elenirse, “Zaten şansımız yüzde 20’ydi, o nedenle üzülecek bir durum yok” diyecek. Galatasaray kazara elerse, “Şansımız azdı ama buna rağmen büyük bir başarıya imza attık” diyecek ve bundan kendisine pay çıkaracak... Ne kadar da kurnazca!..
Maçtan sonra ise Mancini bu kez turu geçme şanslarının yüzde 40 olduğunu söyledi. Galatasaray’ın ikinci yarıda ortaya koyduğu nispeten iyi mücadele İtalyan teknik adamın umutlarını da yüzde 20 arttırmıştı anlaşılan!..
Mancini’nin böylesi önemli bir maçta oyuncu tercihleri üzerinden gereksiz riskler alması da başka bir tuhaflık örneği. Chelsea ile başa baş mücadele edebilmenin yolunun öncelikle sağlam savunma yapmaktan geçtiğini bir tek Mancini bilmiyordu herhalde. Takımın en iyi savunmacılarından birisi olan Semih’i yedek soyundurması ve henüz yeterli fiziksel güce ulaşmadığı için savunma konusunda belki de takımın en zayıf halkası durumundaki Hajrovic’e orta sahada görev vermesi başka nasıl açıklanabilir ki?..
Hajrovic’i 30’uncu dakikada oyundan çıkardı. Semih’i de devre arasında oyuna aldı. Maçtan sonra kendisine yöneltilen “Başlangıçtaki oyuncu tercihleriniz nedeniyle pişman mısınız” sorusuna ise “Hayır” yanıtı verdi. Hem pişman olmadığını söylüyor, hem de 30’uncu dakikada Hajrovic’i oyundan alıyor. Sakatlık durumu dışında, 30’uncu dakikada oyuncu değiştirmek pek rastlanan bir durum değil. O ne derse desin gerçek şu ki, böylesi kritik bir maçta oyuncu değiştirme haklarını bu şekilde kullanmak (harcamak), tam bir teknik adam fiyaskosu... Maçın gidişatına göre ikinci yarıda Galatasaray pekala başka türlü oyuncu değişikliklerine ihtiyaç duyabilirdi.  
Chelsea karşısında Galatasaray 8 yabancı oyuncuyla sahaya çıktı. Mancini hâlâ yabancı oyuncu sayısının sınırsız olmasını istiyor.
Belli ki hayalinde, tüm oyuncuları yabancılardan oluşan bir Galatasaray var... 3 yabancı oyuncusu daha olsaydı işte o zaman Galatasaray’ın Chelsea karşısındaki şansı yüzde 50’ye kadar bile çıkabilirdi!..
Mancini, pahalı transferlerle elde edilecek kısa vadeli başarıların peşinde koşan bir teknik adam. Bu tip teknik adamlarla takımların futbolu değil, ancak kadrosu “zenginleşebilir”... Öyle görünüyor ki, Galatasaray ne yapabilirse, Mancini sayesinde değil, Mancini’ye rağmen yapacak!..
Bu arada basın toplantısında Chelsea Teknik Direktörü Mourinho’ya saha kenarında Semih ile ne konuştuğu da soruldu. Portekizli teknik adam, Beşiktaş derbisindeki hareketinden dolayı Semih’i kutladığını belirterek, “Semih’in yaptığı hareket normal değildi. Sonucunda gol olabilirdi. Bu kadar önemli bir maçta böylesine cesur ve dürüst bir hareket sergilemesi gerçekten inanılmaz” şeklinde yanıt verdi.
Endüstriyelleşmenin dayattığı kazanma hırsı yüzünden spor ortamı o denli çürüdü, değerler o denli ters yüz oldu ki, normal kabul edilmesi gereken; ahlaka, vicdana uygun bir davranışı inanılmaz bulacak kadar yadırgıyor ve bunun ortaya konmasını da cesaretle ilişkilendirebiliyoruz.
Dürüstlük için cesarete ihtiyaç duyuluyorsa, sorun çok büyük demektir...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa