Yazın (edebiyat) belgeliği- müzesini depo yapmak için boşaltmamızı istiyorlar…
Fotoğraf: Envato
Kırk yıl önce kurulmuştu Türkiye Yazarlar Sendikası.
Aziz Nesin, Yaşar Kemal, bildiğiniz bütün önemli yazarlar kurmuşlardı sendikayı…
Ben o yıllarda Ankara’daydım. İstanbul’daki yönetim kurulu beni Ankara temsilcisi olarak belirlemişti. Onurdu benim için.
Biz de Ankara’da karınca kararınca etkinlikler yapıyorduk.
Örneğin bunlar arasında unutamadığım bir “Nazım Hikmet Gecesi” vardır. (Sevgili Vedat Dalokay’ da konuşmacıydı. Belediye başkanı olarak gittiği Moskova’ dan yeni dönmüştü. Bize ilginç öyküler anlatmıştı…)
Bir süre sonra İstanbul’a göçtüğümde de yönetim kuruluna seçildim.
Kısacası, Ankara’ da olduğum için kurucuları arasında olamamıştım TYS nin ama, başından beri içindeydim. Sorumluluktu bu…
Bütün bu süre içinde en çok karşılaştığımız soru şuydu:
“Neden “dernek” değil de “sendika” ?”
Aziz Nesin buna,
“Politik konularda da bir kuruluş olarak düşüncelerimizi açıklayabilmek için…”
yanıtını verirdi.
Bir yazarın politik konularda da, ülkenin sorunları üzerine düşüncelerini söyleyebilmesi doğal değil mi? (Daha doğrusu, bana göre tersi nasıl düşünülebilir?) Yazarın üye olduğu kuruluş da elbette politik konularda düşünce açıklayabilmeli değil mi?
Bu güne dek hep böyle oldu… Elbette öğünüyoruz bununla, sendikanmızla da…
Bir çok kez yönetim kurulu üyeliği yaptım TYS de. Üç dönem de Genel Başkanlık…
Genel Başkanlığım sırasında, daha önce de olduğu gibi, bir çok etkinliğimiz, anma toplantılarımız, gezilerimiz (öteki illerdeki etkinliklere) tartışmalarımız oldu. Yönetim kurullarındaki canlarla gönül birlikteliği içinde… Hepsinin giderlerini de cebimizden karşılayarak…Kimilerini anmak isterim…
Örneğin, 1999 depreminden sonra, bir çok yerde, olup biteni anlatma toplantıları yaptık. TV izlencelerine katıldık.
6 yerde çocuklar için kitaplık açıldı.( Bunlardan biri de Hakkari’de idi.)
Yayıncılar Birliği ile bir “Tip Sözleşme” saptadık. Buna göre yayıncılar, yazarların “telif” ödemelerinde % 1 gibi simgesel bir tutarı sendikamız için ayıracaklardı. Bunun karşılığı olarak sendikanın da sorumlulukları olacaktı elbette… Sendikanın, damlasa da bir geliri olacaktı böylece …
Gene 1999 depremi arkasından, yurdumuzda yapıtları yayınlanmış önemli yazarlara “Acımızı Paylaşın” çağrısı yaptık.
Yazışmalarımızı Kemal Özer ile eşi Gülşah Özer yürüttü. Hemen hepsi çağrımıza”uydular. Kimi kişisel anmalıklarını, kimi dolma kalemini, şalını, kimi adlarını yazdıkları yapıtlarını yolladılar. Yapı Kredi Yayıncılığın katkısıyla bir sergi düzenlendi. Bu gün bu sergi, sürekli gezilebilir olarak belgeliğimizin iyeliğindedir.
Bir başka etkinliğimiz “Güzel Yazılar” süreli yayınıydı. Bizden sonra ne yazık ki yayını kesilen bu dergi, niteliği sendikamıza yaraşan bir girişim olarak anılacaktır hep.
Asıl sözünü etmek istediğim “ YAZIN MÜZEMİZ- BELGELİĞİMİZ dir. Onu da gelecek yazımda anlatacağım..
- Vedat Günyol/İnsancılık -5- 22 Mart 2020 20:39
- Vedat Günyol/İnsancılık -4- 22 Mart 2020 20:40
- Vedat Günyol/ İnsancılık-3- 15 Mart 2020 19:30
- Vedat Günyol / İnsancılık -2- 09 Mart 2020 00:00
- Vedat Günyol / İnsancılık 02 Mart 2020 00:01
- İçin aydınlığı 24 Şubat 2020 00:00
- Süreklilik 16 Şubat 2020 23:30
- Yetmiş beş yıl sonra soykırım 09 Şubat 2020 22:35
- Yine deprem 02 Şubat 2020 22:30
- 25 Ocak 2020 (Bir gün sonra) 27 Ocak 2020 00:05
- Eğitim eğitim eğitim 19 Ocak 2020 22:47
- 24 Aralık 2019/Bruno Taut'un ölüm yıldönümü 13 Ocak 2020 00:08