Mısır'ın 'bu daha başlangıç'ı
Fotoğraf: Envato
Ekmek, özgürlük, adalet, demokrasi talepleriyle sokağa çıkanlar, yoğun gazlı saldırıya, yaralanmalara, ölümlere rağmen durmuyorlar. Meydana girip çadırlar kurunca ilk zaferlerini kazandıklarını düşünüp birbirlerine sarılmaya başlıyorlar.Yüzlerinde gaz maskeleri, kafalarında baretler, gözleri uykusuzluk ve biber gazından kızarmış, yorgun ve huzurlu. Ahmet çocukluğundan beri çalışan, işten işe savrulan bir işçi, Halit ünlü bir oyuncu, Rami meydanın simgesi haline gelen bir müzisyen, Magdi uzun sakallı bir İslamcı, Aida onunla sık sık “Burada Müslüman, Hıristiyan yok” tartışması yapan kırmızı gözlüklü bir kadın... Meydanda tanışmış, fark etmeden birbirlerini tutan bir gruba dönüşmüşler.
Meydan onların hikayesi. Tahrir Meydanı’nın, 2011 ocağında ilk eylemlerden başlayarak, Mübarek’in devrilmesi, ordunun iktidarı, seçimler, Mursî’nin kazanması, devrilmesi, ordunun darbesi şeklinde ilerleyen süreçte olan biteni, devrimci kahramanları üzerinden ve onların gözünden anlatmayı deniyor. Üç yıla yakın bir sürenin çoğu meydanda ve sokaklarda, kimi ciddi saldırılar altında çekilmiş görüntüleri tek başına müthiş bir emeğin ürünü elbette. Ama filmin etkileyici yanı, haberlerde gizlense bile paylaşım sitelerinde bulunabilecek eylem, saldırı, işkence görüntülerinin ötesinde gün gün eylemcilerin ruhunu yansıtması. Meydana girdiklerinde hissettikleri birlik duygusunu, coşkuyu, saldırılar karşısında öfkeyi, meydanda gecelerken yüzlerinde okunan endişeyi, yaşananları duyurmak için çalışırken duydukları kararlılığı, tüm çıplaklığı ve gerçekliğiyle veriyor.
EYLEMCİNİN MALI MEYDAN’DA
Arap Baharı adı verilen Ortadoğu halklarının uyanış ve ayaklanmasının başından bu yana yapılan belgesellerin ilklerini iki yıl önce İstanbul Film Festivali özel bir bölümle izleyiciyle buluşturmuştu. Kimi çok daha bilgilendirici işler olsa da, genel eylem görüntüleriyle kameraya uzun uzun yaşadıklarını anlatan eylemciler ve muhalif siyasetçilerin konuşmalarının ağırlıkta olduğu filmlerdi bunlar. Daha çok, televizyon haberlerinin uzatılmış halleri gibiydiler ve zaten onlar gibi güncel bilgilendirme, öncelikli amaçlarıydı. Meydan ile ilk kez, bu uzun mücadelenin umudu ve umutsuzluğunu, vazgeçişini ve kararlılığını, birliğini ve ayrışmasını, kendiliğindenliğini ve manipülasyonu derinden anlamayı ve hissetmeyi mümkün kılan bir film seyirci karşısında.
Filmdeki diyalogların çoğunun, eylemcilerin kendi aralarında, kamera olmadan da yapacakları tartışmalardan oluşması temel meseleleri daha gerçekçi biçimde yansıtmayı sağlıyor. Daha başında Ahmet bize “Mısır’da özgürlük yoktu, baskı vardı” gibi kısacık bir özet yapıyor ve ondan sonra da hiç ayrıntılı analizler gelmiyor. Filmin işi bu değil zaten. Ama tartışmalar, en güncel ve çarpıcı ajitasyon malzemelerini başarıyla sıralıyor. En büyük hatalarının Mübarek devrilince iktidarı almadan meydanı bırakmak olduğu sıkça tekrarlanıyor mesela. Devrimi sürekli küçümseyen binbaşı, en akılda kalan tiplerden. Müslüman Kardeşler meydana el koymaya kalkınca, saldırılar olunca çekilince, İhvan Üyesi Magdi ile diğerleri tartışırken kimin hangi saiklerle hareket ettiğini de anlatmış oluyorlar. Seçime hazır olunmadığını düşündükleri için boykotu savunanlarla halkın sandığa sahip çıkmasını savunanların tartışması da öyle. Eylemciler arasındaki bağ, her şeyi tartışabildikleri ama Mübarek’i birlikte devirdiklerini bilmenin getirdiği karşılıklı saygıyı korudukları bir bağ. Magdi bu yüzden İhvan’ın çekilme çağrısına rağmen saldırılar üstüne yeniden Tahrir’e gidiyor, Ahmet bu yüzden Mursî devrildikten sonra yapılan eylemlere katılmak istiyor. Magdi “Gelme” diyor, orası Müslüman Kardeşler’in egemenliğine girdiğinden, arkadaşını korumak için.
Sadece ne kadar tanıdık ve bir yandan ne kadar kendine özgü olduğunu görmek bile Meydan’ı özel kılan bir unsur. Mursi devrildiğinde Ahmet, neşeyle “Mübarek de gitti, ordu da gitti, şimdi Mursi de. Sıradakini bekliyoruz” derken mücadele ne kadar uzun sürerse sürsün vazgeçmeyeceklerini özetliyor. Bu daha başlangıç demenin Mısır versiyonu böyle olmalı.
Eylemcilerden birinin “Sınavda çok iyi yapan, ama kağıda adını yazmayı unutan öğrenci gibiyiz” benzetmesi Mısır devriminin neden sürekli başka iktidar odakları tarafından gasbedildiğinin güzel bir ifadesi. Meydan için konuşacak daha çok şey bulabilir insan, zaten bu filmin daha bitmemiş mücadelesinin kahramanları için daha çok geçerli. Daha derinlikli tartışmalara ve meydan dışında, özellikle de bugünlerde seslerini daha çok duyuran işçiler arasında bu sürecin nasıl yaşandığına, üç yılın sonunda gelinen örgütlenme düzeyine dair bir merakla baş başa bırakıyor seyircisini. En çok da tanıdık bir heyecanla dolduruyor içini.
- Androidler üç boyutta ne düşler? 06 Ekim 2017 01:00
- Yedi kişilik oyun 01 Eylül 2017 01:00
- Erkeklere gününü gösteren pehlivan 18 Ağustos 2017 01:02
- Etkili ama bilinmeyen bilim kurgu 28 Temmuz 2017 00:15
- Zombilere karşı iki tutum 21 Temmuz 2017 01:00
- Maymun nasıl maymun oldu? 14 Temmuz 2017 00:15
- Sürüden ayrılanı kamera kapar 07 Temmuz 2017 01:33
- Ey ruh, sen kimsin? 30 Haziran 2017 00:52
- Karanlık Çağ’da vampirlere karşı 08 Haziran 2017 23:52
- Genç Karl Marx: Bir başlangıç 19 Mayıs 2017 01:00
- Kaygı'yla gerçeği hatırlamak 12 Mayıs 2017 00:30
- Beyazlar Afrika'da neler çekmiş 05 Mayıs 2017 00:59