Taş Devri çıplaklığı ve Arthur Cravan
Fotoğraf: Envato
Arthur Cravan; dünyanın en büyük serserisi, maceraperesti, sınırları ve kimlikleri kabullenmeyen vatansız bir dünya vatandaşı. “Hafızamda yirmi ülkenin anıları var ve yüzlerce şehrin rengini sürüklüyorum ruhumda” diyen Cravan aynı zamanda edebiyatın tek firarisi; 1918 kasımında son kez görüldü, ortada ne bir not ne ceset ne tanık. Ama o daha önceleri de kaybolmuş ama başka bir isim ve pasaportla başka bir ülkede ortaya çıkmıştır.
Hayatı boyunca birçok ülkeyi dolaşmış, birçok farklı isim ve kimliğe ve farklı hayatlara (tacir, boksör, şair, dansçı, kasap, portakal toplayıcılığı, oduncu…) sahip olmuş olan Cravan sanki insanların acılarına tanıklık etmek ve bunu onlarla yaşamak böylece “insan”ı daha derinden tanımak istiyordu.
Kavgacı, küstah ve ele avuca sığmayan, hep en uçlarda yaşayan Cravan intiharı bile performansının bir aracı olarak sunar. Etkinliklerinde insanları aşağılaması, küfürler savurması hatta kurusıkı tabanca ile ateş açmasını karısı Mina Loy “seyircinin alışıldık beklentilerini altüst eden gaddarca pandomimler” diye nitelendirir. “O, dünyaya kendiyle ilgili bir gerçekdışılık sunarak –dünyayı bununla meşgul ederek– kendi gerçekliğini korumaya çalışıyor, bu arada ruhsal firarını tertipliyordu” der.
Artfur Cravan, Maintenant (Şimdi) adlı bir dergi çıkarır. Manşeti, bir skandaldır! Dergide hem kendi adıyla hem de isimlerle yazdığı yazıları vardır. Ve bu dergiyi poetik yazılar yerine sanatçılara çatmak, onları aşağılamak, itibarlarını yerle bir etmek için bir araç olarak kullanır. Dergiyi bir el arabasında Paris sokaklarında “şiirci geldi” diye bağırarak satar ve alanların kayıtlarını tutardı. Paris'ten ayrılacağı vakit paralarını vererek sattığı bütün dergileri toplamış. Kaybolduğunda dergiler de yanındaymış.
Cravan, şiirlerinde yaşadıkları ve gördüklerini kaba bir coşkuyla dile getirdi. Bu nedenle şiirleri provokatif ve didaktiklerdi. Hiçbir kural tanımamazlığıyla da anarşisttiler. Cravan, Dadaistlere temel ilham kaynağı olacak ancak hiçbir iktidarı kabullenmeyen anarşist kişiliği nedeniyle onlarla bir arada olmayı kabullenmeyecekti. Cravan sadece Dadaistlerin değil aynı zamanda Surreralistler ve Avangard edebiyatı için de önemli bir kaynak olacaktır. André Breton’un dediği gibi, Cravan’ın hayatı avangardın 1912-1917 yılları arasındaki etkisini ölçmek için en iyi barometredir.
Arthur Cravan, temsil olarak bir şeyi temsil etmenin reddi olarak yaşadı; anlamsız, entelektüel, parasız bir devrimci. Kendi varoluşunu sanatıyla yok ederek yapılabilecek belki de en büyük sanat performanslarından birine imza atmış olan ama aslında varolmayan biri gibi.
Bu nedenle onu kendi emsalleri olan diğer sanatçılar gibi bir geleneğe bağlamak ona bir yer ve yurt edinmek olur ki bu ona en büyük saygısızlık olur kanımca. İyisi mi onun birkaç sözüyle bitireyim yazımı;
“Dünyanın bütün lokomotifleri aynı anda düdük çalsalar, çaresizliğimi dile getirmezler. Ben, belki de hiçbir şey olamamışların kralıyım. Çünkü herhangi bir şeyin kralı olduğumdan adım gibi eminim.”
“Ben ki biri keman çalsa yaşama hırsıyla dolar taşarım. Kendimi zevkten öldürebilirim. Bütün kadınlar için aşktan ölebilirim. Bütün şehirler için gözyaşı dökebilirim. Buradayım, çünkü hayata başka çözüm yolu yok.”
“Ve kalbim, tutkusundan taş devri çıplaklığını yaşıyor. Ehlileşmek istemiyorum. Çünkü aralıksız heyecanlıyım.”
- Bir kuşağın katilleri 21 Haziran 2014 00:29
- Kapanmasın kirpiklerin 14 Haziran 2014 00:09
- Şiire saygıyla 07 Haziran 2014 00:27
- Zinciriye şairleri 31 Mayıs 2014 00:05
- TÜYAP Diyarbakır 24 Mayıs 2014 00:12
- Vicdan göçüğü 17 Mayıs 2014 00:26
- Sanat bir yürüyüştür 10 Mayıs 2014 00:14
- Dünyanın gülü Mayıs 03 Mayıs 2014 00:07
- Ortak vicdan 26 Nisan 2014 00:04
- O gün 19 Nisan 2014 00:09
- Enfal 12 Nisan 2014 07:24
- Seçimden sağaltılanlar 05 Nisan 2014 00:01